13 Nisan 2019 Cumartesi

Lanetli, Kendime Hayal - Haftanın Dedikodusu


Merhaba, yine ben geldim sevgili blogger dostları ve okuyucuları... O kadar az yazdım ki şu son iki haftada blog sayfalarıma, ben de bu haftanın dedikodusunu yapayım kendimce dedim. Yazmaktan uzak değilim esasında, buraya yazamasam da kendimce bir şeyler yazmaya devam ediyorum ama daha çok okudum ve örgü ördüm yine bu hafta. Buralardan uzak kalmama sebep olan durgunluğuma da alışmışım sonra. Görüyorum ki yazamamama eskisi kadar takılmıyorum ve bu durgunluğa da ihtiyacımız varmış diyor ve kendimi anlıyorum... :)


Haftaya Lanetli adlı kitabım ile başladım, Yalova'ya giderken yanımda götürdüğüm bu haftanın kitabı buydu. Yanında kitap taşımayı sevenlerdenim ben de ve bu sıra Yalova'ya giderken bu alışkanlığım yine baki tabi... :) 

Şimdiki Zamanın Kusursuzluğu (ki okudum yazısı burada) kadar hızlı okunan ve beni şaşırtan bir kitap idi; Lanetli. Pazartesi başladım ve bugün bitti... En sevdiğim alıntım şu sözler oldu; "Uyuşukluk halini neden hissizlik olarak tarif ettiklerini hiçbir zaman anlamamışımdır. Bana göre, uyuşuklukta katiyen bir his vardı ama tarif edilebilecek türden değildi. Denilebilecek tek şey bir yanlışlık var gibi hissedildiğiydi." (Sayfa 141)

Lanetli, içeriğini gerçekten tahmin edemediğim bir kitaptı ve geçen sene Kimyager'i okuduğumdan beri en sevdiğim bir diğer fantastik roman olmaya aday oldu kendisi. Seri bir kitapmış, ilerleyen zamanlarda serinin devamını okumayı düşleyebiliyorum şimdi. Kitabı esasında seriyi okuduktan sonra yorumlayayım istiyorum sırf bu yüzden. Kitabın içeriğinden bahsetmek bile, merak eden kişilerin merakını baltalayabilecek olduğu için konusundan bahsedemiyorum. Seriyi bitirirsem yazarım ve de filmi çıksa çok güzel bir konusu var diyebiliyorum diyelim... 

Bir boyunluk ördüm sonra bir de bu hafta, ama onun fotoğrafını çekemedim henüz tam anlamıyla bitiremediğim için ama hem bere hem boyunluk konusunda kavramalarımı gerçekleştirdim. Bu işi de kaptım yani diyelim, belki sonra ince detayları da bitince (ponponlarının dikilmesi gibi) buraya resimlerini çeker ve yazısını yazarım. :) 


Yeni bir şey yazmaya başladım sonra dün, üstteki gibi odamdaki çalışma masama oturduğum gibi ve kararını geceden verdiğim bir projem gibi hissettim kendisini... Kendime hayaller kurarım ben sıklıkla ama bu zamana dek hiç o hayallerden böylesi bir şeyi yazmayı gerçekleştirememiştim. Kendime Hayalimi dün yazmaya başladım ve düşlediğimi tamamen dökemesem de kağıda, henüz bana saklı kalacak olsa da, gerçekleştirebildiğim kadarı bile iyi hissettirdi bana. Aslında bu konudan şu sebepten bahsediyorum, sizlerin kendinize hayalleriniz var mı? Kendi tiyatronuzda gerçekleşmesini dilediğiniz biçimde yazıp oynadığınız hayaller? Benim çok var...

Bu zamana kadar o kadar hayaller kurdum ki kendi hayatım adına, gerçekleşsin gerçekleşmesin bana güç verdiğini hissettim her defasında. Kötü huylu hayallerim de oldu, iyi huylu da elbet. Ama her biri güç destek verdi bana, tiyotralaştırdığım ölçüde beni beslediğini gördüm fazlasıyla. Ve şimdi bu hayallerden bir tanesini daha yazıyorum ama Hayaller Denizi adlı hikayemden de öte, daha gerçek bir geleceğimi yazıyorum kendime. Sonu nasıl veya ne zaman gelir bilmiyorum ama kendimi bunun heyecanına kaptırdım son iki günde... :)

Sonra dün akşam instagram hesabımda, üstteki kendi fotoğraflarımı çekinirken çektiğim bir benzer fotoğrafımla da; kendimin şu gelgitli hallerime alıştığımı ve bu sıra daldan dala atlasam da düşlerimin durgunluğuna da alıştığımı, suların yön değiştirmesinde kimi zaman yeniden beslenme sürecinde olmaya ihtiyaç duyduğumun sebep olduğunu kavradığımı yazmıştım. Beslenme sürecim tam anlamıyla doruk noktasına ulaşıyor mu bilmem, önümüzdeki hafta buralara yeniden dönebileceğimi umuyorum diyorum yine sadece...

Kendime hayalime gelince, yakın dönemde gerçekleştirebilmeyi istediğim iş hayatına atılma hayalimin gerçekleştiğini yazıyorum kendime dünden beri. Hani diyorlar ya, hayallerinizin görsel prototiplerini yapın ve her gün ona bakın... Ben de her gün bakıp, gerçekleştirebileceğime daha fazla inanacağım o hayalimi yazıyorum. Hayat hikayemi yazmama da destek olacağını düşündüğüm ve belki de kendinden pay verip yön gösteren olacağını düşündüğüm için... 

Kendimi buraya şu sıra pek uğrayamasam da yine anlatmam gerektiğini düşündüm. Zira burası benim hayat günlüğüm....



Bu haftanın bir diğer olayına gelince, Kağanımdan sonra annemi de okumalarıma alet ettim. Kendi istekleri ile benimle kitap okumaları, sanırım bu sıra en bayıldığım. Hiç kitap okumayan insanlar değiller oysa annemler ama benim örgün öğretimim bittikten sonra daha az okur olmuştu annem;o da sahalara dönüyor sanırım bu sıralar, benimle beraber... :) 


Bu haftanın son resmi ile ve okuduğum Lanetli adlı kitabımdan son alıntımla bitireceğim bu yazımı. Diyor ki kitapta;

"Ama bazen, birisi senin her şeyin olduğunda, yaşamak için tek nedenin onun yüzünü tekrar görebilmek olduğunda, bu başka birinin acı çekeceği anlamına gelse bile o şansın beraberinde getirdiği her tür sonucu kabulleniyorsun." (295-296)

Her ne kadar eskiden daha fazla sonuna dek katıldığım bir olgu idiyse de, şu cümle bana okuduğumda çok kati ve de çok acımasız geldi. Düşününce de sonrasında, aslında senin için hala öyle Didem, dedirtti. Evet, bu yazımın son cümlesi bu alıntım üzerine. Umarım sizin de bu cümleye dair yorumlarınızı okurum. Lanetli, alanındaki birçok fantastik kitabın yanında beni çok şaşırtan bir kitap oldu. Dilerim nice böyle güzel kitaplar okurum önümüzde ilerleyen zamanlarda... :)

Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)