21 Mart 2019 Perşembe

Düşsel Yorgunluk - 21.03.2019


Bir süredir yaşadığım halleri böyle adlandırıyorum şimdi de, Düşsel anlamda yorgun düştüm. Ama bazen kötü haller de lazım ya, iyiyim şimdi...

Düşlerimi zorluyor ve de sorguluyorum ama duraksamadım da çok fazla. Hareket halinde idim birkaç haftadır yine. Yorgunluğumu da "Harekete Geçtim" yazımda anlattığım gibi, harekete geçince atlattım sanki... Gardımı almış, şu alttaki 2007 ya da 2008'de çekindiğim fotoğrafım gibi bekliyorum. Sadece şimdi bedenen ayakta değilsem bile, ruhen ayaktayım diyebiliriz bence...


Yıllardır beklediğim hallerin içindeyim esasında ama düşlerimin yorgunluğuna düşer de oldum aynı zamanda... Yıllar yılı çalışma kararını verebileceğim ortamı ve zamanı beklemiştim, ama artık zamanını beklemek sonsuz bir durumu oluşturuyormuş gibi geldiğinden benim bile beklemediğim ani bir kararla harekete geçtim işte. 

Atılacağım ya; "iş hayatına atılmak için tamamen ayağa kalkmayı bekliyordum, onu es geçtim Eylül'e kadar beklemeyi düşünüyordum da, beklemeyeceğim ya!" dedim. Ben bekledikçe, hazır Ağustos 2018'de Açıköğretim İkinci Üniversite'den mezuniyetimi de almışken, artık bekleyemiyorum demeye başladım... 

3 haftadır kararını verdiğim ve de girişimlerde bulunduğum üzere, bu kadar karamsar bir ortam beklemiyordum ama kafama takılan birkaç şey var doğrusu... 

Öncelikle, henüz net olarak başvuruda bulunmadım ama bir iş başvurusunu sorgulattım geçen hafta, Salı günü de oradan net haberi aldım; ihtiyaç yokmuş, devletin engelli çalıştırma için zorunluluktan açılan bir ilanlarından biri imiş. Ülkemizin içinde bulunduğu seçim ortamı dolayısıyla zaten çabuk iş bulabilmeyi beklemiyordum ama çoğu "engelli çalışan" ilanında, "kanun gereğince, engelli çalıştırma zorunluluğu kapsamında engelli işçi alınacaktır." ibaresi var. Söz konusu bu durum olunca ve alının işçiler çoğunluğuna baktığımda, ofis görevlilerinin daha az ama temizlik görevlilerinin daha fazla alındığı mevcut bu alanda. Gözüme takılanları söylüyorum... 

Açıkçası ben bedensel engelliyim ve desteksiz ayakta duramıyor ve yürüyemiyorum ya hani; "neden sadece çoğunluk hizmet alanında birikmiş bir iş pozisyonu var bizler için ve neden normal iş ilanları gibi, bizlere de ihtiyaç duyulmuyor normal şekillerde?" diye sorguluyor ve düşlerimin bu anlamda gerçeklerle karşılaştığında yorgun düştüğüne şahit oluyorum bu ara...




Düşlerimin içinde, bizler için de yer var o şirketlerde oysa... İçeriğinde engelli tuvaleti bulunmayan çalışma yerleri bakidir ve bunun gereğini yapamayacaklarından ötürü ilanlarını engelli-engelsiz diye belirtemiyorlardır, tahmin edebiliyorum da! Ama gel gelelim, yıl olmuş 2019 neden her iş yerini yaptırırken, toplumsal alan diyerek bu yönde de gereğini yaptıran kanunlarımız yok diye de sorguluyorum. Hiç mi kendi işini yapan engellilerimiz olamaz, o şirketlere iş anlaşmaları için gidemezler mi? Veyahut bu şirketin çalışanları, hiç mi geçici olsa bile bedensel rahatsızlıklar yaşamayacaklardır?

Benim çalışma durumumda, beni ve bizleri düşündüren en büyük sorunum; desteksiz yürüyemediğim için, sandalyemden kalkıp iş ortamında ihtiyaçlarımı nasıl görebileceğim durumu en çok... Ailem öğlen aralarında bana ulaşabilmeli ki, bu ihtiyacımı giderebilmem konusunda bana günde bir kez olsun yardımda bulunabilsin en azından. Ama bu konuda da şu sorun var, 8 iş saati çalışmam gereken iş ortamında, günde bir kez giderdiğim ihtiyaç bana yeterli gelecek mi? Olur ya, bazen de yeterli gelmeyecek...

Bu konuyu nereye bağlayacağıma gelirsek, neden biz engellilerin çalışma saatleri konusunda kendimizce sınırlama koyabileceğimiz bir kanun yok? Yani 5 saat çalışsam olur benim için, çok istisnai bir durum olmadıkça 5 saat idare edebiliyorum kendimi yalnız başıma... Ama gel gelelim, öğlen arası ile beraber 9 saat olacak iş ortamı sıkıntı yaratacak belki de benim için. Düşlerimin yorgun düştüğü bir diğer alan da burası... Pozitif ayrımcılık diyebilir miyiz bu bahsettiğim konuya? Belki de diyebiliriz. Ama ben ayrımcılık istemiyorum ki aslında, sadece diyorum ki;

Ben de diğerleri gibi eğitim gördüm, iki üniversite bitirdim; Önlisans Örgün Öğretim Dış Ticaret ve Açıköğretim İkinci Üniversite Sosyoloji Lisans olmak üzere... Neden diğerleri gibi açıklıkla istihdam edilemiyorum? 

Sonra hastalığımla bu ülkede her alanda kabul edilmem gerekmez mi? Hastalığım sebebiyle atak geçirmeseydim, iş deneyimimi herkes gibi yaşayabilme şansım vardı; ama böyle bir durum başıma geldi ve zor olsa da şu an 8 saat bir iş ortamında kalmayı göze almış durumdayım. Çünkü ben de hayata atılmak istiyorum, hayalim hep çalışmaktı. Ben kendi ayaklarım üzerinde durabilmek için, eğitimime canla başla uğraşan biri oldum liseden itibaren hep... Ama gel gelelim, içinde bulunduğum durum part time iş aramayı düşündürtse de bana, araştırdığım üzere öyle bir durum görünmemekte hiçbir sektörde. Part time işte de, henüz engelli arayanını göremedim yani... :)


Elbette ki tüm bu sebeplerden ötürü, ne düşlerimi yitirdim ne de hayalini kurduğum çalışma hevesimden vazgeçtim! Düşlerim yorgun düşüyor olabilir zaman zaman ama düşlemeyi bırakmayı düşünmüyorum... :) 


Bu sıra yazamıyorum; "sadece biraz düşlerim gerçeklerle yüzleşirken ben de onları sakinleştirmeye çalışıyorum, ne yazacağımı da bilemiyordum" demeye geldim bunları kendi içimde açıklığa kavuşturarak ve sizlere bunları anlatma ihtiyacı duyarak... 

Bir heyecanlanıp bir duruluyorum, çalışıyor olsam şöyle olur böyle olur diye düşlüyorum. İş aramaya devam ediyorum. Yakın çevremde işlere bakıyorum, kendimce ailemden bireylerimle istişarelerde bulunuyorum. Şükür ki, böyle bir durumda da desteklerini görüyorum. Beklemeyi göze almayı sürdürsem, belki uzun bir zaman sonra daha iyi koşullara sahip olacağım ama ben hayallerimi ertelerken iyi koşullara sahip olma hevesimi de yitirme riskimi göze alamıyorum...

Bir yandan, keşke yüksek lisans başvurumu yapabilseydim diyorum. Diğer yandan da, seneye kesinlikle yüksek lisans başvurularını kaçırmamayı planlarıma bir kez daha işlemiş bulunuyorum şu sıra...

Düşsel yorgunluklar yaşıyorsam da, kendimi gerçekliğin peşinde olduğumdan ötürü; çabaladığım ve de iyi kötü koşullara rağmen pes etmeyi düşleyemediğimden ötürü sık sık kutluyorum şu ara da... :) Düşlerimize sahip çıkalım; yorulabilirler, "bir dakika durabilir miyiz canım?" diyebilirler, "otur şurada dinlen, ama çabuk dön e mi?" demeyi ihmal etmeyelim. Düşlerimizi desteklemeyi ihmal etmeden, birçok sorun üst üste gelse de çöpe atmayı düşünmeyelim. Düşler yoksa, biz tek başımıza nereye kadar gidebiliriz ki? Düşlerim bazen yoruluyor ama hala benimle, sadece gerçeklik azıcık kum torbası gibi kullanıyor onu; henüz birebir içinde sürüklenemeden... :) İyi şeyler olacak ve bu durumları da yaşarken gösterdiğim şu cesaretli sözlerim için kendimle gurur duyacağım.


Velhasıl; her ne kadar ara sıra yorulsam da düşlerim ve düşüncelerim sebebiyle, düşlerimi kaybetmediğime seviniyorum işte. Biraz uzun yazdım ama affola, 3 gündür nasıl anlatırım içimdekileri derken; anlattım ya, epey rahatladım valla! :) 

Düşlerimizi gerçekleştirmek için canla başla savaşmaya devam. Kazandıracağız bu hayat yarışını düşlerimize! (burada bir bilek havada, güçlü ifade düşünelim lütfen) =) Sevgilerimle


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)