Rutine kapıldık, sanki günler korona içinde bir "hiçliğe" kapıldı gibi geliyor hepimize ya; bir arada yeğenlerimle ve annem babamla geçirdiğim bir haftada böyle düşündüğüme üzüldüğüm ve saçmaladığım hissine kapıldığımdan sonra, bu hafta sosyal ortamda açılmalar başladı bile... Umarım ülkemiz ve insanlığımız adına hayırlısı olur, her ne kadar bana bize hala erken gelse de; esnaflara en ufağından kısıtlamalar kalksın derken, birçok alanda açılıp saçılmamamız gerekiyor diyorum bunun ötesinde... :)
Gördüğünüz üzere, uzun uzun cümlelerimle geldim yine. Biraz uzun süre yazmasam, cümlelerimin ucunu yakalayamaz oluyorum. İçime sıkışıyor cümleler, bir insan yazmazken bile kafasında bir şeyler yazar mı? - Ben gün içinde çok yazıyorum... Her biri kağıda dökülmeden çöp olabiliyor bu sıra. Ama vardır bunun da bir hikmeti, Allah bana düşündürüyordur bir şeyler deyip gelişine bırakıyorum. Sonunun sağlık olacağına da can-ı gönülden inanıyorum! =)
Geçen hafta annem ve yeğenlerim evde idi, olabildiğince ailecek birarada idik yine. O ayda bir hafta olan değişikliğe rağmen (annem genelde yeğenlerime evlerinde bakıyor, akşam evimize geri dönüyor çünkü), çok rutin geldi bana yine. Yeğenlerimle dolu dolu geçen haftada, kısıtlamalarla dolu hayatımıza alışmış olmak biraz zoruma gitti yine! :) Rahatça dışarı çıkma özgürlükleri yok, gelen giden komşudan bile çekinme belirtileri hakim, onların da bizlerden tabii ki. Çok şükür, kapıda veya bir iki saat evlerimizde olsun maskelerimizle bile olsun görüşebiliyoruz; bir kahve içimlik oturduğumuz oluyor komşularımızla. Ama o artık yakından hissettiren tedirginlik hissi rahatsız ediyor hepimizi! Üstelik bir sene doluyor, hala mı alışamadık diyoruz ya; aksine bu kadar uzun sürmüş ve alışamamamış olmamıza bozuluyoruz ya!
:) Neyse, geçen haftanın ilk gününde bizim evde bir temizlik faslı vardı. İki yardımcı abla geldi, onlar evi temizlerken ve annem onlara yemek hazırlarken; ben de yeğenim Defne ile oynadım doya doya... <3 Canını yediğim Defne Deniz, hem çok tatlı hem de çok komik. Teyzeliği bana ikinci defa yaşatan Defnem, 2020'de hayatımıza giren güzelliklerden yalnız biri; çok şükür ki... Allah isteyen herkesin hayatına böyle güzel melekler versin. Bıdır bıdır konuşmalara, kendini anlatma çabalarına başlamış bu sıra. Öyle güzel anlatamıyor ve bazen de öyle güzel anlatıyor ki, Kağanımla yaşadığım ilkleri "bak bu da böyle!" diyerek ve bazen de yeni deneyimleri ekleyerek yaşıyorum yeniden...
Ben bu dünyada teyze olmayı çok ama çok sevdim. Şayet olabilseydim, şu yaşıma kadar birden çok evladım da olsun isterdim ama kısmet olmadı. Bunun da vardır bir hayırı elbet, dedim ve bundan sonrasına devam edebilmeye çalışıyorum aslında...
Kendime yüklenmemeye çalışsam da, ne yapsam az geliyor ama yine bu ara! Ta ki üstteki gibi karşıma çıkan minik bir işarete kadar. Annemin yaptığı kahvenin üzerindeki o kalp işareti, "çabamı görüyor Rabbim!" dedirtti bana. Böyle algılamak istedim, kalpten inanmak istedim ve inanmaya da devam ediyorum. Hani diyorlar ya, tesadüf yok; yaşanması gereken yaşanıyor. O kalp işaretli kahvenin bana getirilmesi de bir işaret. Kahveyi yapan annem ama o bile kahve şekline şaşırdı. Evin içinde bile olsak, güzel şeyler olmaya devam ediyor şu sıra. Bu kadar küçük işaretlerle bile olsa... =)
Geçen hafta ilk gün ne kadar toparlanmalarla dolu geçtiyse, ikinci günü de o kadar tamamlamalarla geçti benim için... Eksik bıraktığım işleri toparlamaya ve eksik kalan yanlarını tamamlamaya; şayet tamamlayamıyorsam da, bırakmaya karar verdim. Hemen hemen bu kararı yeniden ciddiyetle uygulamaya başlayalı ikinci haftam dolmak üzere ve bu sefer ciddi anlamda daha başarılıyım bence... (:
İlk gün Harici belleğimde ve bilgisayarımda biriktirdiğim tüm fazlalıkları silmekle uğraştım. Toparlanmak dediğim buydu! Kendime kızdım başta, "ne çok gereksiz şey var ve birçok dosyanın birçok kopyası var!" diye. Ama sonrasında, "ya beni şu kendime 'rutine bağladım' diye kızmalarıma karşı, o meşguliyetler toparlayacaksa?" Dedim. Çok mantıklı geldi bu savunmam bana... :) Unutmayın bu söylediğimi lütfen; kendinize kızdığınızda ve bunu çok uzattığınızı farkettiğinizde, lütfen savunacak bir yan bulun kendi içinizde. İnsanın kendi kendine kızmasını ve bu tarz şeylerde gereksiz uzatması büyük saçmalık çünkü...
Neyse, ikinci güne gelelim; başlangıcında Defnecim önümde oturduğu yerde müzik dinlerken uyudu, sonra Kağanım günlük uzaktan eğitim dersi bittikten sonra yanıma geldi ve boyama etkinliğimi başlattı.. :) Bana bir hafta öncesinde çizip gönderdiği bir çizimi, bir türlü boyayamamıştım önceki haftada. Yeğenimin benim boyama yapmayı sevdiğimi bilmesi çok güzel değil mi? Ben öyle düşünüyorum en azından. Tamamlayamadığım işlerimden biri bu boyama aktivitem idi, onu da iyi ki tamamlamayıp Kağanım yanımdayken yapmışım. Beraber vakit geçirmiş olduk yine, küçüklük zamanlarını hatırladım böylece. :)
O gün de tamamlamaya başladım işte; eksik kalan işlerimi, yarım bıraktığım uğraşlarımı. Ama en önemlisi de planladığım şekilde bir türlü tamamlayamadıklarımdı, sildim attım onları da. Boşverebildim nihayetinde. Siz de boşverin olur mu? Olmuyorsa vazgeçmek, pes etmek değildir. Bazen üstünüzdeki yükleri hafifletirsiniz, içinizden gelse de gelmese de tamamlayamadığınız uğraşları bırakmakla... (= Devam etti de bu hafta bile sürüyor ve ben büyük ölçüde ferahladım rahatladım yine; eksikleri tamamlıyorum, olmuyorsa bırakıyorum. Bunu başarabildiğim ölçüde var olabileceğimi ve devamında istediklerimi de halledebileceğimi farkettim yeniden neyse ki...
Defne hanımın peşinde geçti geçen hafta işte, taytay durmaya başladı geçen haftadan beri üstelik de. Allah izin verirse yürüyecek kuzumuz, bugün yarın derken işte... :)
Defne hanımcımın üstünde gözü bizim evdekilerin, "aman düşmesin, aman ürkmesin, aman bir şeyi ağzına atmasın!" diyerekten. İlgimizi ise iki yeğenime de eşit dağıtmaya çalışır haldeyiz. Başta nasıl yaparız acaba, diye düşünürken; çok şükür pek de zor olmadığını görüyoruz şimdilerde. Kağanım bu sıra pek fazla fotoğraf çekinmiyor, yaşı gereği onu anlayışla kavramam gerekiyor; biliyorum şükür ki. Fotoğraflarımda o yüzden Kağanımın küçüklüğünde de olduğu gibi fazlasıyla Defne kızımızın halleri var...
Bu ara rutine bağlanmış olmak, Defne bir yerlere saldırırken benim bir şekilde ona dokunamıyor hallerim ve "yapmak istediklerime neden ulaşamıyorum?" diye sorgulamalarım; hepsi bir bütünde beni rahatsız ediyor ve de bu çok normal... Hep üstüme üstüme geliyorlarmış gibi hissediyorum ama artık bir farkındalık içerisinde bu hislerle başa çıkmayı da başarabiliyorum esasında.
"Evet, Defneye her konuda yanımda olduğunda yardımcı olamıyorum ama yardımcı olabildiklerim de yeter. Çünkü o da Kağan gibi zamanla kavrayacak durumumun böyle olduğunu..."
Sonra, dış dünyaya ulaşamadığım için olduramadıklarım var; ki onlar benim "artık olabilirler!" gözüyle bakabildiğim olmuştu ya 2020 başında; olduramadım her birini ya sonrasında! Büyük bir beklenti çökmesi yaşadım içimde ve bu çöküntülerin altında hala eziliyor sanki birçok noktam.. Böyle hissediyorum; aralıklarla oluyor, ama oluyor sanki! Dışarıya bağlı olan noktalarda başarılı olamıyorum ya; içimde bundan dolayı çatışmayı da sürdürüyor birileri o sebepten... :) Bunda da kendime şunu çok daha sık söyleme ihtiyacı duyar oldum şu ara;
"Bir ben değilim, herkes etkilendi! Herkes benim gibi dışa bağlı işlerini halledemedi ve bir süre daha halledemeyecek şimdi... Unutma ki, senin koşullarının düzeldiğini düşündüğün noktada yeniden kısıtlanmış olman herkesten daha kötü durumda yapmaz seni! 2020 başında şartların düzeldi, ama pandemi sebepli yeniden eski şartlara ve koşullara döndürüldün işte. Öğrenmen gerekiyor Didem; Beklentilere kapıldığın noktada, içine doğru çöküşün hep olacak. Oluruna bırak şu hayatı... Başaramıyor bile olsan çabalamayı sürdür!"
İşe yarıyor mu derseniz, çoğunlukla işe yarıyor valla. İşime yaramadığı noktada, artık kendimi başka şeylerle meşgul etmeye daha fazla odaklanıyorum. Varsın öyle olsun! Varsın zaman diğer uğraşlarla aksın dursun. Ama ben bu hayatı yaşarken kendimle küsme derecesine gelecek kadar kapılmayacağım bu hislere... :)
Benim gibi benzer durumlarla motivasyonunu kaybeder gibi hissedenlere söylüyorum; yalnız değilsiniz, benimle hep aynı mevzu dahi olsa "hayal kırıklıklarınızı" paylaşabilirsiniz... İster mail atın, ister yorum yazın. Ben buralardayım.. (:
İşte dediğim gibi; bu sıra çok tökezliyorum, "uyu-uyan" bir rutine bağladık diyorum. Ama sonra annem veya babamdan istediğim kahve sevdiğim bir bardağımla geliyor, içiyorum rahatlıyorum. Misal o duraklamalara ihtiyacım var demek ki, deyip o duraklamalara bu sıra daha çok sarılıyorum. Duraklamalar kayıp zaman değil, bunu da artık çok net biliyorum!
Karamsarlığa kapanıp, yapamadığım için kendimi kahretmektense; olsun ya bu da böyle olmalı demek ki, deyip durmaya teslim oluyorum. Şu her şeyi gözümüzün önünde, dibine kadar olumlu halde yaşayan ve en dibi gördüğümüz halde hala işleri en yolunda ilerleyen sosyal medya fenomenleri var ya; gözümüzün önünde gördüğümüzden ibaret değiller inanın ki... Şu dönemde bile herkes benden daha iyi diye düşündüğünüzde, dönüp hayatınıza bakın ve "olsun, bu da benim!" diyebilin... Ama öyle ama böyle, bizim de bu zamanlarımız geçecek bir gün ve "düzeldi!" diyebileceğimiz nokta gelecek. Bu belki bizim göremediğimiz bir zaman diliminde olacak, belki de kötü gördüğümüz zamanda bile oluyor olabilir! Bilemeyiz, bunu farkediyorum ki belki de hiç bilemeyeceğiz... Şu an hepimiz için iyidir, ama biz göremiyor olabiliriz...
İşte yapabileceğimizi düşündüğüm nokta şu ki, bir güzel işarete tutunmak. Kendimizi üzmeden böyle yaşayabiliriz... Geçen hafta Cuma günü komşumuzun getirdiği bir kavanoz taze fındığı açtık ve çay yanında yemeye başladık. Bir avuç fındık verdi annemler ve bana verdikleri fındıklardan sadece bir tanesinde "kalp" şekli vardı. Bu da benim şansım, bu da benim güzelliğim ve Allahın benimle olduğunun işareti bence. Bence biz başarılı olsak da olmasak da çabamızı görüyor Allah. Bu yetemez mi? İsteyelim, çok isteyelim; ama olduramıyoruz diye de kendimize yüklenmeyelim. Çünkü her şey Allahtan... :)
İçimden geldiğince yazdım yine, rutine kapılınca yazı bile yazmayı unutmuştum sanki yine. Akışa bırakmakla içimdeki savaşları bitirebilmeye uğraşıyorum. Bugün birazcık ara vermişlerdi işte. Bir başka sakinlikte, yine görüşebilmek dileğimle. Haftada ikiden fazla yazı görürseniz bloğumda, ateşkes imzalandı demektir; ona göre! :D
Sevgilerimle, iyi ki oradasın sevgili okuyucu! Okunma sayısı olarak görünsen de, orada olduğunu bilmek iyi hissettiriyor bana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)