15 Temmuz 2018 Pazar
Marmaris'ten Sonra - 15.07.2018
Marmaris'ten, ilk tatilimiz döneli bugün 5 gün oluyor ama şimdiden özledim oraları. Sanki daha fazla olmuş buraya döneli, oysa evimizi odamı da çok özledim ama insanoğlu çok çabuk alışıyor galiba, hem de sevdikten sonra... Sevdim oraları ve de çok çabuk alıştım ben de, Marmaris'in yeşiline mavisine ve de eşsiz koylarına... :)
Hep şunu sorgulardım, "Kalbim Ege'de Kaldı" neden derler diye? Her yerin kendine göre bir güzelliği var olgusundanmış o da işte. :) Ege'ye ilk gidişimizdi bu ve gerçekten kalp fetheden yazı kadar kışının da güzel olabileceğini hissettiren bir coğrafyaya sahip olduğunu gördüm ve anladım...
Döndüğümüz günden sonraki günlerde, 21 Temmuz'da gerçekleşecek olan 3 ders sınavı için ders çalışmalarıma devam etmeye başladım ve son 3-4 gündür iyi de gidiyor çalışmalarım. Ama gel gelelim aklım Marmaris'te, hala tatilin etkisinden çıkamadım. :)
Etkisinden çıkamadığım, havuz başı oturmanın, havuz keyfinin, daha çok insan içinde sosyal gibi hissetmenin tadı galiba. Bir de sürekli aktif olan otel aktiviteleri... Otelde rahatça dolaşıyor olmamı ayrı değerlendiriyorum. 10 gün boyunca en güzel olaylardan biri idi o da ama yine de güne yayılacak kadar uzun süreli olması beni yordu doğrusu. Belki her gün, gün içerisinde havuza veya denize girebilmiş olsa idim daha az ağrılı ve az sıkıntılı olurdu. İlk havuz deneyimimin yazısını okumak isterseniz ve de neden daha sonra giremediğimi burada bulabilirsiniz... :) Kaslarımı bacaklarımı her bir santimine kadar hissediyorum ama eskisi gibi ayakta olma kabiliyetine sahip değilim sadece. Böyle olduğunu gördüm ve anladığıma göre, his kaybım olmadığı için bu şekilde uzun süre oturmak hissizliğe ve ne kadar hareket ettirmeye çalışsam da ağrıya sebep oldu...
Yine de bu anlattıklarımın hepsine değen bir tatil oldu... 10 gün otelde olmak garip ama bir o kadar da gittikçe tanıdık olmaya başlayan bir histi. Dedim ya, insanoğlu çabuk alışıyor. O otelde gördüğüm çalışanlara, yemekhanesindekinden, barındakilere, resepsiyonundan animatör ekibine kadar hepsini o kadar benimsemişim ki; şimdi şöyle yapıyorlardır, böyle yapmıştık diye kendime hatırlatıp duruyor ve gülüyorum... Neyse, bu maceranın devamı da nasip olsun. Ama başka yerlerde ama başka insanları tanıyarak, devamını getirmeyi ve bu güzel ilkimizin devamını getirmeyi istiyoruz... :) Hotelimizin adını sorarsanız, Pineta Park Deluxe Hotel idi; güzel bir tatile vesile oldu, daha da büyüsün gelişsin dileriz...
Tatilimizin son iki günü, havuzun tadını çıkarttığımız ve sanki tatilin yeniden başladığını hissettiğimiz günlerdi bizim için. Öncesinde iki gün gezmiş ve yorulmuştuk (Datça ve Dalyan Tekne Turu), havuz keyfi ile attık ve yorgunluğu da avantaja çevirdik esasında... Şanssızlıkları şans yapıp, havuza giremediğim zamanlarda otelin geri kalan kısmının tadını da gezme etkinliklerimizi de değerlendirdik işte. Son iki günü de iyi hakettik. Hiç de olmayabilirdi deyip geçiyorum bu konuyu da... :)
Üstteki resimler artık döneceğimiz son güne aitti, o gün öğlen havuzdan çıkıp hazırlanıp yola koyulduk... Yeğenimi havuza girmeye bir gün öncesinde alıştırabildik, güneşten yanmasın diye çok uğraştıysak da girmedi akşama dek havuza. 1.58'lik havuzdan korkuyormuş, üstelik kollarında kolluk varken ve de o kolluklarla derin denizde yüzebiliyorken! Neyse hiç girmedi değil en azından, otelden ayrılmadan önceki günümüzde havuz kapanmadan bir saat önce girdi havuza. Biraz inat, biraz korkusu vardı önce ama girdikten hemen sonra alıştı. Ve dediği ilk şey "Keşke 9 günlük tatilimi hep böyle havuzda geçirseydim." oldu! Son pişmanlık neye yarar diyoruz ama anlatamıyoruz bu çocuğun inadına! =)
Yeğenim sondan ikinci günümüzde, o kadar güneş altında dolanmasına ve benim havuzda olmama rağmen benden daha az yanmıştı. Ah bense nasıl yanmışım son 3-4 günde bir bilseniz, yol boyu ve de geldiğimizden beri şu son iki güne dek de sızladım durdum! Son günümüzde de, otelde tanıştığımız bir İngiliz aile ile vedalaştık ve hatıra fotoğrafı da çekildik (üstteki kalabalık fotoğraf). Onlar da bizim gibi, 1 Temmuz'da giriş yapmışlar otele ve esasında bizim de ertesi gün çıkacağımız gibi 11 Temmuz'da döneceklermiş. Az buçuk İngilizcemle anlattım dönüşümüzü, geldiğimiz zamanı ve de bizleri anlattım... :) İngilizcemi geliştirmem lazım, bir başka dili daha konuşuyor olmak hala mutlu ediyor beni. Ama bazı kelimeleri cümlelere ekleyemeyince, anlam bütünlüğü bozuluyor. Colin ve Amanda'nın ailesi sayesinde daha net gördüm bunu da. Bu arada, Amanda yabancılarda en sevdiğim kadın ismidir. Hayaller Denizi adlı Wattpad'deki hikayemde, İdil'in ev sahibesi. Ah çok seviyorum bu ismi hem de... (:
Otelden babamın işe dönmesi gerektiği sebebiyle, çıkış günümüzden önce döndük velhasıl. Ama son iki günümüzde havuzun da aktivitenin de tadını daha iyi çıkardık. Havuzda nasıl mutlu olduğum ve de daha özgür olduğum görülüyordur, bu yazımdan da.. Daha ara ara gezi yazılarımızı yazacağım ama son iki günün kısa ve geniş hatırası da kalacak anılarımda... :)
Animatörlerden; Ozmo'yu, Hulk'u ve Duygu'yu unutmayacağım. Kısa zaman dilimlerinde, eğlenceli sohbetler ve de karşılıklı kısa danslar yapmış olsak bile; paylaştığımız o eğlenceli anlar hep bende kalacak. Gülen yüzleri hep daim olsun, sevdikleri işleri onları incitmesin dilerim. Bir de kendim için diliyorum ki, ilerleyen zamanlarda Hulk gibi bir İngilizcem olsun. Hem akıcı hem de karizmatik İngilizce konuşabilen bir animatör düşünün. Animatörlük düşünmüyorum ama ana dilim gibi konuşabildiğimi hayal ettiğim, Hulk'un konuştuğu gibi bir İngilizce aksanı idi... :D
Animatörlerle ayrılmak, yemekhanedekilere gideceğimizi söylediğimizde "Yaa!" demeleri ve de her birine giderken sanki kirada oturmuş olduğun yerdeki komşularından ayrılıyor gibi hissettirmeleri güzeldi.... Buradan okumayacaklarını biliyorum, birbirlerimizin gerçek ismini bile bilmedik ama buna benim de gerek duymadığımı bilmek güzel oldu. Birilerinin benim görünüşümü umursamadığını görmek çok güzeldi. Hayat içinde sosyal yaşamda engelimle görünüyor olduğumdan sebep, eğlence ortamında yüzüme veya engelime hüzünle bakılmadığı yer eğlence içeren böyle yerler olacakmış demek... Bakış açıları ve de düşünceli haleri için öylesine mesut oldum ki. Bana sağladıkları kolaylıklar ve kısa zamanda birbirimize karşılıklı gönül bağı ile bağlanmak, tatilin en güzel anılarından biri oldu benim için...
Ailemle beraber ilk tatilimiz olan bu tatil bana; Hatice yengeciğimin de dediği gibi, biri otele gittik dese, nasıl bir ortam olabileceğini ve uzun bir tekne turu yaptık dese, o tekne turunun nasıl daha da güzel olabileceğini öğretti... Gezmeyi, hayatın içinde olmayı ve buna ne kadar da ihtiyacım olduğunu fazlasıyla farketmemi sağladı. Ailecek havuzu deneyimledik benim için, burada da devam edebilmek için havuza gitmelerimize zemin arıyoruz şimdi. Egenin suyu soğuk olmasa ve denize girememe durumum olmasa, havuzu deneyemeyecektik ne de olsa. Neler nelere kısmet oluyor, Marmaris bize 10 günlük bir mola sundu; o mola bize bir çok deneyim ve de rahatlık. İsteyen herkese daha da güzelleri nasip olsun diliyorum. :)
Ben döndüm yine buralara, yine anlatacak çok anılarım var size... Marmaris'ten umut getirdim size, Marmaris de başarabilirsin dedi bana! Döndüm döneli hafif güneş yanığımla, 3 ders sınavım ile ve de parmağıma ne battı bilmem bir küçük siyah noktayı çıkartmak ile uğraştık. Neyse ki o küçük ama kalın siyah nokta da çıktı, yüzümün yanması da geçti. Tüm bunların arasında bu yazıyı yazayım ve yazım Marmaris esintili olsun istedim. Burnunuzda deniz ve de taze yaz kokusu olmuştur umarım... (: Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)