23 Temmuz 2022 Cumartesi

O Benim Amcam - 22.07.2022

22 Temmuz 2022 Cuma; 10-11 gün kadar öncesinde kalp krizi geçirdikten sonra hastane macerası başlayan canımız amcamız İbrahim Kösegil, hayatını kaybetti.

Canım amcam, ardından bakarken hiçbir pişmanlık ve de kötü bir şey hatırlamadığıma mutluyum. Ama senin böyle kaybolacağına inanmak istemiyorum. Sabah vardın şimdi yoksunları inanmak bugün için hala zor. 

Öğütlerini sevdiğiniz saygıyla aldığınız, sizi severken mutlu olduğunuz, bir de çok sevdiğiniz aile büyükleri olur. Amcam öyle biriydi benim için. Gidip o büyüğü ziyaret ettiğinizde mutlu oluyorsanız, huzur doluyorsanız ne mutlu. Amcam böyleydi bizim için... Onun hayatı boşa geçmiş bir hayat olmadı şükür ki, anlattı öğütledi bizi. Çevresine faydalı olmaya ömrünü adamis baba, amca ve dede idi... Arkasında gözü yaşlı bir aile ve sevenleri kaldı. Seveni bol, güzel anılarla dolu bir geçmişi bırakıp gidiyor. Uğurlar olsun, Rabbim merhametiyle karşılasın...

Bana son yüz yüze görüşmelerimizden birinde, dönüp "Özünü ve dürüstlüğünü kaybetme. İyi kal sen, hiçbir zaman zarar gelmez iyilikten kızım." Demişti. Öğütleri güzeldi, kimsenin canını yakmak uerine değildi. Öğüt vermeyi sever ve öğütlerinde kendinizi buldururdu... Sevip saydığım büyüklerimin öğütlerini aklımda tutmak ve kalbime yazmak gibi güzel bir alışkanlığım var. Amcamın sözleri ve onunla anılarımızda böylece aklımda kalacak işte... 

İyileşecekti ve biz tekrar ziyaretine gidecektik ya hani. En son bayramın ilk günü aramıştım ve "Bir tane amcamız var, elbet arayacağız." Demiştim. -Bu sefer bu bayram, bir tek amcamı aradım ben!- 

Kapatırken "İyi bak kendine amcacım, ellerinden öpüyorum" Dedim. Gözlerimden öptüğünü iletti o da. Son konuşması olduğunu bilse insan, kapatır mı o telefonu kolayca... Beni telefonda sevişi, benimle yine o güzel dualarıyla ve mutluluğuyla bayramlaşması, "Ah Didemim, iyi ki aradın yine." Demesini hep sevdim, çok özleyeceğim.


Amcamın aile ağacını tuttuğu ajandanın fotoğrafları var sonra bende. "Bir gün ben gidince kim tutar devamını bilmem, ben tuttum sahip çıkın siz de geçmişinize!" Demişti.

"Allah gecinden versin amca, sağlıklı uzun ömrün olsun. Daha çok yazarsın inşallah." Dediğimde de, "O ne derse o olur yavrum, illa ki gideceğiz." Demişti. İnançlı, çevresine katan ve elinden geldiğince kendini de geliştiren biriydi. 

Öğlenden beri içim almıyor, artık Bandırma'ya gidince onu evinde bulamayacak olmak dokunuyor. Bayramlarda arayamamak, o arayıp da bazen "aramadın yeğenim" deyince özür dilemek. Hayatta kaybetmeden kıymetini bilemediğimiz ne güzel lükslerimiz var, gördünüz mü? İşte bunlar da benim bugün kaybettiğim lükslerim...

Amcamdan bir daha öğüt alamayacağım, dilerim zaman geçtikçe onun evlatları kuzenlerim bana onun öğütlerini anımsatır. Bana söylediklerinden daha da fazlasını...

Yazmadan rahatlayabilmemin mümkün olmadığı konulardan biri, sevdiğim birinin kaybıyla başa çıkabilmek. Salı günü onu görmeye gittiğimizde corona yüzünden hastaneye girip de onu göremedim ben. Umarım bu gece o beni görmeye rüyama gelir. Birkaç fasıl öğüt verip, "yeğenim benim Didemim, seni çok seviyorum." Der. 

Bayramdan önce mutlu olduğumu okuduğu bir Facebook gönderimin altına yazmıştı; "Aferin benim güzel kızıma başarırsın sen öpüyorum" Ömrümün geri kalanında bu hissiyatı hiç unutmayacağım. Bana inancına sevgine ve de desteğine minnettar idim amcam. İyi ki benim amcamdın, ben seni çok sevdim. Rabbim de seni çok sevmiş, daha fazla çektirmedi belki de; kalbi yorgundu demişler ve sen gitmişsin. 

Çok güzel yazıyorsun okuyorum mutlu oluyorum demiştin, hep yaz demiştin daha da çok yazacağım. 

Bana bakışını, hastalığıma çok üzüldüğünü söylesen de; hayata sen gibi bakıyor ve duruşumu bozmuyor oluşumu sevdiğini söyledin. Bunu da bozmadan devam edeceğim...

Seni seviyorum, bir amca ancak bu kadar sevilebilirdi. Yattığın yer dinlendirsin, Allahım sana rahmetiyle merhamet eylesin. Mekanın cennet olsun amcacım... <3 Sen Musa oğlu İbrahim, sen de seni sevdiğimizi unutma... 


19 Temmuz 2022 Salı

Doymadığımı Düşündüğüm Bayram Tatilinin Ardından - Temmuz 2022

 

Upuzun bir başlık yazdığımda da mutlu oluyorum, yazı içerisinde upuzun cümleler kurduğumda da... :) 



Bu fotoğrafı yeni haftanın ilk günü öğlen vakti çektim. 12.28 idi uyanmıştım ve kendime gelmesi biraz zor oldu. Haftaya geç ama sağlam başladım yani. Bir haftadır az, son iki gündür de ağrılarımdan ötürü hiç uyumamış olduğum için dinlenmiş halim bu oldu esasında.

Bayram tatili bitti, yeni bir haftaya başladık ve ben bu haftanın ikinci gününde yazıyorum işte şimdi... Dayım, yengem ve İncim burada idi bayram tatili boyunca. Onlar Cumartesi günü gittiler, biz tatilin bittiğine ikna olma çabasındayız. Doyamadığımı düşünüyorum, ne tatil dolu günlere ne de yengemlere... :) 


Anı biriktirmek nasip oldu şükür ki, ama bir o kadar da tatil haline biraz kaptırdım yer yer kendimi. İşime odaklı devam ettim instagram ve sosyal medya paylaşım ve görüşmelerime, ama yazmalarıma çok fazla ara verdim. İçimde birikti nicesi... Bazı boş anlarımı, elimi meşgul edebilmek için uygulama kullanımları ile doldurdum. Beyni boşaltmak ve de yeni işler için biraz yer açabilmek için faydalı olabilir diye düşündüm.

Arife günü başladık tatile. Önce yengemlerin geldiği arife günü akşamı, bir gün gecikmeli olarak ayarlanmış olan yeğenim Kağanın doğum gününü kutladık. Yine Corona başladı beri uzun aralıklarla görüşüyor olmamızdan ötürü, kutlayamadığımız her şey adına yedik pastayı. 1,5 senedir yeni adet oldu bizde bu mesele. Nice kutlamalarımıza olsun daha, sağlıcakla inşallah... :) 

*Ara Not: bu meşguliyetlerimde C2me uygulamasında hesabımı yeniden açıp kullanmak hatasına düştüm. Her defasında ne kadar aşırıya kaçabilen doluşabilir ki oraya, diyorum ama oluyor işte. Sohbet edebilecek insanlara inancım benim bile tükenmek üzere. Çok fazla dertlendim, insanlarımız adına. Edep, anlayış ve de karşındakinin isteklerine itimat hiç kalmamış... Ben ettim siz etmeyin diyebilirim, seviyeli insan sayısı yok denecek kadar azalmış. Sohbetler cıvık ve de çoğu +18 odaklı ne yazık ki...

Şayet var ise çoook boş vaktiniz, tamam sohbetle doldurmaya veya birilerine tahammül etmeye devam edebilirsiniz. Sanırım ben de bayram sebebiyle biraz tahammül ettim işte. Neden bilmiyorum, bayram münasebetiyle işlere de geç başladık bu ay ya; Allah işsiz veya uğraşsız bırakmasın kimseyi. :) Satışa, satışla uğraşmaya çok gönül vermiş ve alışmışım şükür ki... =)

Bayrama gelince; kalabalık bayram kahvaltısını çok özlemişiz. Biz ailecek, ablamlar ve biz oluyorduk; elbette yine mutlu oluyorduk. Ama şimdi +3 ile daha kalabalık bir bayram sofrasında olmayalı çok olmuş gibi geldi, tadını çıkara çıkara bayram sofrasında idik yine ilk gün. Çok şükür ki, Allahım nice sağlıklı ve mutlu birliktelikler ve kalabalıklar nasip etsin... Yaklaşık 10 günlük birliktelik çok iyi geldi doğrusu, tüm telaşı ve de yer yer uykusuz kalmalarına rağmen. :) (uykusuzluk benim kendime bağlı durumlardandı esasında...)

Allah kabul etsin, ablamlar kurban kestiler bu bayram... İlk gün akşamı onlarda idik; kurban ya da ramazan bayramı farketmez, bayram demek benim için kalabalık bayram sofrası ve yaprak sarması demektir... :) Annemler o gün akşam yemeği telaşında iken, sarmamı yiyerek kitabımı okuma derdine düştüm ben de. Eğlencemde idim yani kendimce, üstelik çocuklar da (yeğenlerim ve kuzenim) oyun derdinde oldukları için beraber; kitabıma, sohbetler arasında yalnızlığıma çekildim yemek telaşlarında iken işte... 

Bayramın ikinci günü büyükler gezmede, birkaç iş güç peşinde iken; biz oturup çocuklarla en sevdiğim oyunu oynadık, Kelime Oyunu Scrabble... :) O günün akşamı idi sanırım, Kumla'ya gezmeye de gidildi... 


Bir piknik de sığdırdık bayramın 3. gününe, iki araba gittiğimiz arabayla; sabahtan akşama dek piknik alanında idik. Garip bir gündü, sonu üzücü bir haber alarak noktalandı. Akşamımız eve gelip yorgunluğu atmayla geçti sonra...

Kitap okuduğum, günün nabzını tutmaya çalıştığım bir piknikti.. İki gün sonra piknikte vefat haberi aldığımız, annemin dedesinin eşinin abisi için okuma yapıldı; anneannenin evinde. Dedem desem karışacak diye ısrarla böyle yazıyorum, Bayrama kayıp da karıştı işte böyle... Bir de bayramın ikinci günü idi, amcamın hastaneye kaldırıldığı haberini de aldık. Şifa olsun inşallah dualarıyla, kısmetse bayram sonrası gitmeyi düşünüyoruz amcamın yanına da... Dedim ya telaşlı, garip bir bayramdı. Ne hissedeceğimi bilemedim doğrusu bir ara...

Okuma durumu da bittikten sonra, bir gün de sabahtan akşama kadar başka dayımın evinde vakit geçirdik; Antalya'dan gelen dayımlarla... Elimdeki kitabı bitirmiştim, yeni bir kitaba da o gün geçmiştim. Temmuz ayı için 4 kitap bitirme hedefim var kendi adıma, üçüncü kitaba geçtim bayram sonrasında da... :) 

Bir de bayramda bir örgüye devam ettirmeye çalıştım kendimce, sohbet muhabbet içerisinde... Bayram ve tatili, yine de iyi geçti bu şekilde işte... Bayram sonrası iyi haberler de alabiliyor olmak dileğimle diyorum şu sıralar...


Sonra veda vakti geldi işte; Corona'yı en çok da bu sebeple sevemedim, ekonominin kötüye gidiyor oluşunu yaşıyor oluşumuzu da en çok bu sebeple kabul edemedim... Kalkıp kalkıp gidemiyoruz eskisi gibi! Antalya'yı ve Antalya'dakileri çok özlüyorum... 

Hemen hemen ard arda ev aldık, gidip gelip birbirimize destek olamadık. Dayım daha bu bayram gelip evimizi gördü işte. Kasım 2021'de gelmişti İncim ve yengem de hem hasreti biraz dindirmeye, hem de ev görmeye...

Böyle olduk işte, Corona sayesinde daha az gider gelir ve çokça da korkar olduk. Geçer mi bilmiyoruz, ama artıyor diyorlar ya yine bu sıra; ürküyorum valla... 

Her şeye rağmen tabii ki, iyi ki geldiler. İyi ki bu bayramı geçirdik, hepimize hayatın telaşına bir mola vermesi nasip oldu. Veda pozları çektik, yine kavuşmak ve görüşebilmek dileğiyle. Cumartesi günü gittiler, hiçbirimiz eve sığamadık. Kalktık ablamların evinin arkasındaki çardakta oturmaya karar verdik; Mustafa dayımlar, annem babam ve ablamlarla... Akşam yemeğini beraber yiyip, beraber çay içtik. Geçti gitti böylece bayram tatili de. Nasip kısmet, bir başka buluşmaya diyelim. Ben doyamadığımı düşündüğüm bayram tatilinin ardından, neler yapmıştım-yapmıştık yazmak istedim...

Defnem kalabalıklarda çok tatlıydı, daha çok konuşmaya başladı. Gidenler en çok onu özleyecek yine, bir dahaki buluşmada bakalım neler neler yapıyor olacak göreceğiz... 

Başka şeyler daha yazacaktım, çok net olamadığımı farkettim. Yazmayı özlemişim, orası belli. Ama bundan sonra dönebileyim inşallah diyelim, bu yazının hakkını verebildiğimi de düşünüyorum.

Bir bayramın ardından, telaşımızı ve biraz da uykularıma sorumsuzca düzensiz tavrımı koyarak ihmal ettiğimi farkettim kendimi. Bayram bitti, düzenlice uyuyabilirim inşallah! Bir de düzenlice yazabilirim buralara inşallah... 

Sevgilerimle... :)

3 Temmuz 2022 Pazar

Haziran Sonu, Temmuz Başı Haftası - Temmuz 2022

 

Nicedir hafta değerlendirme yazısı yazamamıştım. Bu haftanın her ne kadar olabildiğince evde geçmiş bile olsa, nicedir beklenen olayların adımlarının atılmaya başlandığı üzere dolu dolu bir hafta olduğunu düşünüyorum. Yazımda anlatacağım... =)

Haziran'ın sonu, Temmuz'un başlangıcı haftası idi ve bitmek üzere. Güzeldi, özeldi benim için. Çünkü Haziran da geneli itibariyle çok güzel geçti. :) Umarım sizin için de Haziran ayı, Temmuz'un çok güzel geçeceğini müjdeleyecek kadar güzel geçmiştir. İyi okumalar... (:



Haftaya yanaklarım sivilcelenerek başladım, her sorun bir deneyim ve de söz konusu edilmeye değer oluyor neticede. Sos Serumu hafta boyunca konuşabilecek kadar önem içeren bir hafta oldu. 

Sos Serum ne ki derseniz, birçok konuda cilde faydası olan bir ürün. İçeriğinde saf çay ağacı bulunmakta. Çay Ağacı, yağlı ve karma ciltlerin bakımında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Ama aynı zamanda da diğer ciltler için de önem teşkil eden; sulu egzama, küçük etbenleri, tırnak mantarı, kaşıntı, nasır, ağız içi yaralar ve akne gibi rahatsızlıkların tedavisinde aktif rol oynamaktadır.. 

Hafta başında bu konuları işleyebilmek için, sivilcemin üzerinde kullandığımı ve de bilen arkadaşlarımın daha başka nerelerde kullandıklarını sordum. Sağolsunlar, sorumu cevaplayanlarla instagramda bu konuyu çok güzel işledik... (Deneyim ve de tecrübelerime günük paylaşımlarımda yer verdiğim instagram adresime buradan ulaşabilirsiniz)

Havalar ısındı iki haftadır ve yağlı cilde sahip biri olarak bunun etkilerini çok fazla yaşıyorum. Her sabah cildim vıcık vıcık uyanıyorum, vücudum kadar cildim de ter döküyor resmen. Her sabah ve mümkün olduğunca da her akşam, çay ağacı temizleme jeliyle yüzümü yıkar oldum yine. Sonra tonikliyorum ve de sos serumu çıkmak üzere olan sızlayan sivilce bölgelerime sürüyor. Çok çabuk sönüyor şükür ki. Ben bu yaz çözümü yine "sos serum"la buldum... =)

Dün bu bahsettiğim konuyu bir video ile de taçlandırdım. Onu da buradan izleyebilirsiniz... (: 


Aynı gün, haftanın ilk günü yani; bir buçuk aydır kestirmek için can attığım şekilde saçımı kestirmeye de gittik. Fizik tedavi sonrası idi, annemle girişten bir kuaför bulduk ve yeni kuaförüm ilan ettik. 1 yılın sonunda, yine tam istediğim gibi saç kestirmeyi başardığım için görüldüğü üzere epey mutluyum. =) 

Kuaförlerin en sevmediğim ve birçoğumuz için de aynı durumda olduğunu düşündüğüm mevzu, "onların bakış açısına göre saç stilleri yakışıyor insana!" Son iki kuaförüme, kendime yakıştırdığım üzere katlı küt kestirememiştim. İkisine göre de "bana yakışmazmış!" (Buraya göz deviren, kötü bakan bir ifade koyduğumu düşünün.) 

Yahu yakışmazsa ben razıyım, yıllardır yakışmış bana "sen yakıştıramıyorsun diye" neden bildiğini okuyorsun sayın kuaför! (: Sanırım bir bunu kuaförlere, bir de eve bir şey yaptırırken ustalara istediğimizi kabul ettirmeye zorlanmaya devam edeceğiz... (Bakın kabullendim, kararım kesin; bir daha benim istediğim saç stiline aykırı bir saç kesen kuaföre gitmek zorunda kalırsam, o koltuktan kalkacağım. (Karar bir anda çıktı ayrıca))


Salı günü benim için yarım kalan kitabımı okuyup yeni kitaba geçmek için, yarım kalan şalımı da örüp kenarı örülmek üzere kenara kaldırma günü idi. Bir de yapalım deyip ertelediğimiz o kapı önü oturmasını gerçekleştirdik akşam üzeri... Kitabımı okuma ve siparişlerimle ilgili aramalarımı yapıp notlarımı almayı gündüzden bitirdim, akşama da şalımı yanıma alıp komşularımızla çay keyfimiz sırasında bitirdim. 

Burada basit görünebilecek bir şey söylemek istiyorum; üstte bahsettiğim üç şeyi de ne zamandır gerçekleştirmek istiyordum, ama hep bir erteleme söz konusu idi. Üçünü de bitirdiğimde, o akşam çok rahat uyuduğumu hatırlıyorum. Bu hisse, içimi kemiren o duygulara rağmen; neden erteliyorum? Vakit bulabileceğim halde ertelemek nasıl bir haz veriyor olabilir, kaşıntı hissiyatından başka! 

Bazen insanın kendi içindeki karşıt duyguları anlamadığı zaman, "böyle olması gerekiyormuş, vardır hayır." diyoruz ya. İşte ben bu sıra, bunu bizim uydurduğumuzu ve insanlar olarak miskinliğimize kılıf olarak bulduğumuzu düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz konuda? Resmen mutluluğumu ve rahat uykumu kendi kendime ertelediğimi farkettim o gün. Bunu şu an, elimde iki tane kitabı biri başında biri de ortasında olmak üzere yarım bırakmış halde yazıyorum. İçimde huzursuz bir kaşıntı var, okusam geçecek ama sanırım azıcık "mazoşistliğime sarılıyorum."

Biri geçen günlerde bana "Herkesin içinde biraz mazoşist vardır, sende de bariz kendine yüklenme güdüsü sessiz sessiz işliyor gibi." demişti. Sanırım biraz haklı... (Amma ciddiye aldım küçücük mevzuyu!)



Salı akşamı komşularla bahçede oturmamızdan sonra, eve döndüğüm gibi bizim evin kışlık bezelyelerini ayıklamaya başladım. :) Yine bu sene ayıklaması bana nasip oldu şükür. Elimde bir iş varken, açıp dizi izlemesini çok seviyorum, o akşam oturup The Vampire Diaries adlı dizide kaldığım yerden izlemeye başladım yine. 5. Sezon daha bu hafta bitiyor, o başlangıcım sayesinde düşünün artık! Daha tam 3 sezonum var; 6 ve 7. sezonlar 22 bölüm, 8. sezon 16 bölümden oluşuyor. Umarım bu yaz bitirebilirim... Pandemi başladı başlayalı bu kadar ilerleyebildim ne yazık ki! =)

Çarşamba gününe gelince, bu sefer ablamların aldığı bezelyeleri ayıkladım "fizik tedavimden geldikten sonra." Şöyle ki, Youtube'da "Daha sonra izle" listeme attığım tüm videoları izleyip ayıklabildiğim kadar vaktim oldu böylece. Saat 15.30'dan 19:30'a kadar süren bir bezelye ayıklama, bu sefer önceki gibi annemin yarısına yardım ettiği şekilde değildi. Tamamen kendim uğraştığım için, yarım kalan yapılacaklar listesinin "az önemli" bölümleri tamamlanmış oldu! :D

Kendimin bu halini seviyorum bak, dışarıdan fazlasıyla "yapması gerekeni yapmış ve mutlu şekilde yapmış" bir Didem var çünkü. Ama size işin iç kısmından bahsedeyim biraz; boş halde oturup kafamda kurduğum kuruntuları da aralara serpiştirdim. Sevdiğim nokta da burası aslında! :) Bir yandan işimi yaparken, kafamın içinde benimle konuşan Didem ile tartıştım. Ona haksız olduğunu, aslında çevremde ve hayatımda konuşma hakkı verdiğim insanların "davranışlarıyla anlattıklarını sandığım şeyler" tamamıyla benim kuruntum idi. 

Sonuç olarak 4 saat içerisine; bezelye ayıklamak, bunalıma girmeden kuruntularımla başa çıkmak ve de fazlasıyla biriktirdiğim ama her koşulda illa ki izlemek istediğim videoları sığdırmayı başardım. Hayatınızda gurur duyduğunuz noktalar olsun, önemsiz görünse bile sizin yapınız ve hayat görüşünüz adına değer içeren! (Bu da bu yazının tavsiyesi benim için)



Haziran'ı iki kitap okumuş, bir şal örmüş ve iki adet de bebek yeleğini -yeterli ip almadığı için- yarım bırakmış şekilde bitirdim. Ama kariyerimde çok güzel bir seviye ile sonlandırdım Haziran'ı. Network'te unvan alarak devam etmek benim için mutluluk. Hep diyorum ya, "Bir gün satış işi yapacaksın ve bundan büyük mutluluk duyacaksın!" deseler, hiçbir şekilde inanmazdım. Oysa şu an inanmaktan öte, kendimi görüp mutluluk duyuyorum. Haziran ayında okuduğum "Mucize" adlı kitapta bir söz vardı, bu konuya çok uyuyor;

"Herkes hayatında bir kez olsun ayakta alkışlanmalı çünkü hepimiz dünyayı dize getirdik! - Auggie."


Ben bu konuda herkes için küçük görünse bile, her seviye ve her başarıda kendimi ayakta alkışlamak istiyorum. Ben hem dünyayı hem de kendi adıma "yapamamlarımı" bu anlamda dize getirdim bence. :)


Sineklerin Tanrısı'na başladım ayın son günü, ama derseniz ki eline alıp uzun uzadıya devam edebildin mi? Üstteki erteleme mevzuuna konu olan kitap şimdi de "Sineklerin Tanrısı" oldu. Elbet bugün başlayacağım, o kadar hayat bloğumda rencide ettim kendimi! (Umarım kendimi iyi tanıyorumdur! :D )


Benim Ayım Temmuz Başladı Nihayetinde... =)



Doğduğum, hayatımın her yaşında çok farklı deneyimler ve de farkındalıklar kazandığım Temmuz ayı geldi. Ben genel olarak çok kötü geçen bir sene yaşıyor bile olsak, Temmuz'a erişince daha o sene bana bir şey olmazmış gibi hissediyorum! Resmen yine aya bir önceki cümlemdeki psikolojimle başladım; huzurlu, mutlu ve de sakin. Ya bu üçünün rahatlığında başlamak en üst kademe gibi geliyor... Doğduğun ayda huzurlu hissetmek tabii ki normalmiş, zamanında araştırmıştım. Psikolojide yeri bile var da, çok uzun uzadıya giremeyeceğim o konuya... :)

Şartlar el vermedi, deniz şehrinde yaşayıp hazır pandemi de bitmişken Kabotaj Bayramını kutlamaya gidemedim bu sene de; ama vardır bir hayırlısı diyelim, bir dahaki seneye nasip olsun. Aklımda doğum günüme kadar kendime bir sürpriz yapma planı var, ama netliği şu an benim bile bilemediğim şekilde. 30'uma özel, 25 yaşımda da yaptığım gibi kendime bir hediye vermek istiyorum. 5 senede bir açıp okuyacağım o mektubu 25inde de yazmaya cesaret edemedim sonra, belki onu yazar ve güvenebileceğim birine emanet ederim. 5 yıl sonra bana elden veya mail yoluyla ulaştırsın... (:

Temmuz'a ben çok coşkuyla başladım, umuyorum Haziran'dan da güzel olsun. Ki not etmeliyim, Haziran'ın da içinde bariz mutluluklar kadar üzüntüler vardı ama hiçbiri aşılmayacak üzüntüler değildi. Dahası hayallerin gerçekleşmesi ile devam olsun...



Dünün konusu idi, bu ikiliden bahsetmiştim. Prebiyotik Tonik ve de Çay Ağacı Sos serum ile cildimin yağlanması ve de sivilcelenmesi ile başa çıkıyorum demiştim. Bunu tekrar not edelim. Yeterince yazdım bu yazı için, toparlama noktası burası olsun... Bahsettiğim videom bu hesabımda...

Temmuz güzel başladı ama Haziran'ın son iki haftası işim anlamında güzel geçmiş olsa bile beni üzen konularda geçti esasında. Yolu yine kendime yönelmekte buldum, kendi bakımım, kendi özüme sevgim ve de saygım. Bir insan ne kadar kendinden uzaklaşır ve çevrenin hissettirdiği dereceye kapılırsa, aslında mutluluk da o kadar uzaklaşıyor. Geçen hafta kendimi bu çizgiden çok uzaklaştırmış halde idim, bir nevi kendimden özür dileyeyim... :)

Haziran'ın Sonu, Temmuz'un başlangıcı olan bu haftayı da bitirdik. Devam eden günler, mutluluğun ve rahat hissetmenin başlangıcı olsun hepimiz için... 



Not 1; Şu an farkettim, bir şeyden bahsetmeyi es geçtiğimi. Kısmetse bayramdan sonra havuza gidip gelmeye başlayacağım. Hareket kabiliyetim açısından benim için çok güzel olmasını umut ediyorum. Esasında bahsetmediğim iyi bile olmuş olabilir. Yarın yüz yüze görüşeceğiz daha. Bayram sonrasına kadar vaktimiz var. Yine de planlara uyup bahsedeceğim dediklerimden birinin detayını veremediğim için üzgünüm. (Bu da haftalık yazar gibi yazdığım bu değerlendirme yazılarında, burayı günlük olarak kullandığımın resmiyeti olsun.) 

Not 2; Hayır madem bahsetmedin, niye yazıyorsun... (Bu da özeleştirim!) =)


Sevgilerimle, iyi ki oradasın Sevgili okuyucu... :)