Bu hafta benim için ciddi anlamda yorucu başlamış da olsa, moralimi yükseltmem gerektiğini çok iyi kavramış olmalıyım ki; ne zamandır çok ertelediğim ama esasında çok fazla gerçekleştirmek istediğim bir şeyi yaptım. Geceleri yatağımda uykuya dalmadan önce telefonuma bakmaktansa, masa lambamı başucuma koydum ve bir kitabımı geceleri okumak üzere hep başucumda bulundurmaya başladım... Bundan önceki evimizde yatak yanı komodinimi odamı sığdırabilme şeklimizden ötürü kullanamıyordum ama şimdi o şart devre dışı. Tabii buna rağmen, yine de çok geciktirdim...
Pazartesi'yi Salı'ya bağlayan geceden beri uyguladığım üzere; başucumda kitabım, gecenin karanlığını bölen masa lambamın ışığında okuma şerefine kavuştum. :) Ne kadar çok şeyi erteliyoruz, her birini ertelediğimizde esasında birçoğunu küçük gördüğümüzü farketmediğimizden yapıyoruz... Misal şu üstteki şeyi gerçekleştirmeden önce, gerçekten beni böylesi mutlu eder mi tahmin edememiştim. Haftaya yeniden eski sancılı ve ağırlık verici ağrılarla uyanınca, "bir şeyler yapmalıyım, bir yere tutunmalıyım!" dedim. İyi ki de bunu akıl etmiştim...
Bir önceki haftanın son gününde, ablamlarda kahvaltıda idik. Ağrılarım o gün başladı. Pazar akşamı, "bence çok erken ama!" magnezyum kullanmaya başladım yeniden; genelde soğuklarda başlayan kasılmalarım için kullanıyorum, 2-3 kıştır... Bir önceki hafta, zorluğundan ve o arada olan kolaylıklardan bahsettim ya hani, acaba nazar mı değdirdim kendime! O Egzersiz Günlüğüm başlıklı yazıma buradan ulaşabilirsiniz...
Sabaha ağrıyla uyandım, umursamamaya uğraştım ve ablamlara kahvaltıya gittik. Ama eve dönene dek şiddeti arttı da arttı. Yeğenim Kağanla oyunlar oynadık, sohbetler ettik ailecek, küçük yeğenim Defne'yi sevdik ve derken öğlen oradan çıkıp ihtiyaçlarımızı alıp eve geldik. Eve çıkmak eziyet oldu yine bana, korkuyorum bu korkuları hissedince; içime atmak da istemediğim için yazmak istedim aslında. İçten içe korkuyor olmak daha yorucu geliyor bana, korkumu paylaşmak istiyorum. Egzersizler bu sıra zorlu geçiyor, bir o kadar da gözle görünür ilerlemeler kaydediyoruz. Ama şimdiki durumum açısından hiçbiri yeterli gelmiyor, çünkü her biri bana ağrı olarak geri dönmeye başlar oldu. Buna da şükür diyor, kremlerimi sürüyor ve enerji versin diye magnezyum takviyemi alıyorum.
Pazar akşamı eve döndüğümüzde de işte, yemek öncesi kafamı kendi düşüncelerimden kurtarmak için gerdirme yaparken kitabıma sarıldım. Sonra aklıma magnezyum kullanmak geldi, akşam yemeği sonrasında hemen içtim. İçtikten bir saat sonraya doğru ferahlama geldi. Önce psikolojik mi diye düşündüm, sonra "öyle olsa her halükarda daha çabuk etki gösterirdi" dedim... Sonuç olarak ağrılarım hala tam olarak dinmediyse de, magnezyumumu aldığım akşamlardan sonra bir 8-10 saati rahat geçiriyorum. Ama fazla gelmesinden ve ters etki etmesinden korktuğum için de (bana takviye de olsa fazla ilaç kullanmak yasak), günde iki kez kullanmaya cesaret de edemiyorum...
Velhasıl, dün gece yine zorlu geçti ama bu sabah ve öğlen sürdüğüm "Farmasi'nin Biberli Balsam"ı biraz iyi geldi. Şu an kremimi sürüp, gerdirmelerime bugün de olduğu üzere devam edip, takviye magnezyumumu almaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Hayretlik olan şu ki, havalar daha soğumadan başladık bu sıkıntılara ve havalar soğuyunca ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.
O yüzden üstteki duruma başvurdum, kendime bir kaçış yolu buldum; dünya üzerinde tutunacak bir şey, bir uğraş ve gördüklerimden etkilenmekten vazgeçip kendime odaklanma tercihim oldu... Bu sıra farkettim, şu hallerde instagram paylaşımlarının bazıları beni mutsuz eder oldu. Bir kesimin mutluluğu değil sorun, ben kıskanç biri değilim. Ama bazılarının normal devam eden hayatı, "benim hayalini kurduğum geleceğimde ben bu kadar kısıtlı değildim!" dedirtiyor. Kendimde bir sorun olduğu çok açık, bu soruna odaklanmak için de "geceleri, o en kasvetli anda instagram storyleri veya hayallerimin içeriğine sahip olan gönderilerdeki o küçük detaylara takılmamamı sağlamam lazım."
Barış Muslu'dan bahsediyorum hani hep, bir travmam olduğu çok açık; gece yarıları bir tarz story ve gönderileri gördüğüm zaman, "kendime odaklanıp çok kızıyorum". Bu da dönüp dolaşıp beni yoruyor belki de... En azından ben şu süreçte bulunduğum durumu böyle yorumluyorum. Tatile gidememek değil de, "o denize giremeyip ihtiyacım olan gücü bulamamak" gibi şartlandırmış haldeyim kendimi. Bir yaz mevsimi, ilk defa beni böylesine yoruyor yani... =)
Bu konu altında şöyle bir yorum yapalım; kendimizi düşüncelerle yormaktan vazgeçmek, bizi toparlayacak küçük mutluluklar ve olasılıklara kaçışlar sağlamak gerek! (: (Evet, bunu yapmaya uğraşıyorum ve umarım başarılı da olurum...)
Bir diğer ertelediğim ama bana güç verdiğini unutamadığım uygulamam, güzel cümleleri yazıp onlar üzerinde düşünmekti. Birkaç tane defterim var böyle, eski zamanlarda beğendiğim sözler şarkı sözleri ve düşüncelerimle doldurduğum. 2020 adına bu duruma başvurmaktan vazgeçmiştim, üşendim mi? Yoksa "olmasa da olur!" mu dedim acaba. İnanın bilmiyorum...
İki üç haftadır geri döndüğüm şu alışkanlığım, gözümün önündeki cümleler aracılığıyla "an'a tutunmaktan" ibaret benim için. Her hafta önüme çıkan, eski yeni cümleler bana iyi geliyor. Üst fotoğrafta görülen kağıtta, iki tarafa da yazdığım şu cümle "Allahın verdiği de vermediği de imtihandır."; evet ya, şımarmamalıyım dedirtiyor. Hep bilsen de imtihan dünyasında olduğunu, bunu bile bazen birinin sana hatırlatması gerekiyor. Hani sevdiğiniz veya değer verdiğiniz biri size bir söz söyler, kabul etseniz de etmeseniz de bir durur düşünürsünüz ya o konu hakkında; işte güzel sözlere de tutunmak böyle bir şey...
O yüzden bir zamanlar Pinterest hesabımda "Doğru Söze Ne Demeli" diye pano açtığım gibi, bu sıra bana iyi gelen cümleleri yazıp fotoğraflayarak "Not Ettiğim Sözler" panomda paylaşmaya başladım. Bana iyi geldiği kadar, birçok kişiye de iyi gelir diye umarak üstelik... :)
Diyeceğim o ki, küçük mutlulukları ertelemeyi bırakalım ve bize iyi gelen şeylere "küçümsüyor olsak bile" tutunmaktan vazgeçmeyelim...
Ben yine bir rahatladım, derdini anlatmayan derman bulamazmış. Dermanı kendinde olsa bile, anlatırsa bir nebze rahatlarmış hani. Benimkisi de öyle bir şey...
Yorumlara, yazımda kendinde bir şey bulan bulmayan herkesi bekliyorum. (:
Sevgilerimle... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)