30 Kasım 2014 Pazar

İzledim - Günaydın İstanbul Kardeş

*Bu bir İzledim yazısıdır. :)


2 gün önce, Cuma gecesi, Kağan'ımın evine haftasonu için gittiği gece hemen uyuyamayıp film izleyeyim telefonumdan demiştim. Youtube hesabımda Daha Sonra İzle videolarıma bu filmi eklemiştim zamanında. Film 1998 yapımı duygusal türde bir Türk filmi...

Filmin afişi yok, afiş adına bulabildiğim tek resim üstteki. :) 


Filmin konusuna gelecek olursak; 
Alican adındaki bir radyocunun 6 yaşında kaybettiği babasını hatırlamamasının hüznünü ve bunun eksikliğini hissettiği hayatındaki mutsuzluğunu anlatıyor başlarda film. Resmi bile yok babasının, çünkü annesi babasının resimlerini kesmiş zamanında... Mucize oluyor, karşısına aşık olamayacağını düşündüğü ama ruhundan anlayabilecek biri çıkıyor; Sadenaz...

Güzel bir aşk hikayesi diyebiliriz. Sadenaz onun için bir mucize yaratıyor, Alican da Sadenaz'a aşık oluyor. Alican aşkını itiraf edince de Sadenaz diyor ki, "Benim için bir mucize yarat." Güzel bir filimdi, bana 90'ların eski dizilerini hatırlattı. :) 


Film bittikten sonra bir bakayım filmin afişine, senaristine ve yönetmenine dedim. Kim çıktı dersiniz senaristi ve yönetmeni? Evet, Çağan Irmak... Şaşırdım doğrusu, beklemiyordum çünkü. :)

Meğer bu film, Çağan Irmak'ın ilk senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı filmmiş. Babam ve Oğlum, Issız Adam filmleri En sevdiğim Çağan Irmak filmleridir ve en sevdiğim yeni nesil Türk filmlerindendir. Bir de bu sene Tamam Mıyız? filmini izlemiştim. Başarılı bir yönetmen bence... 

Ben şahsen beğendiğim bir şarkıcının ilk şarkısını dinlemeyi veya beğendiğim bir oyuncunun ilk oynadığı rolü izlemeyi seven biriyim. İlkleri bilseniz de bilmeseniz de, aradan geçen seneden sonra izlemenin verdiği hissiyat garip... Bu sebeple, elbetteki Babam ve Oğlum ve Issız Adam filmlerindeki gibi bir dram beklenmemeli filmden.Ve ilk filminde başarıyı yakalayanlardan diyebiliriz, o döneme göre tabii ki... 

Kısacası; oyuncu seçimleri ile (Ki başrollerini, Çocuklar duymasının Zero Erkek Tuna'sı Volkan Severcan ve Mahallenin Muhtarları'nın Şirini Esra Akkaya oynuyor), 90'ların dizilerini anımsatan konusu ile ve sakin bir film keyfi yaşamak istediğinizde izleyebileceğiniz bir film... 

Sevgilerimle... :)  

Not; Bu yazıdaki resimler, Google görsellerden alıntıdır... 

29 Kasım 2014 Cumartesi

Okudum - Sherlock Holmes- Ölümün Sesi

*Bu bir Okudum yazısıdır... :)

Bir süredir birçok okudum yazısıyla karşınızda bulunamadığım bir gerçek. Fakat vizeler, öncesinde de yaz kalabalığı ve mevsim değişikliği derken Kasım'a nasıl eriştiğimizi bilemeden geçirdik ayları resmen...

Derken geçen hafta, yarım kitaplarımdan biri olan Sir Arthur Conan'ın Sherlock Holmes serisinden Ölümün Sesi kitabımı okudum ve geçtiğimiz hafta Pazar gününde de sonlandırdım. Açıkçası bu tarz kitapları kendime yakın bulmama rağmen, güzel bir kitaptı. Heyecan verici gidişatlar vardı hikayelerde.


Sherlock Holmes'in hikaye hikaye sırlarla dolu gerçeğe ulaşma hikayeleri var kitapta. Ve benim hep dile getirdiğim; "Hiçbir gerçek bir yalan kadar can yakmaz" sözüme yakın bir söz de var kitapta; Gerçeğin en kötüsü bile şüpheden iyidir...

Daha fazla ne diyebilirim bilmiyorum, beğenip alıntı yaptığım sözlerle veda edeyim o zaman. Okudum ve güzel bir kitaptı bana göre. Mero'mun bu yaz bana verdiği kitaplardan biriydi. Sağolasın tekrar canım benim. :)

Beğenip Alıntı yaptığım noktalar...

Sayfa 209 – Bazen bir organdaki zayıflık diğer organların daha güçlü olmasına neden olabiliyor.

Sayfa 245 – Bir insan, beynindeki odaları kullanabileceği eşyalarla döşemeli ve geri kalanları da istediği zaman çıkarıp kullanabileceği bir yere, kütüphanesine yerleştirmelidir.

Sayfa 326 – Kendini küçük görmek de, yeteneklerini abartmak da gerçeklerden kaçmaktır.


Hangi söze doğru değil diyebiliriz değil mi ama?? :) 

27 Kasım 2014 Perşembe

Aöf Sosyoloji Derslerim- 2014-2015

"Hayat günlüğüm diyorum buraya ama, henüz okumaya devam eden biri olarak derslerimden bahsetmiyorum bir süredir." diye düşünüyordum ve buradayım. 2014-2015 eğitim yılım hızlı başladı ve şükür güzel devam ediyor... :)


Aöf İkinci Üniversite Sosyoloji bölümü öğrencisiyim ben, 3 senedir. Bu konu hakkında daha ayrıntılı bilgi için daha önce yazdığım bu yazıma bakabilirsiniz...

3 sene önce, Balıkesir Üniversitesi Sındırgı MYO'daki örgün öğretimimi bitirdikten sonra; Lisans Tamamlama yapıp Dış Ticaret bölümümden sapmaktansa, bir diğer hayalim olan Psikoloji bölümüne yakın sayılabilecek Sosyoloji bölümünü seçtim. İyi ki de seçmişim, ara sıra zorluyor olsa da beni... :)

Bu dönem 3. seneme başlamış olsam da, hiçbir 3.sınıf 1. dönem dersimi alamadım. Sebebi ise, ilk senemde geçirdiğim rahatsızlıklarımdan sonra alttan kalan derslerimi hala tamamlayamamış olmamdan kaynaklanıyor... 


Şöyle ki; 1. sınıf 1. dönemimde hastalandığımdan 4 dersim kalmıştı. 2. sınıf 1. dönemde alttan derslerimi alıp sonra da kredi sebebiyle alamadığım dersler bıraktım bu seneye. Geçen sene yaparım diye alttan derslerime 5 dönem dersi de yüklemiştim bir de. Benim için zorlu bir dönem oldu tabii böylece geçen senenin ilk dönemi de. Şimdi toparlanmalarım son olur bu dönem inşallah diyorum ve çabalamaya devam ediyorum... :)


Bu dönem geçen sene kredi sebebiyle alamadığım 3 dersim ve alttan kalan son 3 dersim olmak üzere 6 dersim var. Dersim dersim dediklerim; 

Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar; 1. Sınıf 1. Dönem (Maalesef 3.tekrar)
Toplumsal Değişme Kuramları; 2.Sınıf 1. Dönem Dersim (2.tekrarım)
Felsefe; 2. Sınıf 1. Dönem (2.tekrarım)
İstatistik; 2.Sınıf 1. Dönem Dersim
Klasik Sosyoloji Tarihi; 2. sınıf 1. Dönem
Siyaset Bilimi; 2.Sınıf 1. Dönem

İstatistik, Klasik Sosyoloji Tarihi ve Siyaset Bilimi derslerimi bu dönem ilk defa alıyorum, diğer 3'ü ise tekrar...

Çalışmalarıma harıl harıl devam ediyorum ama dediğim gibi bazen de Kağanımın oyun isteklerine hayır diyemiyorum... Bu konudaki dünkü yazım ise burada... :)

Beni zorlayan ders ise bu sene Klasik Sosyoloji Tarihi olacak sanırım. Bu dönem en ayrıntılı dersim o çünkü. Beni derslerimde ara sıra zorlayan tek büyük nokta bu aslında, Aöf kitaplarının ayrıntılı anlatımı. Konular öyle ağırlıklı ki zaten, bazı ders kitaplarının daha da ayrıntılı anlatımı epey zorlayıcı oluyor... 

Durumuma gelirsek, dersleri epey yarıladım. Ama şimdilik bildiğim kadarıyla, 4.senem de bittikten sonra 1 dönem daha uzatmış bulunacağım. Ama sorun değil diye görüyorum. Geçtiğimiz 3 sene içinde, geçirdiğim ilk dönemlerim sıkıntılı oldu sadece. Dilerim geri kalan senelerimde, örgün hayatımda olmayan sıkıntılarım gibi rahat geçiririm...



İşte böyle, derslerim böyle sürüyor gidiyor benim bu dönem. Aöf Sosyoloji okuyan var mı aranızda sizin de? Sizler ne durumdasınız? Dersleriniz iyi gidiyordur inşallah... Merak ediyorum, bir yerlerde okunuyorsam yorumlarınızı okumak isterim... :)

Artık derslerimi de hayat günlüğüme ayrıntılarıyla aktardıktan sonra, sizlerden de yorum bekliyorum. Hepimize verimli çalışmalar olsun ve güzel bir sınav dönemi diliyorum şimdiden. Sevgilerimle... :)


26 Kasım 2014 Çarşamba

İşim Çok Zor...

Ders çalışmalarım son hız devam ediyor. Vizelere de az kala, her fırsatta derse koşmayı hala ihmal etmiyorum... Ama zor şartlar altında ders çalışmak zorunda kaldığım hallerim de hakim bir süredir. Nasıl mı? Buyrun resimlere davet edeyim sizi... :)


Zor şartlar dediğim şartlar, işte bu şartlar; Kağan'ımın ders vaktimde bile beni bırakmak istemediği o kelimelerimin kifayetsiz kaldığı anlar... =) Böyle anlarda ne yapacağımı bilemiyorum. Hem hoşuma gidiyor, hem de zorlanıyorum çünkü...

 Normalde gündüz ders çalışmaya onu uyuttuktan sonra oturuyorum, akşamları da babam geldiğinde oturuyorum derse. Çünkü gündüzleri annem ve benimle, geceleri de dedesiyle takılmayı seviyor haftaiçi kereta... İki gündür geç uyuyunca, bu yöntemi becerir miyim beceremez miyim bilemeden onunla oynayarak ders çalışmaya çalıştım bende. :) 

2 gün öncesinde oynadığımız zaman yetmemişti beyefendiye, uyutamayınca derse geçtim ama o da benim yanımda oynamaya başlamıştı bu sefer. Üstteki resim 2 gün öncesinden, alttaki resimler de dünden... :)


Zor şartlar dememin sebebi, benim de Kağan'ım ile oyun oynamalarımıza karşı koyamamam elbette. Dün mesela, Kağanım hastaydı biraz. Annemle pazara gidip geldiler, biraz iyileşmişti ama hemen uyuyacak halde değildi yine de.

Biraz oynadık ben derse geçmeden yine. Onlar yokken epey ders çalışmıştım ama yine ders çalışmam gerekiyordu. Baktım hala oyun derdinde kuzum, madem öyle; "Legolarını getir, yanımda ol oynayalım beraber." dedim, tekrar oyuna geçtik anlayacağınız. :) 

"Nasıl oynadı mı bari?" derseniz, maşallah kuzum yanıbaşımda güzelce oynadı. Tabii beni de çekiştire çekiştire oynadı kuzum, orası ayrı. Masamın sağ tarafını ona ayırdım, sol köşede de ben ders çalıştım. Beraber kule diktik ama aynı zamanda da ben ders çalıştım. Ve adam akıllı ders çalışmalarıma devam da edebildim şaşırtıcıdır ki...


Böylece dün bir kez daha anlamış bulundum, Kağanım ile kule dikerken bile ders çalışabiliyormuşum. İsteyince odaklanınca, öyle bile olabiliyormuş demek. Az oluyor ama oluyor yani. Birkaç işi birarada yapabilme kabiliyetim olduğunu biliyordum da, bunu yapabileceğimi tahmin edememiştim...

Oturuşa bakar mısınız kuzumun. Altındaki hasırdan ve tahtadan tabure, seneler önce benim boyadığım bir tabure idi. Kuzumun oturmasına bile kısmet olacakmış demek ki... :)


Velhasıl oyunumuzun sonunda, Kağanımla beraber renklerini de saya saya diktiğimiz 2. kulemiz de bu... :) Bundan önceki uzun kulemiz yıkılmıştı, birkaç tane de kısa kısa yapmıştık. Ama güzel olmuş değil mi kulemiz? İşte böyle her anımız ve her halimiz çok güzel ve dolu dolu geçiyor Kağanımla şükür, Allahım sağlık versin de...

Ve Kağanımla bende öğreniyorum daha çok; her oyunla neler neler öğrendiğini insanın ve hayatın her oyunda öğrenen bir çocuğun gülümsemesiyle daha da güzelleştiğini... Sevgilerimle :)

24 Kasım 2014 Pazartesi

Teyze Olmak Yeniden, Çok Güzel...

Dün, günü ve haftayı bitirmek üzereyken bir telefon aldım. Telefon İstanbul'dandı. Üniversite'de tanıştığım ve sonra sıra arkadaşım, sırdaşım, ortağım, dostum olan Dilek'imin doğum yaptığı haberiydi gelen. 23.11.2014-Pazar günü saat 23:39'u kayıtlara geçirdim böylece... :)



Kağan'ımdan ve geçen sene doğan kuzenim İnci'mden sonra, böyle duygulanacağımı düşünmezdim. Ama aynı sıraya oturduğunuz, güzel anılar paylaştığınız arkadaşınız doğum yapıyor; bu çok güzel bir duyguymuş. Biz Üniversite bittikten sonra yüz yüze görüşemedik bir daha henüz. Ancak hala araşıyoruz veya internet üzerinden yazışmalarımızla dostluğumuzu sürdürüyoruz şükür..

Şimdi bizi bağlayan bir şey daha oldu; o dün anne oldu, ben ise teyze. Dün telefonu açıp annesiyle konuşurken, kendimi çok garip bir mutluluk içinde buldum. Bebeğin geleceğini biliyordum ama bu kadar duygulanacağımı tahmin edememişim...

Arkadaşım sezeryan doğum yapmak zorunda kalmış dün ve biz bebek de yanında olduğu için konuşamadık henüz telefonla. Annesi telefonunun hoparlörünü açıp azıcık konuşma fırsatı sunduğunda, tek duyduğum "Didem ben anne oldum, sen de yeniden teyze oldun" cümlesi oldu. Aslında bu cümle oldu beni bitiren iyice. Sonrasında konuşamadık daha çok, çünkü hoparlörden ses duyulamaz oldu. Bende annesi aracılığıyla ona şöyle dedim; "İyiki konuşamadık Dilek, yoksa karşılıklı ağlamamız uygun olmazdı şimdi" =)


Dün gözlerim dolu dolu oldu, böyle bir mucizeyi kendine gelir gelmez benimle paylaşmayı düşünmesi zaten ayrı bir şeydi. Bir de 1 gün önce konuşmuşuz, ertesi gün minik yeğen harekete geçmiş daha çok bekleyemeyip... Anneliği henüz tatmamış biri olarak söylüyorum; bir bebeğin teyzesi olmak bile bu kadar duygusallaştırıyor ki beni, annelik kimbilir nasıl birşeydir. :)


Yani diyeceğim o ki; ben ikinci defa teyze oldum. Yeğenimin adı Zeynep Lina, onun da teyzesiyim artık ve tabii kendimi toparladıkça da yanında olacağım inşallah... :)

Allahım Zeynep Lina'ma güzel bir ömür versin, canım arkadaşıma ve eşine de analı babalı büyütmeyi nasip etsin yavrularını. Ben nedense yine duygulandım, yakın arkadaşının anne olması da nasıl garip bir duyguymuş böyle ya... =)

Fotoğraflarla 1 Haftam - #73

Fotoğraflarla 1 Haftam, her biten haftayı değerlendirmeye çalıştığım bir yazı dizisi. Bu yazı dizisi kimi zaman o haftayı nasıl geçirdiğimi düşünmemi sağlıyor, çoğu zaman da resimlerle sakladığım anılara dönüp baktığımda yazdıklarımla yeniden geri dönüyorum bu yazı dizisi sayesinde...

Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,

Daha fazla fotoğraf için de İnstagram hesabım burada... :)



Geride bıraktığımız hafta, okumakla ve yazmakla geçti benim için yine; hem de daha yoğun olaraktan. Malum sınav haftam yaklaşmak üzere bir Aöf'li olaraktan. Bu hafta ile beraber kaldı 2 haftamız. :) Epey ilerledim ama daha bitirmem gereken birkaç ayrıntılı ünitelerim de hakim hala. Bakalım vizelere yeterince iyi hazırlanabilecek miyim yine? Ben hala yapabilirim diyorum da... 


Bu resim geçtiğimiz hafta başında tarafımca çekildi, hikayesi ise burada... :)


Bu haftasonu annemi, İstanbul'a teyzesinin ziyaretine yolladık. Cuma gitti, Pazar geldi. Annemin teyzesi hasta, buradan ev almışlardı sene başında. Hastane kontrolü için İstanbul'a doktoruna gittiler 1 ay kadar önce, ama henüz dönemediler. Durumu ise belirsiz şu an. Ama inşallah iyi olacak zamanla diye düşünmek istiyoruz... 

Annemi yolladık bu hafta İstanbul'a ama, alışkın olduğum bir durum değil annemden ayrılıyor olmak hala! Annem için de durum böyle elbette. Allahım ayırmasın cümlemizi de; biz sürekli birarada olmaya alışık olduğumuzdan -2 günlük de olsa- arıyorum annemi. Bunu tekrardan farkettim. Annem de arıyor hepimizi yokluğumuzda elbet ama, Kağan'ımdan ayrılmak daha da zor şimdi onun için. Tabii bu hepimiz için böyle... :)

Üstteki resim ise, Cuma günü gündüz vakti çekilmiş bir fotoğraf geçen haftadan. Maşallah canlarıma...


Velhasıl, geçen hafta Cuma annem gitti ablam geldi. Haftasonunu ablamla geçirdik; Kağan Babam Eniştem derken, güzel bir haftayı daha geride bırakmış olduk. Ders çalışmalarıma tüm hız devam ediyorum, bu konuda da bir maşallah alabilirim bu tarafa... :) 

Mutlu bir hafta olsun inşallah yine. İnşallah verimli çalışmalara gebedir ve dolu dolu geçer bu hafta da. Sevgilerimle...

21 Kasım 2014 Cuma

Okuyoruz Biz...

Ben bu yazıyı yazarken Kağan Efem, 2. yaşını bitireli 4 ay oldu...  


Bu sıralar oldukça okuyoruz biz, resim 2 gün öncesinden. :) Üstteki resmi çekerken de, aklımda hayaller vardı yine; Henüz okumamızın olmadığı bir yaştayız (yeğenim adına konuşuyorum), ama o günler de gelecek ve biz kuzumla sonunu getirebildiğimiz kitap okuma anlarını da yaşayacağız (Çünkü henüz dikkat kapasitemiz yaşımıza göre düşük). Sonra yan yana kitap okuduğumuz zamanlar da gelecek. Ve teyze-yeğen güzel kitap okuma anlarının tadını çıkaracağız inşallah... :)

2 gün önce telefonuma yukarıdaki kare yansıyınca, aklımda zaten olan hayaller yine hücuma geçti. Ne güzel odaklanmış kuzum maşallah. :) Tamam itiraf ediyorum; kitabı bu tarzda tutan oydu ancak ters tutuyordu. Bende düzeltip bu pozu yakaladım kaçırmadan. Sonra baktım bir süre boyunca resimdeki gibi durup sayfaları karıştırarak kitabına bakıyor. Odaklanmasına ve kitaba bakışlarına hayran hayran hayallere daldım bende...

Aslında sanki yakın geleceğe dair konuşuyormuşum gibime geliyor yine buraya yazarken, oysa okul çağımıza 4-5 senemiz daha var. Ama öyle hızlı büyüyor ki, hiçbir büyük hareketini ona uzak göremediğimi farkediyorum yavaş yavaş...

Başlık okuyoruz biz ama; "Okuyoruz" dediysem, gerek kendimiz uyduruyoruz hikayeyi gerekse de yazanı o izin verdiği veya odaklandığı müddetçe okuyoruz ona. Şekiller ve renkler üzerine yoğunlaşıyoruz bir süredir. Bazen seslendiriyoruz, bazen isimlerini söyleyip nasıl olduklarını taklit ediyoruz. Kitap okuyoruzdan çok yorumluyoruz yani. Bir süredir öğretici karton kitaplarla ilgileniyoruz ama yavaş yavaş hikaye kitaplarına da geçmeye yaklaştık bu sıra. Öğrenmeye devam yani... :)


Ve bu hafta yazamayışımın sebebi; bu hafta bitişinden sonra 2 hafta kalan vizelerime hazırlanmalarımı sürdürmemdi. Ciddi ciddi okuyorum yani ben... Bu yazıyı da 2 gün gecikmeli olarak bugün yazabildim, çünkü hala tam anlamıyla çalışamadığım bir dersim daha var. Yoğunlaştım iyice derslerime... 

Benim için hafta içi yoğun geçti, hafta sonu ise dinginlikle ve verimli geçer yine inşallah... Sevgilerimle... :)

Not; Maşallah demeden geçmeyelim lütfen. Cümlemize maşallah benden ve hayırlı Cumalar... :)

17 Kasım 2014 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #72

Fotoğraflarla 1 Haftam, her biten haftayı değerlendirmeye çalıştığım bir yazı dizisi. Bu yazı dizisi kimi zaman o haftayı nasıl geçirdiğimi düşünmemi sağlıyor, çoğu zaman da resimlerle sakladığım anılara dönüp baktığımda yazdıklarımla yeniden geri dönüyorum bu yazı dizisi sayesinde...

Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,

Daha fazla fotoğraf için de İnstagram hesabım burada... :)

Geride bıraktığımız hafta, derslerime odaklanmalarım ile geçti. Sorumluluklarımı bilerek atlattım geride bıraktığımız haftayı bence. Bir tek okuduğum kitaplarımı hala bitiremedim. Ama derslerime çalışarak ünitelerimin bir kısmını bitirdim. Bakalım geride bıraktığımız hafta nasıl geçmiş? :)


Haftaya böyle bir güzel görüntü karşısında ders çalışarak başladım. Annem ve yeğenime, maşallah benden. Uyku hallerini izlemeyi sevdiğimi söylemiştim değil mi? (Evet, çook) :)


Haftaiçinde Kağanım gündüzleri uyurken ders çalıştım, o uyanıkken de bol türkülü ve şarkılı sabah programları izledik. Bol şak şak ettik eğlendik. Benim yeğenim, tam benlik maşallah :D


Gündüz çalışamazsam geceleri çalıştım, gündüzleri ders çalıştığım ama yetersiz geldiği zaman da geceleri ders çalışmaya devam ettim bu hafta. Yoğun ders çalışma vakitlerim oldu yani. Uzun zamandır meyve suyu içmiyordum. Hafta içinde ders sonrası bir gece vişne suyu çekince canım, ertesi günkü ders çalışmam sonrasında 1 bardak vişne suyu ödülüm oldu. Babamlar sağolsun. :)

Şu meyve sularının faydasının olup olmadığına bir türlü kesin bir yanıt getiremediler değil mi? Kafam karışık doğrusu benim de. Ama bence faydalı olmalı, böyle güzel bir şey...


Ve Cumartesi günümüz, Kağanım ile masa üstünde geçti. Neşeli bir Cumartesi geçirdik, akşamına da ablam geldi zaten. Bu Cumartesi yine çalışıyordu ablam. Eniştem ise, malum sene sonu yakın olduğundan izin alamadı yine. Cumartesi'ye dair yazım ise burada... :)


Ve Pazar günümü de, bol ders çalışmalı bir haftaiçinden sonra kitap okumaya adadım. Çok yarıladığımı söyleyemem, ama önemli olan okumuş olmak bence. Bu sıkışık dersler arasında, kitap bitirebilirsem ne mutlu bana zaten... :) Okumak istiyorum, okumak. :/

Böyle geçti geçen hafta işte, ders çalışmalarımla ve ailemle dolu dolu... Yeni hafta da geçen hafta kadar mutlu ve dolu dolu geçer inşallah hepimiz için. Sevgilerimle... :)

16 Kasım 2014 Pazar

Pazar Yazısı #10- Aslında...

Aslında, yapacağım deyip yapamadığım öyle çok şey var ki hayat adı altında uçup giden zaman zaman. Herşeyin boş olduğunun tam farkına, ancak hayatımın tehdit altına girebilecek olması ihtimali ile farkediyorum bazen....

Her defasında bu başka diyordum ama, bu sefer bu daha da başkaydı. Nedeni farkındalığımın sonrasında oluşan daha da garip bir suçluluk duygusu... Farkındalığım biraz üzücü bir olayın gerçekleşmesi ile oldu ama, vardır her şerde bir hayır derler ya o misal işte... Ertelemek bir çözüm değil hayallere, biliyorum.

Farkındalıklarıma vardım ben bu hafta kısaca, farkındalıklarım ile dolu dolu bir hafta oldu bu hafta. Yeni yollar yeni çabalar içinde oturttuğumu düşünüyorum yine düzenimi. Kendime Ödev Olsun dediğim herşeyi, yavaş yavaş hakimiyetim altına almaya başladım yeniden... Ve ciddiyetine vardığımda yeniden başarabileceğimi gördüm.

Güzel bir haftaydı ve güzel bir Pazar olması için çabalıyorum şimdi. Annem ve Babam, Ablam ve Kağan'ım ile beraber birkaç akraba ziyaretine gitmişken, kendimi kitaplarıma bırakma kararı aldım bende. Bu hafta içi derslerime güzel odaklandım, elimden geldiğince de yol aldım. Ve bugünü tamamen okuma hallerime bıraktım. :)

Aslında ile başlayan birçok şey farkındalıktır bence. Farkındayım ve çabalamaya devam ediyorum. Oturduğum yerde yapmak istediklerim ve yapamadıklarım oluşmuştu yine geçen haftaya kadar birkaç haftadır. Bir daha oluşmaması dileğimle. Mutlu Pazarlarımız olsun... :)

15 Kasım 2014 Cumartesi

Oyun Her Yerde - Neşeli Cumartesi...

Bugüne güzel başladık yine şükür. Sadece bu sıra uykuya doyamıyorum, sanırım ders çalışmalarımdan ötürü bu yetersiz gelen uykularım... Ve malum yine fırsat buldukça ders çalışmalarımdan ötürü, buraları yoklayamadım. Ve bugün geldim yeniden nihayet... :)


Sabah annemle güzel güzel çay keyfimizi yaptık en sıcağından, sohbetimizi ettik. Cumartesi'ye cumartesi tadında başladık şükür.. Uykudan zor ayıktım yine ama, güzel başladık güne. Ablamlar çalıştığından yine bu hafta, Kağan'ım burada. Ablamlar geldiler bize bu hafta... Kağanımla geçti neşeli şekilde yine Cumartesimiz... :)

Biz çay keyfi yaparken, Kağan'ım da neyle uğraşacağını bilemez halde reklamlara dalmış gidiyordu. Bulutlar henüz kendini açmamış, güneş ışığının hüzmeleri denize değiyordu sadece üstteki resmi çektiğimde. Sonrasında Kağan'ım önce oyuncaklarını taşıdı bir hışımla balkon masasına, sonra da Kağan'ımla oyun oynamalarımıza geçtik Teyze-Yeğen yeniden...


Hep diyorum ya, oyun her yerde diye; bu kez de oyun balkon masamızın üstündeydi... :) Evimizin minik kedisi tarafından sürekli masa üstüne çıkarılıyor oyuncaklar bu sıra... 

Bugün de yine oyuncaklar çıktı masaya, sonra da kendisi çıktı. Cesaretle gerçekleştirmeye çalıştığı ama bizim tarafımızdan kabul görmeyen bir hareketti bu. Ama bugün bizi dinlemedi ve masaya çıktı. Sanırım cesareti üst sınıra ulaşmış ki yapabildi bunu. :)


Masaüstü dediğin böyle olur diye geçti aklımdan onu kontrol etmeye çalışırken. Esprili bir Masaüstü resmi değil mi? Bilgisayarımın ana ekranına çok yakışacak... :D Kağanım evimizin küçük görünümlü, büyük neşe kaynağı. İçimden gelen duygunun doğru anlatımı bu... Bazen diyeceklerimi şaşırıyorum onunla ilgili. Maşallah'ın gücüne hep inanırım, o yüzden yine "Maşallah" demeyi tercih edeceğim. :)


Biraz zaman geçince; Kağanım tüm korkusunu yendi, bizde düştü mü düşer mi korkumuzu biraz yendik. İnsin diye uğraşlar verirken, o önce bizi ufak ufak korkuttu sonra da alıştığını gösterircesine oyunlarını oynamaya başladı. :) 

Çocuklar çok akıllılar maşallah. Öyle ki; Kağanım neyi sevdiğimizi de, neden korktuğumuzu da, kendisini ne kadar çok sevdiğimizi bildiği kadar iyi biliyor. Çoğu zaman bir çocuğun aklından korkmamız gerektiğini düşünmüyor değilim. Kuzulara maşallah olsun da... 


Neşeli Cumartemizin devamında, Kağanımı uykuya yollamadan önce (hem hazır masaüstünde iken de) bol bol sıkıştırdım. Tabii o da yaramazlık etmedi değil. Bir yanaşıyor bir kaçıyor benden, aklınca masa üzerinde kovalamaca oynuyor benimle. Sınırlarını da fazla zorluyordu yani. :) Reklamların başladığı anlarda, oturttum ve bu güzel anlardan pozlar almaya başladım. Yer yer poz verdi, yer yer de poz vermedi..

Sağ alt köşedeli resim ilk çekildiğimiz, en üstteki ise son çekildiğimiz poz. Hepsini alt alta koymaktansa, 3 tanesini kolaj yapmayı seçtim. En çok bana güzel hatıra oldu tabii bu resimler. Son poz da ilk poz da, benimle hem dalga geçip hem de nasıl eğlendiğini gösteriyor değil mi? Aynı benim gibi... :)


Teyze-Yeğen ve Annanne eğlenceli bir gün geçirdik yine böyle işte. Şaşkınım, her defasında daha da çok şaşırıyorum; Bu kuzum nasıl çabuk büyüyor ama böyle ya? 

Sizin de haftasonunuz ve günleriniz, böyle küçük görünen büyük neşe kaynaklarınız ile dolu olsun inşallah. Unutmayın, "Oyun Her Yerde" siz istedikçe. :) 
Sevgilerimle...

Not; Dediğim gibi Maşallah'ın gücüne inanıyorum ben. Maşallah demekten çekinmeyelim, nazar değmesin cümlemize... :)

11 Kasım 2014 Salı

Düne Dair...

Malum bugünkü ilk yazımda da yazdığım gibi, dün internete giremedim ders çalışmalarımdan ötürü. Çalışmazsam ya hiç çalışmıyorum, çalışırsam da böyle tam çalışıyorum boğulana dek... :)


Dün Kasım'ın 10'uydu. Erken uyandım ben dün, daha önceki 10 Kasım'larda olduğu gibi saatinde uyanıktım. Evde oluşum bu alışkanlığımı değiştiremedi. Saat 09:05'te siren seslerini duyduğum an ayıldım. Ve tüm 10 Kasım'larımı hatırladım, Atatürk'ümüzü hatırladım. Ayakta değildim o sırada, annem uyanıktı ve odada da yoktu.Yerimden kıpırdayıp doğrulamadım bu sebeple. Ama uyandığım yerde gözlerimi kapatıp o 10 Kasım'larımı hatırladım.

Atatürk'ün Son 300 Günü'nün anlatıldığı Sarı Zeybek belgeselini izlediğimiz ilkokul anlarımı, Lise'de Atatürk'ün heykeline çiçekler götürüp yine saygı duruşta bulunuşumuzu, lise son'da staj günüme denk gelen 10 Kasım'ımı; Nasıl da susturamamıştım kendimi yine, ama bu sefer hüngür hüngür ağlamıştım...

Türkiye'min Atamızı kaybettiğimizin yasını hala aynı saygıyla anıyor oluşuna sevindim yine. Onu Arıyoruz ve Anıyoruz, çok doğru bir söz... Atatürk sadece 10 Kasım'da anlaşılamayacak bir lider değil aslında, onun her anını ve bu ülkeye sağladığı katkıları öğreniriz her Türk evladı olarak inşallah...


Dün bunları düşündüm, çünkü ülkemde ister istemez bu kaygı oluşuyor. Bugün açtığım bir videoyu izlerken çok rahatsız oldum üstelik. Video'da diyor ki biri; "Bir gün Atatürk için saygı duruşunda bulunmayanların hepsinin kellesini alacağız." Bunu söyleyen adına ben utandım. Ve düşündüm de sonra, gerçek bir Atatürk sever bunu diyemez. Atatürk ve ilkeleri, hiçbir zaman böyle bir şeyi haklı çıkarmaz. Biz böyle öğrenmedik hiçbir zaman! Umarım ülkemin büyük önderi üzerinden, böyle düşmanca fikirlerde bulunup çirkin sözler edenler amaçlarına ulaşamazlar... Bizi birbirimize kırdırmaya çalışanlar, başaramayacak Allahın izniyle...

Dün üzüldüm, sevindim, andım ve bol bol hatırladım. Bir de yine bir şeyi hatırlattım kendime, o da bir gün mutlaka bir 10 Kasım'da Atatürk'ün Anıtkabir'inde bulunmak isteğim. Bu sene de olmadı maalesef, ama aklımda. Yapmak İstediklerim Listemde var bu madde. Dilerim gerçekleşir bir 10 Kasım'da... :)

Ve buradan, bize her 10 Kasım'da Sarı Zeybek belgeselini izlettiren ilkokul öğretmenlerime çok ama çok teşekkür ederim. Ben her 10 Kasım'da hala o belgeseli anımsıyorum ve fırsat bulabilirsem izlemeye çalışıyorum. Atatürk'ün Son 300 Gününü anlatan belgesel, izlenmeli bence gencinden yaşlısına...

Bir de düne dair dünün gün batımı fotoğraflarını eklemek istedim bu yazıma. Dünün hüzün dolu anısına göreydi günbatımı bence. Bu ülkenin ne şartlar altında iken düşman elinden kurtarıldığının ve kurulduğunun farkına varan gençler sayesinde, ülkemiz ve Cumhuriyetimiz bir arada yılmadan durmalı ayakta ve duracak da; İnanıyorum... Bu yazıdaki 2 gün batımı resmi de, dün tarafımdan çekildi.

Yazmasam olmazdı, diyebileceğim anılarımdı bunlar. Atatürk'ün Son 300 Günü'nü anlatan Can Dündar belgeselini izlediniz mi? Ben sayamayacağım kadar çok izledim. Ama yine olsa yine izlerim. İzlemek isterseniz eğer, Youtube'da buldum sizler için. Buyrun burada...


Ders çalışmalarım devam ediyor, gayet de verimli devam ediyor üstelik. Ara ara buralarda olmaya devam edeceğim. Buraya yazmayı bırakmaya niyetim yok. Sevgilerimle... :)

Fotoğraflarla 1 Haftam - #71

Fotoğraflarla 1 Haftam, her biten haftayı değerlendirmeye çalıştığım bir yazı dizisi. Bu yazı dizisi kimi zaman o haftayı nasıl geçirdiğimi düşünmemi sağlıyor, çoğu zaman da resimlerle sakladığım anılara dönüp baktığımda yazdıklarımla yeniden geri dönüyorum bu yazı dizisi sayesinde...

Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,

Daha fazla fotoğraf için de İnstagram hesabım burada... :)


Bu haftabaşında da devam etti ders çalışmalarım, internete giremedim dün. Dün kuzumla oyun sonrası ders çalışmak için oturup kalktıktan sonra epey yorgundum. Bu yazı ancak bugüne sarktı bu sebeplerle... Bakalım nasıl geçmiş geçen hafta (03.11.2014-09.11.2014) ? :)


Haftaya bulutları izleyerek başladık yeğenimle. Kuzum ile dışarıya bakarken arabaları izlerken, gökyüzündeki bulutlara takılıverdim yine gündüz vakti... Gün geçip giderken İnstagram'a resim koymadığımı farkettim yatmadan. Üstteki resmi de Pazartesi günü uyumadan önce koydum İnstagram sayfama. "Bulutları neye benzettiğimi söylemeyeceğim, çünkü belli oluyor bence" dedim. Sadece "Bir yerlerde bence hepimizin ruh eşi var." dedim ve çekildim köşeme. Bu haftanın güzel karelerinden biriydi bence... :)


Ah bu kare ve o sabahın hikayesi... Bu hafta kuzumla bir ilke imza attık, okumayanlarınız varsa buradan okuyabilirsiniz... :)


Kuzumla güzel bir hafta geçirdik, eniştem sene sonuna yaklaşılması sebebiyle son iznini aldı işyerinden bu hafta. Bu sebeple Perşembe akşamı kuzumu aldı gitti evlerine. Bende Kağan'ım yokken, derslerime ve aktivitelerime dalayım dedim. Plan program ile geri dönmeliyim yapmak istediklerime dedim. Biraz hayallerimi kendi kendime baltalamış da olsam bir süredir, geri dönüş yaptım yani yine... Bu karikatür de bu hafta arkadaşıma yollamak için, sevdiğim karikatürlerden çektiğim bir fotoğraftı. Bana uygundu, haftama ekledim diyelim... :)


Kağan'ım yokken, kendime ödevler verdim yeniden. Ve gerçekleştirmek için çabalamaya da başladım şükür ki. Ders çalışmalarım, kitap okumalarım güzel geçiyor. 1 hafta verdim kendime toparlanmam için. Bundan sonra bir daha düzenimi bırakmayı istemiyorum. Üstteki resim, kuzumsuz kahvaltı ettiğim sabahın ertesi çay keyfim oldu... :) Ödevlerim ile ilgili yazım da burada...


Cumartesi kitaplarımı okumaya giriştim, Pazar derslerime... Derken; Pazar günü ben ders çalıştığım, annem ütü yaptığı ve babam da yanımızda bilgisayar ile takıldığı esnada çektim bu günbatımını. Aslında hepimiz bir an işlerimize epey odaklanmışız, babam geç farketmeseydi güneşi tabak gibi de görebilirdik. Hava kapalı olmasına rağmen, böyle güzel bir günbatımı vardı işte... Güzel bir Pazar da geçirdikten sonra ailecek, bitirdik geçen haftayı... :)

Şükür güzel geçen bir haftaydı yine. Hem enerjiktim, hem de güzel toparladım haftayı bence plan programlarımla. Ne diyeyim umarım önümüzdeki haftalarda da, yine eskisi gibi kararlılığımı sürdürürüm böyle... Yeni hafta da sağlık, mutluluk ve kararlılık dolu geçsin hepimiz için inşallah. :)

9 Kasım 2014 Pazar

Pazar Yazısı #9 - Ders Çalışmalık, Kitap Okumalık Pazar

Diğer Pazar Yazılarımı burada bulabilirsiniz... Mutlu Pazarlarımız olsun. :)


Resimde görünen hava eşliğinde kahvaltı ederek başladık bu Pazar gününe ailecek. Bugün pazar babam da evde tabii. Kağan'ım ise anne ve babasıyla kendi evinde... Yağmur yağar mı yağmaz mı bilmem, metorolojiye de bakmayacağım dedim bugün. Yine evdeyim ne olsa, bekleyip göreceğiz yani... Güzel keyiflerle başladık, güzel anlarla da geçer inşallah... :)


Ödevlerimi birer birer yerine getirme çabasıyla güne devam edeceğim dedim bugün. "Ödevlerin dediğin ne ki" derseniz, dün yazdığım Kendime Ödev Olsun yazım burada... 

Bugün İstatistik çalışacağım ve iki ünite bitirmeye çalışacağım diyorum, olabilir mi olabilir bence... :)

Sonra bir de, yarım bıraktığım kitabım Sherlock Holmes-Ölümün Sesi kitabını bitirmek var aklımda. Bir günde kitap bitirmeyeli çok oldu, özlem doluyum kitap okumalarıma da yani... Ne diyeyim kendime güveniyorum. :) 

Benim Pazar'ım keyif anlarıyla başladı, eski şarkılar eşliğinde planlarım dahilinde devam edecek. Sizler ne yapıyorsunuz bu Pazar, evde misiniz planınız nedir? 

Planınız ne olursa olsun, sağlıklı ve mutlu olursunuz inşallah. Sevgilerimle... :)


Not; Bu sıra eski şarkılardan dinliyorum sıklıkla yine, eskilerden dinlemeyi seviyorum böyle. Ama birine yine takıldım ki, bu sabah bu şarkıyı söyleyerek yıkadım elimi yüzümü. Benden sizlere gelsin olur mu? - Ümit Sayın-Hicran :) 

8 Kasım 2014 Cumartesi

Kendime Ödev Olsun Dedim...

Hastalık ve benzeri zoraki durumlar harici, kendime ödev vermediğim günlerim oldu mu hatırlamıyorum. Ödev dediğim elbetteki plan programım, kendimi zorladığım yok. Özellikle son 2 senedir, kendimi daha çok plan program içinde buluyorum. Program içinde hareket etmek, daha güven verici geliyor. 2 gündür yine böyle bir plan program içinde, -yeni yıla girmemize son 2 ay kala- birkaç aydır sıklıkla ödevlerim olmuş plan programlarımdan bahsetmek istiyorum bugün. :)


İnsan farkındalık içinde yaşarsa bence "boşa yaşamıyor"un bir parçasıdır. Bu hayatı dolu dolu yaşamak için çabalıyorum ve hayallerimi gerçekleştirebilmek ve manevi doyuma ulaşabilmek için de her anımı çabalamak ile geçirmem gerektiğinin farkındayım. Ve bu sıra derslerime odaklanıp, kendi aktivitelerimi boşladım biraz.

Kendime yarın bunu yapacağım desem de, yapamaz oldum birçok şeyi. Bu iki ay içinde düzene girip rayına oturması gereken planlarım vardı aklımda; 1-2 aydır erteliyorum, bir yapıyorsam bir yapamıyorum. Düzenim bozuldu, toparlamam gerek biliyorum. Ve bunları ödev olarak nitelendirip, gözümün önünde olacak yerlere iliştirdim kendimce bu 2 gündür. Olur mu bu sefer diye soruyorsanız, bu sefer olacak demek istiyorum... :)


Ödev 1; Ertelemeyi bırakıp, daha çok sahip çıkmam gerek planlarıma...

Bir zamandır -tembellik de değil bu- planlıyorum ve planladıklarım istediğim doğrultuda gitmiyor. Bu 2 haftadır falan oluyor. Hepsinde böyle değilse de, birçoğunda böyle. Derslerim sebebiyle, birçok şeyi ertelemek zorunda kaldım özellikle 2 haftadır. Bahane olarak söylemiyorum. Yüzeysel bir ödev bu ama; ertelememeyi ve yapmak istediklerim için daha çok fırsat bulmayı kendime alışkanlık edinmem gerek yeniden. Dersleri biraz kenara bırakmam gerekse bile bu sırada kısa aralıklarla...


Ödev 2; Önce Yarım Bıraktığım Kitaplarıma, Sonra Da Diğer Bekleyen Kitaplarımı Okumaya Geri Dönmeliyim...

Ki bunu gerçekleştirmek için bugün anında girişimde bulundum. Üst resim bu sabahtan. Bence bu ödevler bu sefer de işe yarayacak, yeniden kavuşacağım düzenime. Kitaplarımı okumayı da, dersleri çalışmayı da aynı oranda yapacağım inşallah. :)



Ödev 3; Yarılamam ve baya yol katetmem gereken derslerimin yarı ünitelerini, vizelere 2 hafta kala bitirmem gerek...

Bu dönemki 6 dersimin vizelerde sorumlu olduğum üniteleri var ki, ben sadece 3 tanesini bitirdim daha. Üniteler o kadar ayrıntılı ki, bakın mesela bu da tembellikten değil. Ama ödevlerimi not edip yerine getirmeliyim sonuçta... :)


Ödev 4; Film Listelerimdeki Filmleri İzlemeliyim.

Sadece birkaç şeye odaklanmayı seven biri değilim ben. Derslerden ötürü, film izlemeye dahi fırsatım olmuyor boş zamanlarımda. Bu durumdan da hoşnut olamıyorum doğrudan. Kitap okuyamadığım gibi, film de izleyemiyorum doğru dürüst. Aklım kalacak diye, giriş dahi yapamıyorum ama buna alıştırsam kendimi iyi olacak. Sürekli ders çalışmaktan da sıkılıyorum sonra ve ilerleyemiyorum.

Bu konuda önceliğim üst resimdeki filmleri ve burada yazmış olduğum Filmler Listemdekileri izlemek... Bence başarabilirim. :)

Ödev 5; Bu 4 Maddeyi Son 2 Ay İçinde Eksiksiz Yerine Getirmeliyim!

Sebebi basit; eğer yerine getirmezsem dersleri hafife almamak konusunu, vizelerde iyi not alamayacağım bu dönem. İstediğim yerlere ve amaçlarıma da varamayacağım. Ki bu sıra en çok odaklanabildiğim derslerken durum bu..

Kitaplarımı okumaya başlamassam, daha da sıkılacak ve mutsuz olacağım. Unutkanlığımı da, manevi eksikliğimi de bunlara borçluyum bu sıra. Ben öyle düşünüyorum.

Filmleri izlemessem, kim neler yapıyor bilemeyeceğim ve hayal gücümü besleyemeyeceğim. Bu film izlemeyi seven ben için kötü. Hayalleri olan biri için bu gerekli çünkü. Kim neler yapmış, kim ne hakkında ne düşünüyor gibisinden. Filmlerde karakter analizleri yapabilmek daha mümkün. İzlemenin yeri ayrı okumanın ise apayrı...

Bu yazıyı yazdım çünkü;

Derslerim sebebiyle okuyamadığım kitaplarım da, izleyemediğim filmler de birikti son iki aydır. Ben bir süredir kendi içimde de epey asosyalleştim. Televizyon izlemek ve sosyal medyaya takılmak dışında.

Planlı oluşuma güveniyorum oysa hala. Ama derslerime odaklandığım bu 1 aydır, plansızlığımla parçalanmış durumdayım birazcık. Ama başarırım yine de yeniden. Bu konuda kendime 1 hafta veriyorum. Daha önce gerçekleştirdim, bu sefer niye olmasın ki. :)

Sizin kendinize yaptığınız plan programlar var mı? Ben bu Sonbahar'da biraz aksattım programımı, doğaçlama takıldım. Programlı halime geri dönüp, yeniden bir düzene oturtacağım inşallah. Sadece derslere takılıp kalmak da yorucu çünkü. Sevgilerimle, herşey gönlümüzce olsun inşallah... :)

5 Kasım 2014 Çarşamba

Uyuduk Da Büyüdük...

Kağan'ımdan sık sık bahsediyorum bloğumda, o benim canım yeğenim. Bana ilk kez teyzeliği tattıran ve ilk defa birinin büyüğü olma güzelliğini hayata gelişiyle sunan... Doğduğundan itibaren büyümesini bilinçle seyrederek ve onu korumayı ve sevmeyi yürekten gelen duygularla görev bilmiş teyzesiyim ben onun... Onun büyümesi ile ilgili yazdığım yazılar sınırlı, bundan sonra ona dair yazılarımı daha çok yazmaya karar verdim bu sabah. :)

Ben bu yazıyı yazarken, 2 yıl 4 aylığız. Yani 2 yaşı bitirdik, 3.yaşımızın içindeyiz Temmuz'un 7'sinden beri. Kağan'ım doğduktan sonra, ona dair hissettiklerimi ilk olarak burada yazmıştım. :)

Gelelim bugünkü yazımın sebebine; İlk yatak sohbetimizi yapmış olmanın haklı gururunu yaşayarak uyandım bugün. Ne zaman bu kadar büyüdü, ne zaman bana "Teyze" diye seslenip cevap verecek hale geldi; hayret ediyorum sık sık. Uyusun da Büyüsün dedikleri gibi, uyudukça büyüdü ve büyüyor kuzum maşallah... :)


Bilindiği gibi, kuzum hala yalnız yatamıyor. Kış geldi, annemle Kağan'ım benim odama geçtiler yeniden. Haftaiçi durumumuz böyle evde, onlar benim yatağımın ayak tarafındaki İkea'nın yataklı kanepesinde yatıyorlar bende yatağımda... Görüldüğü gibi onların yatağı benim yatağımdan büyük. :) 

Neyse gelelim konumuza; 

Bu sabah -dün sabah erken kalkmış olmamızdan ötürü sanırım- epey uyumuşuz Kağan'ımla. Annem kalkmış kahvaltısını bile yapmış, o derece... Saat 11:46'da telefonum çalınca, Kağan'ım uyanmasın diye eniştemin suratına kapattım telefonu. "Uyuyoruz" diye yazmaya giriştim enişteme saate bakıp, ama eniştem aynı dakika içinde ev telefonunu aradı bu sefer de. Kağan'ım da annem telefonu açana kadar uyandı tabii...

Neyse madem uyandık daha uyumamız mümkün değil, Kağan'ıma dönüp laf atayım dedim, "Günaydın Kağan" dedim neşeyle kuzuma. Uyku şeklinde mırıldanmaları sonrası, telefonuma geri döndüm. Annem geldi Kağan'ımla oynadı biraz, sonra da Kağan'ımın çorabını giydirdi gitti çay koymaya. 

"Yatak keyfi yapalım biraz kuzum, boşver kalkmayalım hemen." dedim Kağan'a, o da bana uyku mırıldanmaları ile cevap verdi tekrar.

 Telefonuma döndüğüm sırada "Tiyzeee" diye seslenen Kağan'ımın sesini duydum. "Efendim Teyzem" diye ona döndüğümde yüzüstü yatıp, ellerini de çenesine koymuş halde bana bakıyordu. :) 

Onun o halini hayranlıkla izlerken Kamerayı açmayı düşünemedim haliyle. "Tiyze, Dede?" diye sordu önce, ağzım kulaklarımda "Dede işte kuzum" dedim, "Baba?" diye sordu sonra "Baba da işte kuzum" dedim. Sonra annesini de soracak yine derken, "hıı, aşşaa" dedi. Ve ben kamerayı hazırlamaya çalışırken, kuzum aşağı indi Annannesinin yanına gitti bile. :) Canım benim...


Diyeceksiniz ki belki; Bunun nesi bu kadar garip ve güzel geldi? 

Biz Kağan'ımla teyze-yeğen olarak uyanmış ve yatakta sohbet ediyoruz; bu benim için çok hoş bir duyguydu. Aklıma kazıdım Kağan'ımın o halini, o duruşunu bakışını. İlk diyaloğumuz değildi dediğim gibi, benden önce uyanırsa "Tiyze kalk" diyor, geliyor bir şeyler anlatıyor, yanağımı okşuyor falan... Ama kuzumla o halde sohbet eder halde, "Büyüdükçe sohbet eder hale de gelecek miyiz acaba?" diye düşündüm ister istemez. Dilerim büyüdükçe de yakın oluruz böyle... 

Resimin nasıl ortaya çıktığına gelirsek, Kağan'ım tekrar annemin yanından odaya geldiğinde "Kuzum hadi yatta pozunu çekeyim" dedim. Sonrasında o yatağa geri çıktı poz verdi, bende çektim. Tabii hareketli kuzu ne yaparsınız, elini oynatmış ben onu çekerken. :) 

Hayat günlüğüm olan buraya kaydetmem gerektiğini düşündüğüm için de, bu yazıyla başlayayım dedim böylece; Kağan'ımla bize dair daha çok yazı yazacağım inşallah bundan sonra. Okudukça buraya yazdıklarımı, zamanla bizlere de daha net hatırlamada yardımcı oluyor işte. Bence bir bloğun en iyi okuyucusudur blog yazarı, "neler yazmışım acaba?" diye kendini değerlendirmeyi seven biri ise...

Son sözüm; Uyusunlar da, sağlıkla büyüsünler kuzularımız, Sevgilerimle... :)

4 Kasım 2014 Salı

İnternet Günlüğüm - #10 - Ekim'in Üzerine

İnternet günlüğüm'de Ekim ayını değerlendirme sırası geldi de geçiyor bile... Güzel bir Ekim ayıydı diyebildiğime sevindiğim bir ay oldu. Kasım-Aralık derken bitecek bu sene de, bir tek buna üzülüyorum şimdi işte. Zamanı durdurmak kolay değil, anın tadını çıkarmaya çalışıyorum bende. Ve sanırım başarıyorum da... :)


Düşünceler ile geçti Ekim ayı, ama günlerimin kıymetini de bilmeye çalıştım. Gündüzlerim çoğunlukla kuzumla oyun oynayarak vakit geçirerek; gecelerim ise çoğunlukla ders çalışmalarımla geçti... Derslerime çalışmaya başladım, bir de çalışmalarımı hızlandırma çabalarımda sonuca ulaştım. Malum vizelere az kaldı, "tembellik yok bu sene hiçbir şekilde" dedim, elimden geldiğince çalışmalarımı her fırsatta sürdürüyorum...

Bu ay kendimi daha da çok yazar ve daha da çok kafamda bir şeyler kurarken buldum. Bu durum karmaşık benim için, aklımda kurduklarım olsa da gerçekleştirmek için fırsat bulamadığım anlar çoğunlukta idi. Soğukların kaslarımı kontrol etme çabasına girdiği bir aydı Ekim ayı aynı zamanda. Ağrılarımdan vakit buldukça, ağrılarımdan ötürü bıraktığım egzersizlerime geri dönüş çabalarımı sürdürdüm de sürdürdüm... Başarılı mıyım soruma, "daha iyisini yapmak için biraz daha soğuklara alışmam lazım" diye cevap verebilirim... Kasım ayına dair kendiliğinden ödevlerim oluştu Ekim ayı değerlendirmelerimden, ister istemez. :)


Ekim ayında unutkanlık gibi bir duruma tutuldum sanki. Birçok şeyi unuttum, not almalarımı sürdürmeme rağmen. Aklımdakileri not alamadığım zamanlardan sonra, uçtu aklım gitti resmen. Unutkanlıkla ilgili bir şeyler yapmaya, hafızamı güçlü tutmaya çalışmakla geçirdim Ekim'in sonlarını... Bu konuda beyin egzersizleri var mı etkili olarak bilmiyorum, araştırmam gerek. Unutkanlık yaşamam kaçınılmaz bir durum üstelik, ders çalışmak ve mobilden Wattpad hikayelerini ve Blog yazılarını okumaktan başka Ekim'de sadece 1 tane kitap okuyabildim. Kendimden utandım, bu duruma dur demem gerek... Ekim ayı okuduğum tek kitabın Okudum yazısı ise burada...


Bir de sanki bu Ekim ayında, kendimi bir garip hissettim. Herkesin çalışıyor oluşuna karşı, evlenmeden ev hanımı moduna girmiş gibi hissetmelerim benimsemelere dönüştü. Artık biliyorum ki, ilerde bir gün biraz ayaklanıp çalışmaya başlayacak olsam beni zorlayacaktır; evde olma durumuma çok alıştım çünkü. Bu durumun gelip geçici olduğunu düşünüyorum yine de. Ekim ayının sonunda hissettiklerimdi bunlar...

Halimden memnunum şimdi, ancak rayından çıkmış birkaç düzensizliğim var toparlamam gereken. Bir de soğuğa alışamayan bacak kaslarım, yazarak çalışmalarımdan ötürü toplaşan kol kaslarım... Ekim güzel ama hızlı geçti sanki. Bakalım Ekim'den kalan planlamalar Kasım ayına kısmet olsun inşallah... :)

Kasım'ın gelişine ise diyeceğim tek laf var; "Aşk Kasım'da değil, her zaman başkadır." (Klişeler başlamadan ekleyeyim dedim) :) Sevgilerimle...


3 Kasım 2014 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #70

Fotoğraflarla 1 Haftam, her biten haftayı değerlendirmeye çalıştığım bir yazı dizisi. Bu yazı dizisi kimi zaman o haftayı nasıl geçirdiğimi düşünmemi sağlıyor, çoğu zaman da resimlerle sakladığım anılara dönüp baktığımda yazdıklarımla yeniden geri dönüyorum bu yazı dizisi sayesinde...

Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,

Daha fazla fotoğraf için de İnstagram hesabım burada... :)

Bakalım nasıl geçmiş geride bıraktığımız hafta... (27.10.2014-02.11.2014) :)


Geride bıraktığımız haftaya, mevsim değiştirerek başladık. Kışa yaklaştık diye bir yazı yazmıştım hafta başında bir de, o yazı burada. Geçtiğimiz haftaya daha da çok üşüyerek başladık yani... Soğuklar hakim, kış moduna girdik iyice. Benim üşüme zamanlarım çoktan başladı ama tabii, ben soğuklara çok dayanıksız bir insanım maalesef... 


Bu hafta şükür Nar yemeye başladık ailecek. Nar benim en sevdiğim kış meyvelerinden biri. Üstelik, soğuk algınlığından bağışıklık'a kadar pek çok faydası bulunmakta. Geçen hafta başında, Nar ayıklamanın kolay yolunu görünce internette, annemlere anlattım ve beraber uyguladık. Artık kolay yöntemini de bildikten sonra, doya doya yeme zamanıdır dedik. Bunu bu hafta paylaşmayı düşünmeliyim bence, sizde öğrenmelisiniz. Nar'ı daha çok ve daha kolay ayıklayıp yiyebilmeliyiz hepimiz... :)


Oyunlarımız meşhur bizim birçok yazımda bahsettiğim gibi. Bu hafta ise babamla Kağan'ımın koltuk tepelerinde dolaşmaları, ciddi ciddi koltuk tepelerinde oturmalara kadar vardı. Yani Koltuk Tepesindeyiz Türkiye. :D Maşallah iki yakışıklıma...


Gece ders çalışmalarıma başladım bu hafta. Bir gece ders çalışma sonrasında yazı da yazdım üstelik, o da burada. Nihayet dersleri yeniden alışkanlık edinmeye başladım, umarım bir an önce de kolaylarım... :)


Ve bir başarıya imza attım bu Cumartesi; Kağan'ımın Bayram'da Çanakkale şehitliklerinden aldığımız bayraklı bandanasını yeniden takmayı başardım. Ve bu sefer çıkartmaması için ikna ederek bu ikili fotoğrafımızı almayı da başardım. Bu hafta Çanakkale Şehitlikleri gezi yazımızı yazabilirsem göreceksiniz ki, bana Kağan'ım kadar yakışmıyor tabi. Ama böyle bir bandanayı takmak hem gurur veriyor hem de insanı rahat hissettiriyor..

 Kuzum bayrak sevgisinden ötürü bu bandanasını pek fazla paylaşamıyordu. Ama bu hafta gelişme oldu tabi. Bu resimden sonra çıkartmış olsa bile, daha sonra taktım yeniden. Ve "Kağan'ın, Kağan'ın" dese bile çıkartmadı bu sefer kafamdan. İkna oluyor sanırım yavaş yavaş... Kuzum benim, bayrak sevgisi bol kuzumun. :) 


Ve bu hafta Ablam ile Eniştem Cumartesi günü çalıştıklarından alamadılar Kağan'ımı. Bizde idiler Cumartesi akşamından. Haftasonu Ailecek birarada oturmak varken yine, işime gelmedi sanırım internete girmek. Ve bu ikiliyi böyle görünce dayanamadım bir de fotoğraflarını çektim, beraber İkea kataloğuna bakıyorlardı keyifle. Çalışan ve ebeveyn olmak haricinde, okumaya da başladılar bu sene bu ikili; ablam üniversiteye başladı yeniden, eniştem ise üniversite sınavına hazırlanıyor. Hayırlısı... İnşallah azimle devam ederler ve güzel sonuçlar alırlar. :) 


Velhasıl böyle geçti bir haftamız daha. Ve bu hafta, bir Cumhuriyet Bayramı daha geride bıraktık. 91 yıl olmuş Cumhuriyetimiz kurulalı. Böyle gençler yaşatacak Cumhuriyeti ve ülkemizi. İlelebet yaşatsın, bu ülkenin Kağan'ım gibi gençleri Cumhuriyetimizi inşallah. 

Ve yine mutlu bir hafta olsun inşallah, Sevgilerimle... :)