17 Mart 2018 Cumartesi

Not Aldım Veya Not Ettim #38 - Şubat 2018'den Notlarım


Uzun zamandır yazmadığım ve yazmayı özlediğim yazı dizime tarihlerle giriş yapayım dedim bu sefer... :) Not aldıklarım hep Şubattanmış meğer, tarihlerine baktım da; madem öyle ismi "Şubat 2018'den Notlarım" olsun dedim, gördüğüm ve de öğrendiğim noktalarla... Ben yazdım, size de iyi okumalar olsun... :)

İkigai - 09.02.2018




İnstagram'da takip ettiği üzere kendisini keşfettiğim ve takip etmeye başladığım Ebru Petekbudur'un hesabında gördüğüm üzere İkigai nedir öğrendim; Japonların yaşam enerjisini veren ideal anlamını verdiği bir kelime imiş bu. Ben google'a İkigai ne demek diye yazılınca da çevirildiği üzere, yaşam sebebi anlamından ayrı olarak, Japonların kabul ettiği anlamı çok sevdim;

"Sabahları uyandığınızda sizi yataktan çıkaran şey" 

Bunu ilk okuduğumda, düşündüm düşündüm, beni yataktan çıkaran şey ne? Aklıma yazmak geldi. "Eskiden olsa dans etmek derdim, yazmaktan da önce." dedim sonra kendime. Ama beni şu yaşımda, uzun zamandan beri süregelen yataktan çıkaran etken "yazmak". İyi ki de yazmak, kendimi tamamlamama sebep olan şeyi bulabildiğime mutluyum da...

Ebru Petekbudur şu postunda daha derin şekilde bahsetmiş ve çok güzel anlatmış, okuyun isterim... Çok geçmedi, iki hafta sonra kitapçıda çok satanlarda, postunda bahsettiği kitap ile de karşılaştım. Not ettim kendime onu da, okuyacağım kitaplarım bitsin de İkigai sırada... :)



Friyay - 25.02.2018- Pazar



Dedem hastanede iken, taburcu edilmeden bir gün önce onu ziyarete gidebildim ben. O gün dedemi iyi gördükten sonra rahatlayıp biraz Avm'ye gezmeye gitmiştik; annem, ben, Meryem, Hatice Yengem ve İncim ile... Merom ile orada gezerken, Friyay yazan bir tişört karşımıza çıktı. İkimizde bilmiyorduk anlamını ama benim karşıma çıkıp duruyordu instagramda ve hep "herhalde Friday'ı yanlış yazıyorlar." diyordum. O gün not ettim kendime, eve gidince öğrenmek üzerine...

Sonra bir baktım ki; İngilizce konuşulan ülkelerde kullanılan bir kelime imiş ve aslında yine "Cuma" anlamına geliyormuş. Sadece bu ingilizce konuşulan ülkelerde, heyecanla söylemek için kullanılan kelimelerden biriymiş. Yani diyebiliriz ki, içine bir his katılarak kullanılan bir kelime "Friyay". Tıpkı bizde Cuma gününün geldiğine ve haftasonuna kavuşulduğuna sevindiğimiz gibi. Onlar da tek bir kelimeye toplamışlar. Diğer günlere de uygulanabiliyormuş; mesela Tuesyay, Wednesyay gibi... Öğrendiğim halde ilginç geliyor bana şu an... :)


Abd-Monowi 


Dünyanın en küçük nüfusuna sahip olan bir kasaba varmış, Abd'nin Monowi kasabası. Burayı öğrendiğimden beri, "Dünyanın en küçük kasabası kaç kişilik nüfusa sahipmiş? Tahmin eder misin?" diye sorduğum her kişi tahmini elli, yüz gibi ifadelerle cevap veriyor. Ama sonra benim de ilk gördüğümde şaşırdığım üzere, 1 kişilik nüfusa sahip olduğunu öğrendiklerinde elbet şaşırıyorlar... :)

Bu kasaba, 2016 yılından beri 1 kişilik nüfusa sahipmiş. 2016'dan önce de, 2 kişilik nüfusa. Esasında 1930'lu yıllarda 120 kişilik nüfusa sahip bu kasabanın, zamanla azala azala bir çift insanı kalmış. İnsan düşünüyor, hiç mi göç almamış ve de hiç mi ürenmemiş ve hep göç mü vermiş diye... İlk bunları düşündüm ve de çok garip geldi. Zira bizim çoğu şehrimiz çok göç alıyor ve ben en çok göç alan şehirlerden birinde Bursa'da yaşıyorum. Kimin başına ne geleceği bilinmez ama enteresan bir bilgi benim için de, ülkemiz için de diye görüyorum...


Velhasıl, önce düşündüğüm nasıl ve niçinden sonra, şöyle düşündüm; birkaç kişi toplanıp buraya göç edip iş kursak ve oranın sakinliği ve de eskilerin aradığımız birlikteliği kursak. Kalabalığa, lükse ve hazır olan her şeye alışmış durumdayız yeni dünya düzeninde. Bunların çoğunun da varlığına minnettarım, söyleyecek lafım da yok. Ama bir diğer taraftan da, "neden karşılaştığımız insanlarla bile konuşamaz, eski güvenlerimizi sağlayamaz olduk" diye düşünüyorum. Komşulukların, üretmenin, sanatın, bilimin ve de anlayışın değerini yeniden bilmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum...

Kaybettiğimiz o kadar çok değerimiz olduğunu düşünüyorum ki, bunları hatırlamak için bu dünya düzeni yeniden kurulsa mı, yoksa insanlar bilinçlense mi kararsız kalıyorum. Kimsenin canı yanmadan olsun bu, birileri bilinçlensin en güzeli. Ama her birimiz de bunun için çabalayalım istiyorum... Lükse, en mükemmel olma uğraşına, "o yapmıyor, ben niye yapayım"a, "Aman ben mi kurtaracağım dünyayı ve insanları" anlayışına veda ettiğimiz an, eski düzene gerek kalmadan daha da iyisini başarabileceğimize inanıyorum. Umarım bu inancıma katılan birçok insan daha olur da, dünya daha güzel bir yer olur. Ben bana düştüğünü düşündüğüm görevlerimi yerine getirmeye çalışıyorum... (Ve evet, bu düşünceler 1 kişilik nüfusa sahip kasaba olan Monowi'den ötürü çıktı ortaya. Ama ondan sebep de değil, içimdeki düşünceleri dökmeme sebep oldu sadece.) :)

Bu kasaba ile ilgili daha çok bilgi okumak isterseniz buraya da bakabilirsiniz... :)


Bir Opera Müziği - Habanera

Andre Rieu'nun Youtube sayfasını takip edeli 1 seneyi çoktan geçti, sayesinde yeniden keşfettiğim küçüklüğümdeki tiyatro müziklerimize dair öyle müzikler oldu ki... En son Habanera'yı yeniden keşfettim, iki hafta önce... :) Youtube kanalını takip ediyorum, kim yönetiyor bilmiyorum ama o kadar çok severek dinlediğim ve rahatlama ihtiyacı duyduğum dinlenme seanslarımda destekçi müziklerimden oldu ki Andre Rieu eserlerii ve Andre Rieu yorumlu klasik müzik eserleri..

Carmen Monarcha ile Andre Rieu'nun Habanera düetini paylaşmak istedim bugün sizinle, videosu burada... Ve bu müzik, küçüklüğümden bildiğim ve iki hafta önce bizim ortaokulda drama öğretmenimizin bize tiyatro çalışmalarımızda ve de drama dersleri sırasında dinlettiği müziklerden biri. Tabii bu kişilerin yorumları ile değil, enstrümental yorumuyla... Küçüktüm, isminin Habanera olduğunu ezberleyemediğim zamanlardı; hem o kadar korkar, hem de o kadar severdim ki bu müziği. Esasında şimdiki hali daha korkunç diyebiliriz küçüklüğümde olsa.. Esasında küçükken Carmen yorumuyla dinlediğimi de anımsıyorum ama emin de değilim...

Velhasıl; yeniden keşfettiğimiz her eski anının varlığını taşımaya sebep olan, somutlaştıran varlıklar güzel. Bu şarkı gibi; bir görsel öğe ve dahi bir söz bile olabiliyor... Şükür ki, dünyamızda anılarımızda canlandırmayı somutlaştırmak istediğimizde, gerçekleştirebilen birçok etkene sahibiz. Anı yaşamayı da, anıları canlandırmayı da isteyelim yeter ki... :)

Okuduğunuz için teşekkürlerim ve sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)