6 Şubat 2021 Cumartesi

Yazamadım, Zorlamadım - 05.02.2021

 

Yazamayıp dönmelerim her defasında beni yoruyormuş gibi hissediyorum, bir o kadar da enerji veriyor ama sonrasında. Merhaba; bir kez daha iki haftalık yazamayışımın ardından, çok şükür yine buralara döndüm ben... =)

Bu yazımın başlığı "yazamadım" ama içeriği "kendi yaralı yanlarımı kabullendim"... Bunun da açıklaması şu ki, dikkat çekmemek için bu ikinci başlığı yazamadım. Yani bu durumumu başlıktan çok açık etmeli miyim bilemedim. İşte bu sebeplerden başlığımın adı, "Yazamadım, Zorlamadım" oldu. 

Yazamamak yazmayı seven, kendini böyle gerçekleştirdiğine ve gerçekleştirebileceğine inanan ben için çok büyük bir kayıp ama son iki yazamayışımda da bahsettiğim gibi; zorlamadığımda dönüşüm daha az sıkıntılı ve daha az sancılı oluyor. Misal, bu yazımda olduğunca göreceğiniz gibi. Bir de bu sayede, çok sık yazamama süreçlerimi yaşamamaya başladım bu konularda... Velhasıl, geldim. İyi okumalar dilerim... (=


Her şey yine iki hafta öncesinde başladı. Tam yazamıyordum ve o haftasonu yeğenim Kağan bizde kalmaya gelmişti ki, bir duraklama ihtiyacında olduğumu farkettim. Yazamıyor olmak da değildi bu, yazmak istememekti. Şikayet etmek istemiyorum, ama birçok yapamadığımdan yana şikayetçi olduğumu hissettim. Ama dediğim gibi şikayet etmek de istemeyip, içimde bunu yaşamayı istedim...

Yeğenim bir Cuma akşamından geldi annemle beraber, biliyorsunuz annem haftaiçi yeğenlerime bakıp geliyor akşamları eve. Çoğunlukla, orada ama bazı zaman da yeğenlerimle burada; derken geçiyor günler her koşulda. Çok şükür her birimiz iyiyiz. Endişe denizinde boğulmadan, hayatlarımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Pandemi nerelere savurur bilmem, şu sıralar bir rutine tutunduk gidiyoruz... 

Yeğenim geldi diyordum en son; iki hafta önce bizde kalmaya geldi haftasonu için, akşamdan bir oyuna tutulduk ve beraber legolar yaptık. Şayet yeğeninize veya çocuğunuza legolar alacaksınız ve lego ürününün esas bilinen markasına deli dehşet verecek paranız da yoksa, bizim gibi indirimli mağazalardan bir başka markanın legolarını alabilirsiniz. Bu seride de içeriğinde bir tane ürünü tam anlamıyla yapabilecek malzemeler var ama diğer ürünler için eklenen malzemelerle de birkaç ürün daha geliştirebiliyorsunuz kendinizce (bakınız, üst kolajda gördüğünüz üzere; sadece police yazılı arabayı kağıdında gösterildiği gibi yapabildik. Çiftçi arabasının birçok malzemesi eksikti ama kalanlarla idare ettik; gerisi ise hep uydurmasyon! (: ).

Kağan gelince gece okumalarıma dönebildim, o gelene dek sadece gündüzleri okuyabilir olmuştum o hafta... Üst kolajda gördüğünüz okuma halleri benim hayalimdi malum. Kağan doğmadan önce ve doğduktan sonra, beraber okuyalım yeğenimle demiştim. Şimdi bu hayalime, Defneciğimizi de eklemeyi düşlüyorum. Bu sefer bu düşü abisiyle beraber kurmaya başladık üstelik. Geçen haftalarda kardeşine kitaplarını saklamasını tembih ettiğimde, "elbette ki saklayacağım, o zaten kitaplarımı okuyacak!" dedi. Ne güzel bir muhabbet, öyle değil mi? :)) 

Velhasıl, geçen gün bana bir kitap verdi Kağanım. Beğenmediğini söylediği "İki Yıl Okul Tatili" adlı kitabını... Küçüklüğümde kitap okumaktan soğuttukları için beni, ben çoğu çocuk kitabını son 4-5 senedir okuyorum resmen. Bu kitap da benim için bir ilkti ve ben bu kitabı da çok beğendim. :) Kitabın sonundaki şu cümleler çok hoşuma gitmişti üstelik; 

"Bir daha hiçbir okulun öğrencileri, tatillerini buna benzer koşullarda geçiremeyeceklerdi kuşkusuz. Ama bütün çocukların, düzen, gayret ve cesaretle, en zorlu koşulların bile üstesinden gelebilecekleri kesindi. Sloughi'nin genç kazazedeleri gibi, yaşamın zorluklarıyla baş edebilen her çocuk, er geç olgunlaşacak, küçükler büyüyecek, büyükler birer erişkin olacaktı." (Sayfa 132) 

Bu arada yeniden sırası gelmişken ekleyeyim, kitap paylaşımlarımı yaptığım 1000kitap hesabıma da buradan ulaşabilirsiniz.. :)



Bir sonraki hafta ablamlarda idik, ta ki bu hafta başına kadar... :) Beraber olmak güzel, beraber örmek de... 

Bir atkı siparişim vardı, 10 numara şiş ve ona uygun bir ip ile; büyük örgü atkılarındandı.. Ablam bana örmediğim o modeli gösterecekti ve sözde ben de örecektim sonrasında. Önce ablam ördü, sonra bana anlattığı gibi ben örmeye başladım. Yaklaşık 5 senedir misinalı şişlerin bana yaradığını anladım anlayalı, uzun şişleri kullanmayı bıraktığım üzere; bu sefer kalın ve uzun bir şişle çalışmak, benim için mümkün olamadı! Belim kolum ve sırtım, üçlü kombin halinde kasılınca siparişi ablama pasladım. :) Sağolsun iki günde ördü bitirdi. O örgünün linkini de paylaşayım söz etmişken, buradan modeli görebilirsiniz. Bence de gerçekten güzel oldu, örebilenlere tavsiyemdir... =)

Kağanla bu sıra oynamaktan en hoşlandığım oyun Scrabble bilindiği üzere... Satranç oynamaktan hayli bıkmış durumdayım uzun zamandır; babam ve enişteme pasladım o oyunlar konusunda. Benimle scrabble oynasın, kızma birader oynasın, videolar izlesin kitaplar okusun ama Satranç demesin istiyorum. Kotamı bazı konularda doldurmuşum gibi sanki, tahammül sınırımı ne zaman aştım birçok konuda bilmem; taviz vermemek de iyi tamam ama bazı konularda sabredemediğimi görmek üzüyor bile beni bu sıra. Bu Kağanım konusunda satranç mesela, kendim konusunda da birçok şeye zorlamamam gerektiğinden yana düşünmeye başlamış olmam. Oysa bir şeylere kendimi zorlamazken de, duruluyorum ve zaman kaybediyorum. Ama gördüm ki, zorladığım süreçte daha çok yıpranıyor ve daha çok vakit kaybediyorum. Bir şekilde daha iyisi için biraz tolare edişlerimin var olması iyi sanırım. (Beyin fırtınası yapmalarım mevcut bu ara, affola sizi de dahil ettim işte...)
 


Geçen hafta beraber ördük ablamla akşamları, gündüzleri de beraber kahve içtik Kağanımla ve anneciğimle... Defnem büyüyor, artık kendi başına ayağa kalkıyor bir yerlerden de tutunup üstelik. :) Beni tanıyor mu bilmiyorum, gidip gelmelerimiz ve gelip gitmeleri neticesinde yüzüme çok sık gülüyor beni gördükçe; ama sanki tam anlamıyla Kağanım kadar erken zamanda teyze bilemedi gibi beni. Dört gözle beni teyze bilmesini can-ı gönülden istiyorum. Biz oradayken her sabah günaydınlarıma içtenlikle gülüp, gördükçe yanıma gelmeleri ve bana bir şeyler vermeleri çoğalmıştı ki bu hafta geri döndük...

Bahsettim mi bilmiyorum, buraya bu soğuklarda yeğenlerimin gelemeyişleri evimizin biraz soğuk olmasından mutevellit. Özlüyorum, çok görmeyi ben de istiyorum ama bir diğer yandan da çocukların buraya gelmemesi işime de geliyor. Hem evlerini düzenlerini bilmeleri konusunda bu durum daha iyi diyorum, hem de ben de örgü örmelerime ve Farmasi çalışmalarıma devam edebiliyorum. Nasıl gidiyor derseniz, beni şu an için idare ediyor. Ama daha da iyisi ve köklüsü zamanla olacak inşallah... :) 

Geçen hafta Atatürk yazılı kupada kahvemi içmeyi çok sevdim, annemle ve Kağanımla beraber bir hafta geçirmenin ve sohbetle oyunlarla kahve içmenin yanında kendime bir başka güzellik oldu bu da... 

Gelelim burada, esas olarak geçen hafta kabullendiğim bir mevzuya; geçmiş ve günümüzü düşünüyorum da, yapamadığım çok şey var ve bunları gözardı etmemin de bir manası yok. Korkularıma sığınmışım, gözardı ediyorum tüm günümü gecemi. Kağanım gelmeden önceki 1,5 haftalık süreçte uyuyamayışlarımın içerisinde bu mevzu yatıyordu bence. Dans etmek bir zamanlar benim için büyük bir hayaldi! Lise zamanı "Bir çalışmaya başlayayım, ne kurslara gideceğim. Önceliğim dans, sonra da dil olacak diyordum." 

Bilmiyorum neden, son 1,5 haftadır düşledim ve düşündüm; birçok şey eksik geldi ve durakladığım her noktayı elimdekileri hesaba katmadan kafama taktım durdum. Yaşamadığım için ve yaşayamadığım için üzüntüye kapılmayı dahi yaşamayı es geçiyordum ya hani; "manasız, niye yaşayacağım ki bunun üzüntüsünü?" diyordum. Oysa yaşayamadığım için belki de daha fazla sızısı ve sancısı içimde? Bunu farkettim ve kabullendim. Es geçmeyip üzüntüsünü yaşadım geçen hafta tekrar, ama tatlı ama acı... 

Ne hissediyorsunuz okuyunca çok merak ediyorum! Geçen hafta ben, elimde ve ülkemde olmayan fırsatlar dolayısıyla; içinde bulunduğum çıkmaz gibi görünen "ama fırsat sunulsa neler yaparım!" dediğim duyguları görmezden gelmeyip yaşadım...

Burası benim bloğum, es geçmeden birkaç cümle bırakabilmeyi istiyorum bu sefer bu konuda; 29 yaşında bir kızım, bu yaşımda kucağımda çocuklarım ve bileğimde bilezik olan mesleğimi icra ederek bir yerlerde olmayı çok isterdim. Ama ülkemde bunun mümkünatı yok gibi! Kısıtlanmış gibi hissediyorum kendimi. Fırsatları geçin, insanımızın da benim istediğim bakış açısıyla hayatımızda var olabildiği de yok bu konuda. Misal, istisnaları göremez durumdayım ben bu yaşımda. Bu beni üzüyor biraz... Çevremdeki imkanları kullanabilmek bu pandemi döneminde mümkün değil, biliyorum da. Ömrüm boyunca o bahsetmek isteyip bahsedemediğim mevzu da benim düşündüğümden öteye geçemedi...

Şu zamanlarımı geri alamayacağım, ama neden düşünüyorum bu mevzuları biliyor musunuz? Geleceğimi görebilmek ve gelecekten umutlu olabilmek isterdim daima, bir zamana kadar da böyleydi aslında. Ama sağlık durumumun ağırlığı değişti değişeli düşünüyorum çoğunlukla; Benim de kendi meslek alanımda çalışabilmem mümkün olacak mı artık ileriki zaman dilimlerinde? Bir geleceğim olacak mı peki birisiyle? Bir şeyleri ağzımın tadıyla "mucize değil, benim de hakkımmış da yaşadım!" diyebilmem mümkün olacak mı ki?

Mesleğimi icra edemiyor olmam, biriyle hayat kurmayı dilediğim yaşta hayat kuramıyor olmam ve hayalini kurduğum en olabilirleri bile hiçbir koşulda var edemiyor olmam beni rahatsız etti ve etmeye devam ediyordu. Ama gel gelelim, bunu yazamıyor dahi olmak da en ağırıydı. Sanki bunu söylemek suçmuş, bunları düşünmek bile bana ayıpmış gibi geldiğini biliyor olmama rağmen görmezden geldim. "Yazamadım, Zorlamadım" başlığı biraz da bu konuya yönelikti. Bir kısmını hala bile tam olarak yazamıyor gibiyim ama karar verdim, umursayacak ve yazabildiğimce de yazacağım; inanın ki bundan sonra gözardı etmeyeceğim. Kendim için! (Sanki biraz bahsettim de rahatladım ama dahası da var, emin olun ki tam anlamıyla anlatamadım ama hiç anlatamamaktan yeğdir değil mi?) =)


Döndük evimize ve ben kitaplarıma da döndüm sonra... "Olanı Sevmek" adlı kitap, birkaç senedir okumak istediğim bir kitaptı. Üstte bahsettiğim mevzu olanı sevmeye yönelik bakış açımı yönelttiğime yorulabilir. Yapamadıklarımı görmezden gelmeden, benden sebep olmayan işlere kafa yormayacağıma ama kabullendiğim kadarını da yok saymayacağıma dair bir söz verdim kendime... Yani bu üstte bahseder gibi yapıp bahsedemediğim mevzulardan daha çok yazacağım, "neden" diye sorgulayacağım; emin olabilirsiniz. Çünkü içi inanın ki boş değil; yığınla önyargı ve kalıpyargılar var. Dünyada bir kişiye düşündürtsem hislerimdeki çıkmazları, yeter de artar zaten... =)

Diğer yandan, evimize yeniden döndüğümüzden beri geceleri okumaya başladığım "Kördüğüm (Ayşe Kulin)" adlı kitabın başlığı gibi de değil içim. Kördüğüm yanlarım çözülecek gibi hissediyorum bu sefer. Yanılma paylarım olurdu geçmiş zamanlarda, aldanırdım herkese ve her garip hassasiyet içerikli durumlarına bazı kimselerin. Artık o polyanna dedikleri yanım gözünü açmış, yine de buna inanır mısınız bilmem tabii ki! :) Beni biraz tanıyan, azıcık güçlendiğim gibi yine hayal içerikli yanıma sarılabileceğimi bilir... 

Yazmaya henüz dönemedim, bloğuma döndüysem de defterlerime dönebilmeyi düşlüyorum bu ara. Günlüğüme yazmaya başlarsam yeniden, işte o zaman toparlanacak ve buraya daha çok yazacağım; bu olgu çok derin ve gerekli üstelik. Umarım dönerim defterlerime ve sonra da sizlere kendi görüşlerimle burada daha fazla yazı yazmalarıma... İnstagram paylaşımlarımla beraber, varolmaya gayret gösteriyorum paylaşım platformlarında. Yazmak bana iyi geliyor, paylaşmak da o yazmayı ilerleten mevzu zaten. Okunmak da değil sadece, yazdığınızı kendinize ispatlarken gelişmeyi sürdürebilmek için...


Bugünkü yazım çok karmaşık bir yazı idi. Etiketim "karmakarışık" olsun istiyorum. Tekrar karmakarışıklaştıktan sonra, geri dönüp bir önceki karmaşıklığım ile bir sonraki arasındaki farkı görebileyim istiyorum. Bu da böyle güzel bir delilik olacak tahminimce. :) 

Deliliğime eşlik ettiğiniz ve beni okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Yorumlarınızla da etkileşim içerisinde bulunur ve beraber çözümleriz umarım birbirimizi. :) Neler okuyorsunuz, neleri kafaya takıyorsunuz ve nelerle ilgileniyorsunuz bu sıra? Sizler de bana yazar mısınız rica etsem yorumlarda? Bir daha görüşünceye dek kendinize iyi bakın, sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)