30 Nisan 2018 Pazartesi

Bir Film İzledim - Me Before You


30.04.2018 Pazartesi 03.15; 

Çok uzun zamandır küçümsediğim ve konusu itibariyle kendimle eşleştirme gereği duymama tenezzülünü gösterdiğim bir filmdi, Senden Önce Ben. 


Bu gece izledim, içimdeki korkuların uzun zamandır bu kadar su yüzüne çıktığı anı hatırlamıyorum. Güya ben kitabını okumadan filmi izlemeyecektim. Güya ben, filmi izlemeye gerek duymuyordum ki; olayların dramatize edildiğine emin olduğum bir filmdi benim için. En fazla içim gidecek, bizim ülke ve dünyada böyle olaylar yaşanıyor da beni niye bulmuyor hala diyecek ve birkaç gün müziklerini dinleyip atlatacaktım etkisini.

Ama film bana şunu yaptı, yarım saat ağlattı. Filmin kendisi değil, bana geçen duygulardı elbet beni ağlatan ama neden bu kadar yıprattı bilmem. İçimde tıkalı olduğuna emin olduğum bir yerin tıkanıklığını açtı sanki ve korkuları da varolmadığını hissettiğim çaresizliğimi de su yüzüne çıkardı. 

İçimde kendimce hiç önemsemediğim bir öfke, hiç yapmayacağıma ve de itiraf etmeyeceklerime emin olduğum cümle ve durumlar; kısacası hepsi kalbimin tam üstünde yerini almış ve saldırıya geçmişti sanki. Bunu sadece filmin son 1 saatinin yaptığını söylersem, baş karakterin korkuları ve de hayatı seven umudunu kaybetmeyen ama bir o kadar da umudunu umuduna gömen yanına kendimi benzettiğimi anlarsınız. 

Belki de anlamazsınız... Çünkü ben de şu an kendimi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorum aslında. Gecenin bir yarısı, elimde telefon filmi izleyip siteyi kapatmışım ama mail sayfamın taslak bölümüne bunları yazıyorum. Ne için peki? - Hayallerim için yöntem arayışında bulunan ben, buradan bana bir yöntem kapısı açılır mı diye umut dolu haldeyim çünkü...

Korkular, umursamaktan yana endişesiz umursamazlığa verdiğim ve böyle başarabileceğime inandığım korkular; biraz daha yok sayarsan bizleri, sabah kalk akşam yat rutinin gerçek olacak ve bir başkası olmayacak diyor. Oysa elimden geleni yaptığıma inandığım  halde, bir hayat hikayemi yazma konusunda beceriksizim; içimde bir yer, her sabah, gün boyu her saat ve dakika olmak üzere "Bugün o gün!" dese bile. Ben bu durumu rutinim yaptım, neyime gerekti ise...

Büyük konuşmaktan, kendimi küçük veya büyük görmekten vazgeçip, sadece yapmaya dair içimde bir ateş topunun alev alması; "böyle, bir gecede bir film izleyip dakikalarca ağlamama ve de sarsılmama bağlıymış. Öyle mi?" Diyorum işte. 


Sadece yapmam gerek, bir arayış içinde "nasıl yapsam" ı düşünüyordum oysa günler aylar ve belki de yıllar boyu. Başarısız girişimler, ama bir gün olacağına inancımı yitirmeyişlerimle bugünlere geldik. Kendimi iç çeke çeke ağlayacak boyuta nasıl getirdim bilmiyorum (kısmen biliyorum), ama kendime ders etmem gerektiğini de biliyorum...

Saat şu an sabaha karşı 4; uyumak için geç bile kaldım, artık tam zamanı. Korkuların yüzeye, bahanelerimin ise böyle bir depreme ihtiyacı varmış. Ben isteklerim ve kendimi kısmen baş karakter ile bağdaştırmam sebebiyle (bana göre baş karakter William Traynor idi), çoğu kötü hayalimi, görmezden gelmeyi tercih ettiğim hislerimi gördüm. 

Filmde emeği geçen tüm oyunculara ve kişilere teşekkürlerimle, William Traynor karakterini kısmen affetmeyeceğim gibi... Ama muhakkak, bu benim miladım olabilir gibi hissediyorum. 

Yarın korkularımdan korkmadan yazmaya ve kendimi gerçekleştirmeden bu dünyadan göç etmemek üzere harekete geçmeye kendimden daha emin ve daha olumlu hissediyorum kendimi...

Sevgilerimle, Didem Köse... 04.03 - 30.04.2018 Pazartesi ~

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)