15 Kasım 2019'dan 24 Kasım 2019'a kadar Antalya'da geçirdiğimiz 1,5 haftalık zaman dilimi de anı olarak kaldı hayatımıza... (: Hatırlar mı kimse bilmiyorum ama bir ara ben "Fotoğraflarla 1 Haftam" yazıları yazıyordum. En sık yazmaya başladığım sene 2013-2014 zamanları idi. Hazır anmışken, o yazı dizime buradan ulaşabilirsiniz diyeyim. En son 2017'nin ilk haftası adlı başlıkla yazdığım 75. yazısı da burada... :)
Antalya'dan döndük döneli, ki sadece üç gün oldu, zamanın hızlı geçtiğine ve bazı şeylere çok çabuk alışıp rutini unutmaya yüz tutmadığımıza sevinir haldeyim. Şöyle ki; Antalya'da geçen günlerimiz yine daha da güzeldi, Meromla hafta boyunca üç kez dışarı çıkabildik ve gördüm ki bu düzene alışmaya çok meyilliyim şu sıralar. Aradığım beklediğim istediğim öyle bir rutinmiş gibi, ama bir o kadar da öylesi bir düzene hayatımızda hala yön veremedik ne yazık ki. Rutine dönmeden önce öylesi bir duruma iyice alışmadan döndük işte...
Hava güzel olsa daha çok kalmak isterdim ama soğuklar daha oradan dönmeden önce zora sokmaya başladı bile... Antalya'yı ve oradaki sevdiklerimizi şimdiden çok özledim, soğuklar bitsin ve yine bir an önce yaz gelsin istiyorum. Yaza daha da güzel hava koşullarında, "hayırlısıysa kısmetse" daha çok planlar yapabilelim diye... (:
Antalya'ya gittiğimizin ertesi günü Topçam piknik alanında idik, maaile; sabahtan akşama dek. Havanın ilk günler güzel olması da şansımıza idi. Antalya yağmurla karşılamadı bizi, ama yağmurla uğurladı sonra da... :)
Burada söz konusu etmeye fırsat oldu mu bilmiyorum, 3 aylık sürede Meromla susmayı bile özlemişim yine. Çok konuşacağım diye gittim, az ve öz anlattım ve bol bol da sustuk sonra...
Sabah kahvaltısını da piknik alanında yaptık o gün, öğle atıştırmalıklarını da. Akşam da yemeğimizi yedik döndük... Bir arada olmak güzeldi de, ötesinde bir duraklamak da demekti benim için o piknik... Kahvaltıdan sonra, babam hariç tüm erkekler denize girdi. Bu erkeklere yeğenim Kağan ile kuzenim İnci de eşlik etti sonra. Biz Meromla bol bol yalnız kaldık, gezdik oturduk, fotoğraf çekindik ve sohbet edip sustuk...
Sabah kahvaltısını yaparken, bir arının yanağını sokması ile büyük bir korku yaşadı yeğenim bir de o gün. Bazen hani korktuğumuz illa başımıza geliyor ya, öyle bir andı... Arılardan korkar da zaten, bir tanesi yaklaştığında epey el kol sallamış olmalı ki, yanağını soktu kuzumun. Neyse ki, hemen buzlu ürünlerin torbalarından biriyle kontrol altına aldılar. Sonra annem krem de sürdü, iğnesi vs kalmadan şişliğin de önüne geçilebildi yani! Çok şükür ki, böcek ısırıklarına alerjisi olan yeğenim açısından korktuğumuz başımıza gelmedi; ucuz atlattık... :)
Biz Meromla bol bol yalnız kalabildik sonra; İncim ile Kağanım oyunlar oynarken koşa koşa, annemler beraber oturur sohbet ederlerken kumsalda... Yan yana olmak yine güzeldi, sarılabilme fırsatını kazanabilmek müthiş bir doyum. Bir noktada durulduk mu bilmiyorum da; şu sıra onun iş durumu, benim bir şeyleri oldurma hevesim ama o konuda ailecek tökezlemeye devam edişlerimiz bizi susturmuş olmalı. Ama bunlar daha çok laklak edip saçmalamalarımıza da engel olamadı yine tabii ki. Biriyle susmayı dahi sevebileceğimi tahmin etmezdim küçükken, ki suskunluklarımızdan bile anlamlar çıkarıyor olmalarımıza denk geldim baya baya. Topçam'da iken bol bol durulduğumuzu gördük, yeniden dalgalanmak üzere dinlenmeye çekmişiz meğer kendimizi. Gözledik orada iken öncelikle bana kalırsa, hem birbirimizi hem de çevremizi...
Beraber ailecek vakit geçirdiğimiz ilk akşamın ve piknik gününün ertesinde, büyükler çıkıp mezar ziyaretlerini yaptılar ve dedemin mezarını yaptırmak üzere sipariş vermeye de gittiler. O sırada çocuklarla beraber kaldık biz de Meryem ile... Ertesi güne dışarı çıkmak üzere planlarımızı yapıp durgunluğumuzu da paylaştık, çocukları da gözetledik. Bu sefer daha uyumlu ve daha büyümüş durumda idi kuzenim de yeğenim de, tartışmaları daha hafif ve daha idare edilebilir oldu tatil boyu... :)
Bir kitap okudum o gün, Kidega Alışverişimiz'den aldıklarımdan biri; Geçmişe Yolculuk - Stefan Zweig. Uzun zaman olmuş kısa kitaplar okumayalı, iyi bile geldi... Antalya'da bıraktım kitabı, Merom okusun diye. Okuduğum Stefan Zweig kitapları arasında en akıcısı idi bana göre, Zweig kitapları genelde akıcıdır da ama...
18.11.2019- Pazartesi günü ilk dışarı yalnız çıkışımızı gerçekleştirdik Meromla, babam bizi Işıklar Caddesi yakınlarında bırakmış olsa bile... Daha önce beraber Avm'lere bıraktılarsa da bizi, cesaret edememişlerdi bundan öncesinde böylesine. Öğleden akşama dek beraber takıldık dışarıda ve kimse ses etmedi bize. Güzeldi, bir şeyi daha beraber başarmanın gurur dolu hissi... Akülü sandalyemin aküsü sıkıntılı olsa bile hallettik neyse ki; Işıklar Caddesi'nde gezmeden önce bir cafeterya'da oturup kahve içtik, sonra da biraz Işıklar Caddesi'nde biraz Karaoğlan parkında gezdik durduk. Aküm sıkıntılı olduğu için, biraz o sürdü biraz ben işte...
Dışarıda olmayı, rutinden çıkmayı biraz içime sindirmesi zor oldu o gün başlangıçta. Sonuçta bir süredir yaz aylarında dahi bu kadar uzun süredir dışarıda olma fırsatını yakalayamamıştım. İyi geldi ama bir o kadar da garipti. Meromun her sorduğu soruya, "Farketmez benim için" ve "Karar vermesi zor, yardım et!" demelerim o güne dair hatırladığım en net cümlelerim.. :) Dışarıda ne yapılır ne edilir, ne karar verilse en güzel olur bilemiyorum; ne istediğim neticesi de şekillenmekte zorlanıyordu bu konuda yani... Meryem'le çok güldük bu duruma ama benim için hep uzaktan dinleyip bildiğim ve daha çok televizyondan izlediğim hayatın içinde günübirlik bulunmak her ne kadar güzeldiyse ciddi anlamda zordu da.
Dışarıda ne yapıyorduk, nasıl yapıyorduk fazla acemileşmişim! :) Cüzdan kullanmayı da, dışarıya ayak uydurabilmeyi de özlemişim öte yandan. Ama zar zor başarıyor gibi hissettim doğrusu... Zaman zaman ait hissetmiyorum, zaman zaman da tam yerimde imişim gibi hissediyorum. Bir uyuşukluk hissediyorum kafamda bazen de, nerede olduğumu bilemiyorum mesela! Dışarıda telefon kullanmakta zorlanıyorum, bir o kadar da fotoğraf çekmeye pek hevesliyim... Dışarıda çekindiklerimizden en güzel fotoğraflarımız o gün çıktı bence, yandan ya da arkadan çekilen fotoğraflarımı sevmem pek ama üstteki kolajdaki fotoğrafları çok sevdim mesela... Dışarıda kahve içtik, gezdik, yemeğimizi yedik, fotoğraf da çekindik ve oturup canlı müzik bile dinledik. Benim için dışarıda geçirdiğimiz her gün ayrı güzeldi ama o gün ayrı idi tabii ki! :)
Ertesi gün evde idik ve de bu sefer yalnız başımıza... Kuzenimiz İnci kreşinde iken, yeğenimi de annem, babam ve dayımlarla gezmeye gönderince ev bize kaldı akşama dek! Saç baş yapıp, Temizlik Benim İşim programını izledik beraber. Her günün ayrı kahve rutini vardı, evde yalnız kalsak da kalmasak da. Kahve eşliğinde müzik dinledik o gün yine... O günün fotoğrafı tek bu konu üzerine idi, "Meryem saçımı yaparken biz!" diyerekten... =)
20.11.2019- Çarşamba günü Konyaaltında idik... Birkaç gün önce Boğa çayının yeni halini görünce, Meryemin aklına beni oraya da götürmek gelmiş. İki sene öncesine kadar buralar daha düzensiz idi, gerçek anlamda değişmiş Konyaaltı; sahili de, yürüyüş ve bisiklet yolları da çok düzenli bir hal almış! Yazın yine engelliler için ayrılmış sahillerinde olmak kısmet olur inşallah, acaba oraları da nasıl yaptılar merak ediyorum tabi...
Biz biraz Boğa Çayı'nın kenarında bulunan parkı gezdik, sonra arkadaşları geldi Meromun Starbucks'a geçip kahve içtik beraber... Oradan kalkınca da, boğa çayı kenarından geçip konyaaltı sahilinde çimenlerin üzerindeki bank tarzı oturma yerlerinin orada takıldık. Gün boyu gözlemleme fırsatı buldum kendime o gün de, sahilde gençlik neler yapıyor ve nasıl vakit geçiriyor diye... Çok şey kaçırmış gibi hissetmedim ama bir o kadar da kaçırdığım çok şey var gibiydi. Yine de o gün birkaç aydır içimden geçen, "hayatı kaçırıyorum" hissine dur deyip "anı yaşamayı" da yine ihmal etmedim... :) Gelen herkese teşekkür ederim, gerçekten benim için ayarlandığına sevindiğim ve derinden gurur duyduğum güzel bir gündü...
Evde geçirilen vakitlerimiz de boldu tabii, hep Meryemle benden bahsediyorum ama kalabalık sofralara oturup, beraber çay içtiğimiz akşamlar hep vardı... :) Mehmet dayımlarda kaldık ve Hatice yengecim nefis sofralar kurdu bize yine, ellerine sağlık. Gemlik tayfasıyla, Antalya tayfasının şakalaşmaları bol takılmalarına şahit olduk bir de yine. Dayı yönünden bol bir tatildi, Gemlik'ten annemin bir dayısı ve yengemizle gitmiştik; orada iki dayım var, derken akrabalar açısından birlik beraberliği bol günler geçirdik. Yengemin ailesi ve biz, yine güzeldik - biz bizeydik... Bilmiyorum siz de sever misiniz kalabalıkları ama ben sevdiklerimden oluşan kalabalıklara arada çok ihtiyaç duyuyorum böyle. Hatice yengemlerle sohbetlerimize ve keyiflerimize çok alışmıştık geçen seneden de, sakince oturmalarımız az olduysa da yine hakimdi ya işte! Şükür. :)
Sanırım bu tatilden tek şikayetim, ciddi anlamda tatlı yerken zorlanıyor olmamdı; Meryem de, yengemler de çayı kahveyi bizimkiler gibi tatlısız içemiyorlar. Tamam, kendi evinde dur diyebiliyorsun da; misafirlikte olmuyor o öyle! :) Ev sahiplerinin ikramları bol ve benim gelen tabaklara saygım sonsuz olunca, o tabaklar en az yarılanmadan ve yarılanmışken de "nimete saygısızlık olmasın diye" bitmeden gidemiyordu. Tatil boyu tatlıdan yana sıkıntı çektim, ciddi anlamda tatlıyla aramıza dağlar girmiş; benim tatlıya karşı eski samimiyetim kalmamış, meğer yeterince sevmiyormuşum artık! :))
Bir akşam Meromun yeni evlerine de gittik, ilk kez odasına da girdim dostumun. Odasını incelerken bir ilki daha gerçekleştirip yerinde inceledim kitaplarını! Sağolsun 6 kitap daha ekledik okuyacaklarıma; durabilir miyim, eşitledik durumu işte. Onun da benim de okuyacak çok kitabımız oldu yine... (: Evlerinde sağlıcakla otursunlar inşallah, daha geniş zamanda yine gitmek de nasip olsun inşallah...
Bir gün Kağan'ın kitaplarından birini okudum sonra; "Çocuklar İçin Nasreddin Hoca Fıkraları". Birçoğunu kendime göre çok çocuksu buldum fıkraların ama birçoğunu da çocuklara göre fazla anlamlı buldum. Güzel öğretiler ve birden fazla anlamları içinde barındıran fıkralardan ikisini sizlerle paylaşayım bu arada;
Sevsem De Yeri VarBir gün varlıklı, ama kimseye yardım etmeyen, eli çok sıkı adamın biri Nasrettin Hoca'ya, "Hoca! Bakıyorum sen de parayı seviyorsun!" demiş.
Hoca hemen yanıtı yapıştırmış:"İnsanı birtakım vicdansız, hasis adamlara muhtaç etmediği için sevsem de yeri var." (Sayfa 50)
Adam olmanın yolu
Bir gün Nasreddin Hoca'ya: "Adam olmanın yolu nedir?" diye sormuşlar."Kulak!" demiş. "Bilenler konuşurken can kulağıyla dinlemeli. Kendi söylediği sözü de kulağı işitmeli." (Sayfa 50)
Ve esasında bizim orada olmamıza denk geldiğine sevindiğimiz o güne gelelim, Meromun doğum gününe... :)
23.11.2019; yıllar yılı ilk defa tam gününde bir arada bulunabildik Meromun doğum gününü kutlamak üzere... Genelde biz yaz aylarında Antalya'da bulunduğumuz için, Kasım ayında hep uzaktan kutluyordum doğum gününü. Ama yaz vaktine denk geldiği için, benim doğum günümü neredeyse tanıştık tanışalı hep bir arada kutladık... Yani ilkokul zamanında hep şanssız ben olurdum küçükken, sene içinde doğum günü kutlanmayan kişi olduğum için. Bu sefer Meryem açısından şanssızdık, bu zamana dek bir arada bulunup doğum gününü kutlayamadık; bu sene o şanssızlığı da kırdık vesselam! :)
15 gün öncesinden, sık takıldıkları cafeterya'da arkadaşlarıyla buluşmak üzere plan yapmıştık; o gün güzel bir gün olsun diye önceden, olurlarını olmazlarını da bol bol tartıştık. 23.11.2019 günü sabah kahvaltısında ailecek birlikte idik yine ve öğlen sonuna dek önce dedemin mezarını ziyaret ettik, sonra yeni evlenen yengemin yeğeni Buse'lere ev oturmasına gittik. Derken 5'den sonra da cafeterya'da Meromun arkadaşlarıyla bir arada idik, taa ki 23.30'a dek... :)
Güzel bir akşam oldu; hep gülsün benim dostum bizlerle, hep daha niceleri olsun mutluluklarının diliyorum ki yine. Yeni yaşında kısmetler onu bulsun, o da bu kısmetlere hazırlıklı olsun; her ne olursa olsun hayırlısı olsun ve güzellikleri de beraber karşılayalım. Zorluklar da olsa, sonucuna zor da ulaşılsa; başarırız beraber yine nasıl olsa... (:
Yeni ortamlarda bulunmak, yeni insanlarla tanışmak ve bu insanlar tarafından samimiyetle karşılanmak benim için bu tatilin ana hatlarıydı yani. Ailemizin desteğiyle o ortamlarda bulunduk önce, sonra o ortamdaki arkadaşlarının samimiyetiyle karşılandık; güzel günler geçirdik Meromla bu bir buçuk haftada, daha nicelerine sağlıcakla olsun inşallah. Ben yaz için şimdiden hazır olmaya çabalayacağım, Meromlara da söyledim "yaza kısmetse daha çok buradayım!" diye. Hadi kısmet... :)
Ve dönüş sabahının kahvaltı sofrasında "Hatice Yengem" tarafından çekilen fotoğrafımız.. Ah be yengem, toplu fotoğraflarda hep sen yoksun! Neyse, bir dahaki görüşmelerde buna dikkat edelim. ;) (Bende fotoğraflar eksikmiş bu arada. Meryemlerin evinde bir arada iken, ailecek yeni yaşı için üflenen pasta ile fotoğraflarımızı almayı unutmuşum; Kağanım, İncim, Meryem ve ben, o fotoğraflar da dehşetti! Alınca facebook sayfamda paylaşırım onu da inşallah... :)
Fotoğraflarla Bir Haftamız böyle geçti işte; bol bol bir arada bulunmalar, hoş sohbetler ve bol vakitler ile. Benim için olduğunca rutinin dışında kalabalıklarla yani... Gemlik'ten iki araba geldiğimiz gibi, 24 Kasım 2019 günü Isparta üzerinden gezerek dönüş yoluna koyulduk bu sefer de. Isparta Eğirdir'i gezdik ve Mustafa dayımlar Ankara'ya bizse Bursa istikametine olmak üzere oradan da ayrıldık. Akşam üzeri 22.00'da evlerimize varmıştık hepimiz de. Şükür ki, bir güzel tatilin daha böyle sonuna geldik. Nicelerinde yine yazışmak üzere inşallah... -- Okuduğunuz için teşekkürlerim ve sevgilerimle. =)
...
Bitirmeden önce söylemek istediğim sözlerim var; eskiden bu yazılarımı yazarken hep, "şu gün şunu yaptım, bugün bunu yaptım" şeklinde ilerlerdi ve o zamanlar da hep bir yetersiz gelirdi bu bana. Sonra zamanla geliştirdim bence kendimi ama (Buraya gururlu bir gülüş lütfen!)... Şimdi ise, daha çoğunlukla o gün neler kazandığıma yönelmeye uğraşıyorum bu tarz yazılarımda. Bazen bu tarz yazıları yazmaktan hep başlangıçta çekindiğimi görsem de hala, sonucunda bunun gibi yazılarım ortaya çıkıyor işte. Yaşadığım günlerde bir tarz öğrenmişlik veya tecrübesiz düşüncelerle doluyor diye. Zira sonralarda okuduğumda hep öğrendiklerim ve kendimce gözlemlediklerimle "iyi ki yazmışım" diyorum. İyi ki yaşamışım ve iyi ki yazmışım yine...
Yaşadıklarımıza, yaşanmışlıklarımıza ve öğrendiklerimize de sevgilerimle... (:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)