Kriz dönemlerinde ne yapıyorsunuz, sırf kendinize iyi gelebilmek adına ne yapabiliyorsunuz? Ben zor da olsa sessiz kalmaya çalışıyorum. İçinde bulunduğum kriz anında olabildiğince susmaz isem, yakıp yıkabilirim o krizin sorumlularını çünkü. Şu içinde bulunduğumuz ayın başlangıcından itibaren yaşadığımız yangın felaketlerinin sorumlularının da bariz ortada olduğunu düşünürsek; çok zor oldu ama oldu, olabildiğince sustum! Yine söylemek istediğimin bir kısmını söyledim ama çok büyük bir kısmını söyleyemedim. Söylemeyeceğim de geri kalan kısmını, enerjimi kırmaya yıkmaya yakmaya değil de daha doğru daha kendime de yarar halde şeylere harcamaya devam edeceğim aslında...
7 Ağustos 2021 Cumartesi
Nasıl Olduğunu Bilmeyenler Derneği Başkanı - Ağustos 2021
Bu fotoğrafları dün çektim. 10 günün sonunda, biraz kendime odaklandım. Kafam sürekli yangın bölgesinden haberler almayla meşgulken, günüme de devam etmeye çalışırken öyle yorulmuş ve basit şekilde kendime odaklanmamıştım ki; birçoğumuz gibi, düşmüştüm, bezmiştim ve umudumu tamamiyle kaybedip korkuya esir olmaktan korkuyordum...
Nasılsın diye sorduklarında da, nasılsın diye sorduğumda da garip geldi bu arada bana. Dört bir yandan yangın haberleri aldık, hiç basit şeyler yaşamadık! Üstelik bu basit şeyleri yaşamıyor iken, bir de ülkenin ortak paydada buluşamıyor olmasına fazlasıyla içerledik! Ormanlar dedik, söner dediler; hayvanlar dedik, abartıyorsunuz dediler; insanlar dedik, "her birinin çok iyi evleri olacak, keşke bizim de evimiz yansa idi diyecekler!" dediler..
Öyle umudumuzu yitirdik öyle öfkelendik ve biz neler yaşıyoruz dedik ki; tamam, artık bitiyoruz dedik. Sonra yardıma koşan gönüllülerimiz, uçak kiralayanlarımız, yardım götürenlerimiz, haber yapma yasağı sebebiyle canlı yayınlardan bizlere haber veren gönüllülerimiz yetişti. Umudumuza umut oldular...
Yangınlar sürerken okçulukta olimpiyatta Altın Madalyayı aldı Mete Gazoz; hadi biraz olsun iyiyiz, güzel şeyler de oluyor ülkemizde dedik. Sonra birçok yer daha yandı, birkaç gün önce İzmir'de bir arkadaşımızın oturduğu ilçede köy yerinde yangın çıkarttılar. Bizzat ondan haberleri aldık, "söndürülüyor, tekrar yakıyorlar. İyiyiz canlarım ama işte durum bu..." diye haberler verdi bize. Bir gece de oradan kötü haber gelmesin diye dua ettik...
Sonra yangınları kontrol altına almaya uğraşırken, kayıp bir genç kızımız ölü olarak bulundu. Cinayet olduğu ortaya çıktı. Ertesi gün bir kadın daha öldürüldü, en son iki gün önce bir kız daha!!!
Nasıl olduğumu bilemez oldum, dernek kursak başkanlığını göğsümüzü gere gere yaparız her birimiz. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, bilemez oldum. Üstteki fotoğrafları hangi psikoloji ile çektiğimi de anlayın istediğim için bu yazıyı yazdım işte...
Yoruldum, umut etmeye devam ettim. Kötü haber aldıkça, dualarıma sığınmayı ihmal etmedim. En çok da ülkemin halden anlamayan bir kesim insanına içim sızladı. Ama yine de küllerimizden doğarız; umut etmeden yaşayamam, dedim. Zor olsa da...
Üstteki fotoğrafları böyle çektim işte, kendime iyi gelebilmek; sadece olanları duyurabilme ve sorgulayabilme becerisi olan bir vatandaş olarak hayatına devam edebilmek için kendime odaklandım. Bunu ihmal etmemeye de uğraşacağım... Elimden gelse, bedensel engelli bir birey değil de sağlıklı bir birey olsaydım gönüllüler arasında yer alırdım ama yapabildiğim bu kadar...
Ülkemde termik santrallere yangınlar yürüyor, seller oluyor, halkım her türlü destek için şükür ki birbirine koşuyor, artık sesimizi anca sosyal medyada yer alabilirsek birileri belki duyabiliyor. Sosyal medya iyi ki var, der hale geldik ama; Kadınların öldükten sonra bile kıymeti hala bilinemiyor...
Bilmiyorum günler daha nasıl geçecek, daha kötüsü olmaz derken başımıza başka kötülük gelecek diye korkuyoruz. Ama tek bir ortak doğru cümlemiz var ülkedeki çoğunlukla; Allah var, dert tasa yok. İlahi adalete olan inancımız bir çoğumuzu şükür ki ayakta tutuyor. Tüm bunlar sınav, fakat bir kısım hiçbir şey yapmayarak saçma bir kadercilik anlayışında devam ediyor hayatına, bir kısım da zorda kalana yardım ederek... Ben kadercilik anlayışıyla oturmaya karşıyım. Bu dünyaya insan olarak bu sebeple gönderilmiş olamayız değil mi!?
İçimden gelenler bunlar, yazmak rahatlamak istedim dün ve bugün; şükür ki başarabildim.. Bir dernek kursam, "Nasıl olduğunu bilmeyenler derneği" olsun isterdim adı ve başkanı da hepimiz olalım. Gel gelelim bu derneğe üye olan herkes umut etmekten, çabalamaktan, yardıma muhtaca koşmaktan ve onların sesini duyurmaya çabalamaktan hiç vazgeçmese. Ortak hayra iyiliğe ve mutluluğa dualar etse ve çabalar gösterip birbirine yardım etmeye devam etse, kimse de art niyet göstermese.. Bunları diliyor ve can-ı gönülden istiyorum.
Sevgilerimle...
didem hanım dualingo ile ilgili bi arama sonucu blogunuza denk geldim. çok güzel yazıyorsunuz. bu yazdıklarınızı diğer insanlar da görmesi için ekşi sözlük gibi büyük platformlara üye olmanızı öneririm. hayatınızda bol şans ^^
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkür ederim, onur duydum. :) Tavsiyeniz için teşekkür ederim, bir ara denemiştim ama kendi hesaplarımda yazmak daha işime geliyor doğrusu. Belki onun da sırası gelir diyelim şimdilik... Ben de size hayatınızda bol şans diliyorum, bloğuma hoş geldiniz... :)
Sil