24 Mart 2023 Cuma

Fatma Halamız - 23.03.2023-24.03.2023

 

Dün hastaneden dönerken evimize, annemi aradı Yurdagül yengem. Haberini öyle aldık... Canım anneannemin kız kardeşi, annemin teyzesi, babamın dayı kızı Fatma halam vefat etmiş... Başımız sağolsun, Rabbim toprağını bol etsin; onun mekanı cennet, bizim de sabrımız bol olsun inşallah... Bugün size hatırımda, hatıralarımda ve hayatımızdaki Fatma Dehmen'i anlatmak istiyorum. Çünkü ben burada hayatımdaki anıları ve insanları yaşarken yazdığım kadar, onların ardından bize kalan anıları hatıraları da hatırlamak ve anmak istiyorum. Beni de yazmak rahatlatıyor, biliyorsunuz...



Fatma halam, anadolu kadınıydı öncelikle. Sivas'ın Divriği ilçesinin Mursal Köyünün insanıydı... Konuşma dili, yöresinin ağzıydı. Onun sayesinde dilimize yerleşen kelimelerimiz vardı; "ıscak" derdi sıcağa mesela, yemeyiz demez "yemezik" derdi. Yörem insanı kokuyordu, annemin anneannemin canı ciğeriydi. Yöre insanıydı, alttan da almasını bilir söyleyeceği lafı da esirgemez, elinden geleni hiç mi hiç bırakmazdı... 

Not edeyim; anne ve babamın memleketinde teyzeye "hala", halaya da "bibi" derlermiş. Ben doğdum doğalı annemin ve babamın anne tarafı kadınları "haladır" bizde. Baba taraflarına da bibi diye seslenirler ama anlayan olmayacağı takdirde, onlara da hala der geçerler... Yıl olmuş 2023, elbet bizde de değişiyor buralara göç ettikten sonra alışkanlıklar ama o yöreden gelmiş insana teyze diye seslenmek doğru gelmiyordu ki, büyüklerimiz "hala" dedikleri için bizler de hala dedik gitti. Şimdi benim yeğenlerim bu taraflarda oturduğumuz ve Sivas'ta yetişmedikleri için okul ve de arkadaş çevresini de düşünerek teyzeye teyze halaya hala diyerek büyüdüler ve öyle gidiyor. Annemin teyzesi deyip, Fatma hala diye hitap etmem tamamıyla alışkanlık gelmiş durumdur. Bu saatten sonra değiştiremeyeceğim için, sizler de bunu bilin ve ben öyle anlatmaya devam edeyim... :)


Ankara'dan önce Antalya'da idi, öyle hatırlıyorum. Evine gider gelirdik. Anneannem ve dedem Antalya'da iken, her gittiğimizde uğrardık. Yeşil kanepesini hatırlıyorum o evin, üzerinde koltuk örtüleri serili olurdu. Taa küçüklüğümde ben o kadınlardan öğrendim, hiçbir şey için geç kalınmayacağını; çünkü Fatma halam orta yaşlarında öğrendi okuma yazmayı. Gittiğimiz bir sene oturup ona okuma çalıştırırdık, annemle ve kızıyla beraber sırayla... Masaj yaptırırdı kendine torunuyla beraber, oynardık böylece onunla ve derdine derman da olurduk. Of demezdik, öyle temiz severdi çünkü. Emir yok rica vardı, elinde ve dilinde tatlı şeyler olursa çocuklara karşı hiç sevmez mi çocuk o insanı? 

O zamanlardan beri hatırlarım, kendi de gelse biz de gitsek harçlık vermeden yollamazdı bizleri. Küçüğüz en sevdiğimiz bozuk paraydı bizim, dışarı çıktığımızda şeker çikolata alabilmek büyük mutluluk bizim için. Okuma yaptırırdık bozuk para verirdi bazı zaman, masaj yaptırırdı bazısında yine bozuk para verirdi elimize. Ama dengesizce her seferinde değil, ara sıra verirdi ve para için yaptırmazdı yani...

Yine onun evinde, koltuklarının minderlerini indirirdik torunu Gizemle; kendimize çadırlar evler yapar oynardık yerlerde. Oyun sonrası toplama şartımız vardı, aman ev kapı dağılacak diye ses etmezdi hani öyle. Kalbi güzel, merhameti özeldi... 

Büyüdükçe geçmişlerinden anlattığı bir hikayeyi hatırlarım hep Fatma halam deyince; küçücük çocukken iki arkadaşıyla beraber hayaller kurarmış ve oturur ağlarlarmış. "Benim bir çocuğum olsa, aha şu ağaca çıkardı ve oradan düşer bacağını kırardı. Ah yavrum vah yavrum, düştü benim kuzum." Der oturur ağlardık derdi. :) 

Bu hikaye beni hem gülümsetiyor hem de o saflık hayalciliğin artık vücut bulmuş hali iyi hissettiriyor... Canım benim, o anılardan birinde de iki çocuğu olacağını hayal edermiş ve olmuş. Bana bunu kendi anlatmıştı; bir arkadaşımın hiç çocuğu olmazdı hayalinde, benim hep iki çocuğum olurdu büyütürdüm onları oyunlarımda demişti. Büyüdüm Malik abinle Dürdane ablan oldu işte demişti... Çocuklarınıza anlattığınız hayalleri ve de hatıraları düzgün seçin, ben küçüklüğümdeki her anıyı kaydetmişim bakın; şimdi en güzellerini yeğenlerime kuzenlerime anlatıyorum...

Sonra biraz daha büyüdüm ben; hastalığım ortaya çıktı ve Ankara'da kontrollerime gittik uzun bir süre. Senenin belli zamanları Ankara'da idik. Bazen benim halamlarda kalıyorduk ama ilk zamanlar çoğunlukla Fatma halamda kalıyorduk annemle. Bize ilk zamanlarda tek bir yatak yaptırıyor beraber yatıyorduk, sonra benim çok fazla fıtılayarak uyumam gerekçesiyle.. Tuzluçayır'da Fatma halam, Tandoğan'da Dürdane ablam oturuyordu... Beraber oturması sohbet etmesi ve de yemek yemesi çok zevkli insanlardandı Fatma halam...

Köyde evi vardı Fatma halamın da, kendi köylerine anneannem ve dedemle beraber yapmışlardı zamanında. Anneannem o koyun tadını çok çıkartamadı, erken göçtü bu dünyadan ve onun canına verilen yemeğe diye gittik annemlerin köyüne zamanında. Bir kez gördüm anneannemlerin de Fatma halamın da köy evlerini... 

1 haftalığına gittiğimiz o seferde o evinde de kaldım halamın, dedemin evinde de... Ben büyüklerimin köye özlem duymalarını ve orayı apayrı sevmelerini de anladım. Orada hava baska kokuyor, yediğin içtiğin gezdiğinden ayrı tat alıyordun ve gece gokyuzu altında oturduğunda yaşadığını hissediyordun. Yazın köyde, kışın Ankara'da idi halam epey bir zaman ama son senelerde köye gidebilmek de zorlaşmıştı herkes adına... 

Köy adına tartışmalar, sohbetler ve muhabbetleri vardı. Hepsini severek dinlediğimi hatırlıyorum, büyükler anlamadığım isimleri söylenirken ben hayal kuruyordum. Kişileri kafamda oluşan profillerde izliyordum... :))


2018'de ilk ve son defa Marmaris'e tatile gittik; kızı Dürdane abla, kardeşi Ayşe teyzem, annem, babam, ben ve Kağanım... Onların daha önceden de gittiği bir bölge olan oteller bölgesinde bir yerde idi otelimiz. Beraber bir de tekne turumuz oldu orada. 1 haftada çok anı biriktirdik yine. Yedik, içtik, çekirdek çitledik, okey oynadık...

Her düğünün her toplanmanın ve de Ankara'da takılmaların baş büyüklerinden idi Fatma halam... Bir fotoğrafları vardı; anneannem ve dedemle beraber, bugün onu da paylaşmak istiyordum ama bulamadım. Üçü de yok şimdi... Mekanları cennet olsun...

Velhasıl; Fatma halam yemeyi içmeyi de severdi sohbet edip gezmeyi de. Sındırgı'da okur iken annemle beni ziyarete de gelmişlerdi Mercan Halam ve Hüseyin Eniştemle. Ben bildim bileli eşini kaybetmiş biriydi ama hep saygıyla sevgiyle bahsederlerdi. Halam, tam da hayatlarını yaşayacak iken vefat ettiğini söylerlerdi eniştemin. Toprağı bol olsun onun da inşallah... 

Kendi başına hayatta çocukları için ayakta duran ve dediğim gibi her şeyin yaşa bağlı kalmadan yapılabileceğini bizlere de gösteren bir kadındı... Baştan sona okumuş birçok kadına bedeldi fikri ve de yaşam anlayışı... Diliyorum herkesin hayatında böyle örnek olabilecek kadın erkek büyükler bulunsun... 

Son olarak; senelerdir midesinde bulunan rahatsızlığı sebebiyle çayı hep sıcak suya bir damla şeklinde içerdi. :) Kimi böyle çay içerken görürsem aklıma o gelecek. Bir de bize kalmaya geldiği zamanlarda da, bizim onlara kalmaya gittiğimiz zamanlarda da her sabah erkenden kalkıp sporunu yaptığı zamanları hatırlıyorum. Bu bizim ülkemizde büyüklerden görülmesi o kadar kıymetli bir özellik ki... :) 

Velhasıl, Fatma halamız dün vefat etti, bugün toprağına kavuştu. En çok üzüldüğümüz annemin çok gitmesini istedi de, gerek benim gerekse de torunların bakilma durumunu daha yeni ayarladığımız için bu pazar gidecekti. Dün bu sebeple haberini alınca daha da fazla bir buruk kaldı içimiz. Her ölüm ani, hiçbir ölümü bekleyemeyiz sanırım; Mercan halamın senelerce süren tedavisinden, dedemin 1 yıl boyunca süren stresli tedavi sürecini de düşünerek söylüyorum. 

Rabbim aklıma gelen gelmeyen tüm büyüklerimize de Fatma halama da ebedi istirahatinde huzur versin. Halacım seni çok sevdik, senden de sevgi gördük küçükken de büyürken de çok şükür. Rabbim rahmetiyle mükafatlandırsın seni, mekanın cennet olsun. Anneanneme dedeme ve Mercan halama kavuşmuşsundur inşallah... Her telefonu açısında kurban olurum ve de oy Didoşum dediğini de unutamayacağım. Seni seviyoruz... <3 









19 Mart 2023 Pazar

İkinci Dr.Clinic Bursa Buluşmamız - 17.03.2023


İki gün önce, bu hafta Cuma günü bir ilk daha yaşandı ve Gemlik- Bursa otobüslerini ve metroyu da kullanarak annemle Bursa toplantımıza gittik. Benim için özel ve güzel bir gündü, kendimi olabildiğince hayatın içinde görmek ve bu deneyimleri yaşamak büyük mutluluk veriyor... Size o günü anlatmaya geldim işte... :) İyi pazarlar dilerim ve şimdiden yeni hafta için de iyi haftalar...


Yağmurlu bir gündü, tüm hafta az uz atıştırsa da o gün sağlam bir yağmur yağdı Bursa'da. Manastır'dan Gemlik'e inen otobüse indik önce, sonra da Gemlik İş Bankası Durağında inip Bursa'nın sabah 11 otobüsüne yetiştik... Bursa araçlarının rampası daha geniş ve daha güzel geldi doğrusu. Bir de araç büyük olunca, rampaya göre aracı indirebiliyorlarmış da; ne bileyim daha önce görmediğimden bilememişim! :) 

Gemlik'ten binip, Merinos'ta indik. Merinos'tan metroya, metroyla da Ataevler'e gittik. Biliyor musunuz, Bursa metrosunu kullanımım da ilkti o gün. Daha önce hiç böyle bir duruma gerek olmadığından deneyimim yoktu. En son Metroya iki sene önce İstanbul'da binmiştim, ondan önce de Ankara'da bindim. Aracımın Aküsü sağlam olsa, gider gelirim bana kalsa; o kadar keyif aldım o günkü yolda olma maceralarımızdan... 

Metroda iken bir durakta iki genç bindi, biri gitar çaldı ve söyledi, diğeri destek parası topladı. Bu da benim şansım dedirtti, o bile güzel geldi... :) Ataevler durağında indik, o kadar yakındı ki Hotel; Adranos Hotele doğru yürürken şemsiyelerimizi açtık ve ilerledik, 500 metre kadar sonra hotele vardık ve girdik. Bizimkilerden ilk giden bizdik. bu kadar kolay ulaşabileceğimizi ben de tahmin etmiyordum sanırım. Onlar karşılar beni derken, ben karşıladım bizim ekipten gelenleri... 


O gün toplantı 13.00'da başlayacaktıysa da, yol ve hava muhalefeti sebebiyle ancak 13.30'dan sonra başlanabildi... Dr. Clinic Network Kurucu ekip başkanımız Kadriye Altınbaşak da bu sebeple Biraz geç geldi, birkaç arkadaşımız da öyle. Ama kavuşmamızı en sıcak haliyle kucaklaşarak gerçekleştirdik yine de... :)

Benim açımdan en son böyle bir toplantı 8 Aralık 2021'de yapılmıştı. Dr. Clinic Network hayatına başlayalı tam bir ay olmuştu ve o gün Bursa'da toplanılmıştı. Özel bir gündü, çünkü birçok ekip arkadaşımla orada ilk kez görüşmüştük ve Kadriye hanımla da ilk kez gerçek hayatta orada karşılaştık. İş hayatımda ilk gerçek toplantım olmuştu, hep özel yeri olacak. Bu toplantıyı anlatırken de eklemem gerek, şu güzel ortama annemi de götürüp 2 seneye yakın şu ekiple yaptığımız işleri göstermek nasip olduğu için de mutluyum. İşimizi ve yaptıklarımızı hep benden dinliyordu, toplantıda diğer sahiplerinden de dinledi. Kendisi ekip üyem olur, onun da siparişlerini ben kontrol ediyorum ama yine de kullanıcı profilinden çalışan profiline geçişini de pek sevdi. ;)

Ayşegülümle yeniden buluştuk orada, ki en son Ramazan standımda görüşebilmiştik; hayat telaşında bir türlü buluşma planlayıp toplanamadık bir evde hala! :) Özellikle şu sıra çok üzüntülü dönemler geçirsek de; en çok da benim için geldiğini tahmin edebiliyorum. Moralmen çökmüş de olsa o da, buluşmamızı es geçmedi bu sefer canım benim... Hem müdürüm hem iş ortağım hem arkadaşım, bir ömür iyi ki demeye devam edeceğim kişi kendisi. Bir sonraki buluşmamızı Kasım toplantısında, müdürlüğümü kutlayarak yapacağız evellallah! =) 


PEKİ BİZ BU TOPLANTILARDA NELER YAPIYORUZ?



Bizzat müdürlerimiz ve ekip arkadaşlarımızla görüşerek, aramıza yeni kişileri de katabildiğimiz toplantılarımızda; hem işimizi hem de motivasyon alanlarımızı konuşuyoruz. İş arkadaşları nasıl buluşur dışarıda da yine iş konuşmadan duramazlar ve bir o kadar da motive olmak adına fikirleşirler yine; işte bizimki de o hesap, toplantı amacımız yine işimizdi ama motive olup birbirimize el uzatıp maneviyatımızı da doyurduk yine... :)

Emeksiz yemek olmaz, hayalsiz de hedef... Böyle diyorum ben, çünkü orada o yağmurda oraya giden ekip arkadaşlarım olarak konfor alanlarımızdan çıkmıştık yine. Hem toplantı yaptık, hem aralarda yüz yüze de birbirimizi tanıdık ve kahvelerimizi yudumladık karşılıklı. Bir şirkette de bir markette de çalışsanız, emek veriyorsunuz; işinizi dikkatle yaparak, işinize saygı göstererek, emek vererek. İşiniz ve kendiniz için buluşmanız gerekiyor; o size motivasyon oluyor. Biz de böyle bir işte çalışıyoruz ve çoğunlukla uzak şehirlerde işler yaptığımız için görüşmelerimiz internet ortamında gerçekleşiyor. Veya bazen de yakın çevrede olanlarımızla tanışıp görüşerek. Kısacası bizim çalışma alanlarımız her yer olabiliyor ve toplantılarımız da birçok toplantıdan daha dolu dolu oluyor bana kalırsa... 

Hem satışı hem motivasyonumuzu konuştuk o gün de. Bir de toplantı sonunda, o günkü buluşmada Kadriye hanımın da ricasıyla aramızda olan Satış müdürümüz Recep Beyle soru cevap yaptık ve şirket gelişmelerinden bilgiler aldık. Her yönüyle güzeldi benim için. Hem rutinimizden çıkıp yeniden bir araya geldik, hem de daha aktif şekilde birbirimizi tanıyarak bundan sonrası için planlamamızı yapabildik... =)


Dedim ya, 2021'de ilk Bursa Toplantımız olmuştu, orada da Ayşegülüm ile beraberdik; bu sefer de... 2021'deki heyecanımı hatırlıyorum da; nasıl akıl ettik de yalnız fotoğraflar da çektirebildik Kadriye hanımla hayret ediyorum hala. Ama bu sefer benim de aklıma gelmesi ile planlı oldu ve öncesi sonrası yapma fırsatını elde ettim... :) 

İki sene önce Ayşegülümün oğlu vardı yanımızda, Mıstık... Bu sene Mıstık kreşinde idi ve onun kardeşi vardı yanımızda Zeynep... =) Güzeliz ya, bence biz bizimle çok özeliz! Hülya müdürle yüz yüze tanıştım, kendisi birkaç aydır şirketimizde ve Teams toplantılarında daha çoğunlukla yüz yüze karşılaşamadığımız toplantılar yaptık beraber. Aslında beni ilk defa yüz yüze gördü bu sefer yani, toplantılara hep katılan biri olsam da... Ama o beni daha önce yeni yıl öncesi buluşma toplantılarından birinde gördüğünü iddia etti. İnşallah bu işarettir, bir dahakinde olacağım dedim. Networkümüzün yeni yaş kutlamasında bu sene yerimi alacağımı söyledim, bu durum çok hoşuna gitti... =)

Üstün körü bahsediyorum gibi gelebilir ama o ortamı daha nasıl anlatabilirim bilemiyorum esasında. Son demek istediğim ve farkettiğim şeyden duyduğum mutluluktan bahsetmek istiyorum; toplantı salonunda herkes tarafından tanınan bilinen kişilerden biri de bendim. İnstagram paylaşımlarım, toplantılarda yer aldığım için tanınan simam, her türlü aktif ve de konuşulur olduğum gerçeğini doğurmuş. Tanıştığım kişiler bizzat beni instagramdaki paylaşımlarımdan tanıdıklarını ve akülü sandalyede hayatın içinde çektiğim videoları çok severek takip ettiklerini söyleyerek geldiler. Azmimi, yeni evimize taşındığımdan beri "hayatın içinde aktif şekilde yer alırken paylaştığım mutluluğumu" severek takip ederlermiş meğer. Gurur duyduk annemle beraber, çok mutlu olduk... :)

Ben kaldığım yerden daha da azimle devam edeceğim, bu toplantıda duyduğum gördüğüm tanıştıklarımı da düşününce, doğru yolda olduğumu daha da bir hissediyorum... Size bu yolda benimle beraber yürümek isterseniz, elinizden tutup tecrübelerimi ve desteğimi de verebileceğime inandığımı söylemek istiyorum... <3 

Tekrar söylüyorum, işimiz çok yönlü bir satış... İster direkt çevrenize, isterseniz de dükkanlara ve de internet üzerinden ulaşabildiğiniz her kesime satış yapabileceğimiz ürünlerimiz mevcut. Ürünler müşteri memnuniyeti getiriyor, çevrenize tanıttıkça satış yapmak isteyenlerle de tanışmamız mümkün oluyor. :) İster satışı siz yapın, isterseniz de çevrenize satış yapmayı veya ürünleri sizler gibi indirimli alıp hediye kazanmayı sunun. Sonucunda kendinize çok yönlü ve ömürlük kazanç yöntemini kazandırmış olacaksınız, hem maddi hem de manevi... :)

Dr. Clinic Network Dünyası, kazandırmaya devam ederken girişimcilerini de müşterilerini de korumaya devam edecek. Olmadık laflar edip kapanıyor diyenlerimiz var bu sıra, ama networkünü kapatacak olan bir şirket lider buluşmaları düzenler mi sizce? Bir sonraki buluşma ilimiz muhtemelen Ankara... 

Siz de benim ekibimde satış eğitimi alarak işi öğrenebilir ve sponsorluk desteğimle maddi manevi kazanmaya başlayabilirsiniz. Bana "didemkose92@gmail.com" adresime e-posta atarak veya instagram; didolatte_ hesabımdan Dm yazarak ulaşabilirsiniz... :)

Sloganımız basit; Ailenin olduğu her yerde, Dr. Clinic seninle... ;) 

Sevgilerimle... 

15 Mart 2023 Çarşamba

MR (EMAR) VE Kemik Testi Meselesi - 15.03.2023

Taa 24 Şubat gününde doktor kontrolümün çıkışında aldığımız test randevularımun günüydü bugün. Kas MR'ı ve kemik testi verdim...



Annem ile beraber engelsiz taksi ile gittik bugün hastaneye. Artık Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Ve Araştırma Hastanesinde kontrol edileceğim ya, eskisi gibi ve son yazımda burada bahsettiğim gibi bugün de güven ve rahatlık içinde gittim. Testlerim var diye gidiyor olduğuma mutlu hissettim hani...

İlk test Emar idi, en son 2018 senesinde çektirmiştim. Üzerine de pandemi boyunca çok istemde bulundum ama devlet hastanesi doktorum bir türlü yönlendirmemişti. Zaten beni bilmediği anlamadığı ve de kontrol edemediği için Araştırma Hastanesinde kontrol ediliyorum şimdi..  

Doktorum Asuman hanımın ilk yaptığı ihtiyacım olan tetkikleri yazmak olmuştu geçen ay sonunda. Bugün giderken MR beni 2018deki gibi zorlamaz diye düşünüyordum. Yanılmışım...

2018de ne kadar sesli diye düşündüğüm o makinenin sesi bu sefer beni sinir etti. Ama ses odaklı değil, ortamın nefesimi daraltmasından dolayı.

MR (EMAR), iki ucu açık da olsa içine girdiğiniz tünelin oldukça basık şekilde bir karış bile olmayan şekilde üstünüzde yuvarlak kapaklı duvar olan bir çekim makinesi. Bugün benim üst ekstrimite (omuz ve kol), alt ekstrimite (kalça ve bacaklar) olmak üzere ikili çekildi. 

İlk üstten başladık ve girerken hiç de gerilmedim, üstelik benim kapalı alan korkum da yoktur. Ancak belimden altına gelene kadar tüm vücudumun girdiği o bölgede bu sefer ilk 3 dakika sonrası benim için dehşet geçti. Çünkü üçüncü dakikadan sonra derin nefes almadan ve hareket etmeden durmak çok zor gelmeye başladı. Haziran 2022de teşhisi konulan astımım yaklaşık 20 dakika süren çekim boyunca nefesim giderken kendimi sakin tutmakta zorlandım... 

Anda kalmamaya çalıştım uzun zaman sonra ilk defa! Kimsenin korkusunu tetiklemek istemem elbette ama sorguladım istemsiz, neden sorgulanmadı girerken "astımın var mı?" Diye. Neden söylenmedi, "olur da bir sıkıntı yaşarsan söyle?" Diyerek. Astımım ağır olsaydı da ben orada bayılsa idim ne olacaktı?

Bir de benim sorum var; MR tek seferde mi çekilmeli, bu kadar insan odaklı olduğunu sandığımız sağlık sektörü neden hala bu MR konusunda bu kadar takıntılı... Ben bugün orada hissettiğim nefes sıkıntısını evde yaşadığımda bile çok yoruluyorum, çünkü bir kas hastası olarak baştan aşağıya kaslarım kasılmaya başlıyor.

Nefes bu kadar önemli iken, MR neden tek bir tipe bağlı, her şey daha hızlı ve de daha tek tip insan varmış gibi gerçekleşiyor...

Durumu anlatabildim mi bilmiyorum...

Nefesim daralmıştı, MR çeken kişi bir diğerini çekmek üzere annemle beni kaldırmaya geldiğinde gördü. Bir dakika soluklanmam lazım, kötüyüm nefes alamıyorum desem de; biraz bekledikten sonra tekrar tam tersi yatırıp kalça kısmımı ve de bacak kısmımı çekeceğini söyledi.

Dediğim şu oldu; "Bu sefer kafam o dar yere girmeyecek değil mi?" Evet, dedi. Yatırdı ve bir kare tablet yerleştirdi bacak tarafıma, sonra makineyi ilerletti. O boşluğa girdim, tepe bölgem dışarıda olacak şekilde bu sefer ama nefesim yine orada azalan oksijen kadar nefes alabildi. Yine girdiğim kadarıyla hareket edemiyor, derin nefes almakta zorlanıyordum. Bir 15 dakika da orada geçti, üstelik "hani kafam girmeyecekti?" dedim ama sesimi duyuramadım!

Diyeceğim o ki; eyy tıp dünyası, bu kadar gelişti diyoruz senin adına ama neden böyle bir sıkıntı altında çekiliyor MR hala... Diyorum ya korkum yok benim, nefes almakta zorlandım. Bu duruma hiç mi çözüm bulunamaz? Ben kendim hariç birçok kişiyi duydum bu MR testi sırasında nefes almakta zorlanan bayılan bunalan... Ses değil, sesin verdiği o hava dalgası dahi beni yordu sanırım...

MR'dan çıktık annemle, hemen astım ilacımı sıktım. Çıktık dışarı, kemik testini yaptıracağım diğer yan binaya geçtik. Geçene kadar çok titredi vücudum, kasılan vücudum kemik testi sonrasına kadar dura dura titredi...

Kemik ölçüm testi daha kolaymış meğer... Daha modern bir yatağa yattım, ayağımın tekini sabitledi bir aparata oradaki görevli. Sonra üzerimde bir ince ışın bandı gitti geldi. Kapalı alan değil, açık alanda yapılıyordu bu. Böylesine dayanması hiç de zor değildi hani!

Kemik testine kurban olayım dedim çıktığımda, hala bedenim nefes alamadığım MR deneyimim sonrası titriyordu zira... Sanırım nefessiz kalmak korkutmuyor da, o süreci yaşarken tüm kemiklerim kırılıyormuş gibi bedenimi kaskatı hissediyor olmam korkutuyor beni... Bugün bunu hissettim.

Velhasıl; kemik testimi de çabucak aldık üstelik, ölçüm yapan doktorun yorumu normal olduğundan yanaydı ama esas doktorum yorumlayacak bu durumu...

Beklenmedik yaşadığım bu durumları yazmak istedim, yarım saatlik olgu halamı sırtımda ufak bir kasılma ile benimle aslında. Geçmedi biliyor musunuz? Bu sebepten demek istedim, herşeyin geliştiği düzende MR konusunda tıbbın gelişmemiş olduğunu düşünmüyorum. Bizim ülkede her yere gelmemiş olabilir mi gelişmiş teknolojinin? O kadar ses dalgasını daha düzgün şekilde üretemiyor mu insanlık? Buna inanmak istemedim bugün... 

"ALLAHIM VERMESİN, NEFESSİZLİK BENİ YORDU BUGÜN. 

MR'IN HEMEN ÜSTÜNE KEMİK TESTİNE GİRDİM, KURBAN OLAYIM YA; DAHA TEKNOLOJİK ŞEKİLDE IŞIN VEREREK YAPABİLİYORLAR. MR DA BÖYLE DEMEYİ İSTİYORUM, VAR OLAN SIKINTILARINI DÜŞÜNÜRSEK, DİLE GETİRSEK DÜZELİR Mİ DERSİNİZ?? :)"

Bir iki haftaya doktor kontrolüme gideceğiz, bu sonuçların yorumlarını da bizzat yazarım. Bel çukurumun, başımın dümdüz durmasından rahatsız olduğum üzere nefes darlığımın ve de ayaklarımı tam uzatamadığım için çok kasıldığım bir kas emar deneyimini düşünürsek, sonuç benim düşüncemde bile iyi değil. Acep doktorum ne diyecek çok merak ediyorum..1 hafta sonra çıkarmış. 1,5 hafta sonra da doktoruma görüşünce anlarız; ne yapabiliriz ve ne yapacağız... (:

Not; yorumlarda korkularınızı yaşadığınız sıkıntıları dile getirmek serbest olsun, anlatın açılın travma kalmasın içinizde olur mu??? Ben kendimi yazarak gerçekleştirebilen ve sakinleşebilen biriyim, ben de bu sebeple yazdım bu yazımı anlattım size bugünkü sıkıntımı. Her bir sıkıntıyı beraber aşalım inşallah, hiçbir sıkıntı kalmasın içimizde!

Sevgilerimle... =)


NEYSE BACAK VE KALÇA MR'I ÇEKİLİRKEN NİSPETEN KAFAM DIŞARIDA İDİ, HAREKETSİZLİK VE DE DERİN NEFES ALAMAMAK DA VARMIŞ YORAN, ONU DA ANLADIM...

RABBİM BİR DAHA BU ZORLUKLARI YAŞATMASIN...

6 Mart 2023 Pazartesi

2023 Yeni Rutinim - Mart 2023


Şu yazıyı yazdığım sıralarda, son bir haftayı böyle geçirdiğim üzere; yeni bir rutine sahip oldum... Bunu yazmaya bu rutine sahip olmaya nasıl hasretmişim meğer, her gece hala uyku düzenim olmadan yatıyor olsam da; bu sıra kendimi psikolojik anlamda daha rahat hissediyorum... :) Gelin neler yapıyorum konuşalım...


Doktorumun talimatlarına uymaya başladım başlayalı, tek zorlandığım nokta "kakao'yu sütsüz içmem gerektiği zaman" içine şeker atmak durumunda kalmam oldu... :) 1 haftadır yeni düzenim çok iyi gidiyor bu durumumun haricinde... 

Uzun zamandır şekerli hiçbir şey içmemeye alışmıştım. Yeşilçayı sevmiyorum diye içine şeker atmayı da hiç düşünmedim o sebeple. Sabah kahvaltımda bir bardak yeşilçay içiyorum. Arkasına siyah çay içmekle hata yapıyorum büyük ihtimalle ama şimdilik en az bir iki çay bardağı siyah çay içmeden de duramıyorum. Uzun zamandır kahvaltımı siyah çaysız yapmamamın alışkanlığı bu sanırım... 

Gün ortasında süte katılmış bir kaşık kakao veya süt yoksa sıcak suya katılmış kakaoyu iki küp şekerle içiyorum. İlk başlarda şekerli halini bile kabul edememiştim, şimdi yavaş yavaş önce bir şeker sonra da hiç şeker haline susuz da geçebilirim diye düşünüyorum... 

Bir de içtiğim kas kuvvetlendirmek için ilacım, daha fazla arttırmaya gayret gösterdiğim hareket düzenim mevcut... Kas ilacını doktorumun söylediği düzende kullanıyorum; ilk 5 gün akşam, ikinci 5 gün sabah akşam başladık. Devamı da mevcut. Bu düzeni bir gün geriden takip ediyorum, ama o kadar da olur değil mi? Yazmaya başladım, not ettikçe düzene daha net odaklanırım gibi hissettim. Beyne bazı konularda güvenmemek gerek diyorlar ya, buna ben de katılıyorum... :)

Bir de başladım başlayalı (ilacıma, kakaoya ve yeşilçaya) yediğim içtiğime de dikkat ederek ilerlemeye başladım. Bir önceki pazar idi, anında hamur işini kestik. Sabah 1 dilim ekmek harici hiçbir hamur işi veya abur cubura ulaşımım yok. Abur cubur konusunda sadece çikolata parçası yediğim oldu. Bir de ev kekine müsaade ettim. Haftada ikiyi aşmadım bu konularda da. İlk hafta için çok makul bence! (=

Durumu bu anlattıklarım konusunda değerlendirecek olursak; psikolojik mi emin değilim, şu an için kendimi daha iyi hissettiğim anlar mevcut. Kaslarımın kasılması azalmaya başladı, ağrılarım ve güçsüzlüklerim de benim hissedebileceğim derecede azaldı sanki... Güçlendireceğimi görebileceğimize de inancım var üstelik... <3 Yeni rutinim güzel değil mi?

Not etmem gerekir; doktorumun kakao ve de yeşilçay önermesi, kaslarımı güçlendireceği ve de sinir sistemime destek olacağını söyleyerek gelişti. Kakao yorgunlukları da alıyormuş, içtiğim vakitler (uyku düzenimi hala düzenleyememiş olduğum sebebiyle) az uyumuş olduğum halde yorgunluğu öncesi gibi derinden hissetmiyorum. Doktorum proteinden zengin beslenmem gerektiğini de söyledi ama ben bu konuya her anlamda ağırlık gösteremediğim daha. En azından iki haftadır haftada bir balık yedim ama ikisinde de biraz rahatsızlandım yine. Onda da benim hatam vardı biraz sanırım, protein diye balığı biraz fazla yemiş olabilirim, özellikle dün tüm balığı bitirmeye zorlamasaydım kendime daha iyiydi sanki... 

Böyle böyle alışacağım. En yakın zamanda kendime gidip protein zengini kuruyemiş alacağım, araştırdığıma göre kabak çekirdeği ve badem böyle kuruyemişlerdenmiş. Bir de mor meyve sebzeler ye dedi ama ben henüz oraya da tam yönelemedim. Bakacağız... :)


Rutinim halini alan bir diğer şey, her sabah kalkıp kahvaltı sonrası elime aldığım şu yelek örgüm oldu. Örgü rutinim olduğu vakit kendimi çok seviyorum! :) Günüm çok ferah, olabildiğince daha odaklı ve sakin geçiyor. Hiç hayatıma sinir stres girmiyor diyemem, ama sürekli onu uzaklaştırmak için odaklanan bir zihin; anda kalan bir örme halindeki ben varım ya, bu çok iyi bir durum halini aldı benim hayatımda...


İnstagramımda da geçen gün yazmıştım:
"Günler yeni bir rutine ulaştı yeniden; örgü ör, aramalarını yap, kafa dağıtmalık bir şeyler izle ama kulağın hep haberlerde olsun, gözün internet haber ve bildirimlerinde.

Bazen bu rutin boğuyor beni, kapatıyorum interneti. Soluk ala ala kitap okuyorum, ortama ve düzene daha tamahhül edebilir hale gelince yeniden bu rutine dönüyorum

Diyecektim ki; işte o anlarda şu elimdeki örgü ve de kitaplarımdaki hikaye beni fazlasıyla kendimde tutuyor. 

İyi ki varlar..."


Demek istiyorum ki bu yazımı da bitirirken; kendinize bir rutin belirleyin, soluklanmak için o rutinler arasında koşun zaman zaman. Bu rutin sizlere bir şey kazandırsın. Kitap okumak odağı düzenliyor, öğretiyor ve dinginleştiriyor. Örgü örmek, yemek yapmak üretme hazzı veriyor gibi gibi. Çok zor bir dönemden geçiyoruz ve böyle bir dönemde yeni bir doktora sahip olmuş biri olarak, kendimi düzende tutmam gerekirken; rutinlerim olmasa sanırım hiçbir şekilde adapte olamazdım. İyi olmak zorundayım, anda kalmak ve yaşamak durumundayım. Buna hakkınız yokmuş gibi hislere kapılıp hayatlarınızı yaşanılmaz kılmayın. Üzüldüğümüz hayatlara desteğimiz daha zorlu olur. İstemediğimiz hayatlara esir olmayalım sonrasında...

Yazımla ilgili ve düşüncelerinizle ilgili bana yorum bırakmanızı çok isterim. Sevgilerimle... :)