23 Mayıs 2016 Pazartesi

Geride Kalan Günlerden Notlar..


Aslında bu yazıyı dün yazmayı düşünüyordum ama bugüne kısmet oldu. Bu saatte ne yazısı, bile dedim kendime; zira çok yorgunum aslında. Ama içimde böyle anlarda da yazma aşkı tutuşuyor yazmadan duramıyorum. Yazıyla konuşmam gerek, içimdeki coşkuyu bir şekilde akıtmam gerek. İşte yine yazmam gerekti ve yazdım bende.

Geride Kalan günlerden notlarım var; aslında bugün çektiğim fotoğraflar telefonumun azizliğine uğramasa idi bugün yaptıklarımızdan bahsedecektim size. Ama ondan öncesi bugün biraz geride kalan günlerden bahsedelim istedim. Neler yaptım ve neler geçiriyorum aklımdan... Mutlu haftalar olsun hepimize... :)


Bende Snapchat'teyim; Bir İnstagram Değil Ama...

Bir giriş yapmadığım Snapchat kalmıştı, ona da el attım efendim. Aslında epeydir hesabım vardı, ama bu kadar sık kullanmıyordum. Telefonum (Galaxy Ace) snapchat'i destekleyen cinsten değil. Ama tabletimizde bakıyordum arada, biri snap attı mı diye arada. Ama annem telefon değiştirince, daha doğrusu eniştem telefon değiştirip anneme telefonunu verince bende oradan kullanmaya başladım snapchat hesabımı; birkaç hafta kadar oluyor bu. Derken bir baktım, kısa yazmak üzerine de başarılı olabiliyorum. "Ama bir blogger, bir instagram değil" demeden de geçemiyorum. Malum uzun uzun yazmak benim tabiatım da var... 

Bu arada Snapchat'te adım; didolatte92 

Bilindik sosyal medya hesapları gibi bağlantı aracılığı bulunmamasına rağmen, bazen de "iyi mi ki burası?" diyor insan. Ama sonra diyorum ki, geri dönüp bakamayacağımız sileceğimiz bir sürü görüntüler çekiyoruz. Amaç ne ki? Sorgulamacı kişiliğim, bu tarafı bir yandan sorgulamaya devam ediyor. Bir yandan da, her şeyi silmiyoruz da ne oluyor; "yine bize hüsran, bize yine eskileri hatırlayıp üzülmek var." diyerekten kendime de laf çarpıtmak isterim. Zira, bu aralar gerekli görmediğim şeyleri silme kararı almıştım. Başardım da, silmekte zorlandığım eski birkaç hatırayı daha sildim. Şimdi canımı yok yere acıtan ve bir yere varmayan o hatıradan eser yok. Zamanı şimdi imiş diyorum bir de, aradan bunca sene geçip de silemeyişimin başka sebebi olamaz bence... 



Telefon Ve Rom-Root Mevzusu

Tabi üstteki resimden bu resimden de belli olduğu üzere, telefonumla uğraşıyorum yine Perşembe gününden beri. Birden bire çöktü yine telefonum (Galaxy Ace S5830i). 4 senedir kullanıyorum bu telefonu, çekmediğim kalmadı desem yeridir. Hatalı üretim diye duymuştum, birçok kez garantiye gitti. Garantiden sonra da tamamen çöküşe geçmiş de, beni çileden çıkarmıştı. Bende nihayetinde kendim yazılım atma kararı almıştım 9 ay önce, zira para ile attırıyorum da ne oluyor iki ayda bir 30 Tl ödüyorduk. 

9 ay önce bir yazılım atmıştım, o zamandan bu yana arada format atmak zorunda bırakıyordu beni ama onun haricinde bir sorun çıkarmamıştı; geçen haftaki perşembe gününe kadar. Yazılım attım ertesi gününe bende yeniden, ama artık orjinal sürüm kabul etmemeye karar vermiş. Şu an yeni bir telefon alabilecek durumda değilim, gerek maddi gerek de manevi. Aldığım her telefon elimde kalıyor, yoruldum doğrusu. Ben de inat edip bir sürüm buldum ve telefonuma yükledim, Cumartesi günü. Bu sürüm, benim telefonum gibi garantisi bitmiş telefonlar için bir rom uygulaması. Rom ve root uygulaması diyorlar adına. Bu iki konuda, detaylı bilgi okumadan işlem yapmayın lütfen. Telefonunuzun garantisinden de olabilirsiniz, tüm sorumluluğu kabul ediyor olun lütfen.  Linklerini de eğer birilerinin daha işine yararsa diye, Google profilimde paylaştım: burada ve burada bulabilirsiniz...

Hala ufak tefek sorunlarım yok diyemeyeceğim, en azından bu sürümü tamamen kusmuyor telefonum (Artık ben böyle diyorum, resmen kendi sürümünü kabul etmiyor). Bir sorunum var, bugünkü sorun kendisi işte; bugün Uzay Terapi'ye başladım yeniden ve terapi sırasında dinlenmede iken çektiğim fotoğraflar silinmiş. Ne yapalım, bunun için de birkaç gün uğraşacağım gibi gözüküyor. Bu yazıyı yazmadan öncesine kadar uğraştım epey çünkü...

Telefonumun yeni hali hayırlı uğurlu olsun bana o zaman, dilerim en az 9 ay da bu sürer. Telefon değiştirme sıkıntısına da, telefonum bozuldu sıkıntısına da girmek istemiyorum. Telefon konusunda benim kadar şanssız insanın olmadığını iddia edeceğim de, iyi düşünme politikama aykırı. Şükür ki, bir şeyler anlamak zorunda kaldım ve anlar oldum artık bu konulardan. Çok da rahatsız değilim ama dakika başı hata vermese daha güzel olacak... :) 


Yeğenim Ve Kapüşon Meselesi 

Gündüzlerim Kağanımla başlıyor şükür. Hala değişik hallerle geliyor, aksini de bekliyor değilim aslında. Her yeni hafta, bir başka değişimini bekler halde heyecanımı yeni tutuyorum resmen. Onun büyüyor oluşunu izlemek, hayatımdaki en büyük mucizelerden biri. Anne olmadan, olmuş gibi hissediyorum çok şükür. Haftaiçi ablam gelip Kağan'ı bırakıyor ve işe gidiyor. Eskisi kadar her gün erkenden uyandırıyor diyemeyeceğim. Ama çoğu sabah, bir önceki akşamın haberleri ile veya uyandığı sabahın haberleri ile geliyor ve güne hep acayip hallerde başlatıyor. Çalışmıyor oluşumu aratmıyor bana doğrusu. Onunla geçen sabahlar daha güzel ve rahat...

Tripleri oluyor, triplerimiz oluyor. Doğrusu bende ona bazen trip atıyorum, çünkü diğer türlü anlaşamaz oluyoruz bazen değişken hallerimizle. :) Bir süredir kafasına kapşonlu hırkası veya bulamadı ise bir süveterini geçirerek dolaşma gibi bir huyu vardı, saçlarını kestirdiğimizden sonra o boşluğu öyle doldurmuştu bence kendisi. "Kız Tokam bu benim" diyordu, neden taktığını sorunca. "Sen erkeksin ama Kağan" dediğimde de, "Ama ben böyle takmayı seviyorum" diyordu. Velhasıl, bu takıntısından vazgeçirmek kolay olmadı. Ayrı bir yazı çıkar, sebepleri olarak gördüklerimi yazarsam buraya. :) Kafasının terleyebileceği ve hasta olabileceğini, bu durumun hoşumuza gitmediğini anlata anlata ona doğrusunun bu olmadığını aşılamayı başardık işte 2-3 hafta süren bir sürede...

Bu süreçte, yeğenim alt komşumuz Gönül ablaya da biraz tutuldu. Göbül ablayı çok sevdi ve onunla da vakit geçirmeyi çok ister oldu. Bu duruma Gönül abla da el atınca, Kağanımı ikna etmek daha kolay oldu diyebilirim tabi. Çok şükür ki, gerek biz, gerek Gönül abla gerek de kendi evlerinde anne ve babasının etkisi ile bu alışkanlık def edildi. (Mission Completed diyebiliriz.)

Ve geçen Cuma; ilk doğru düzgün ve uslu şekilde berber macerasını yaşamış yeğenim, babam ve annemin ikna kabiliyeti sayesinde. Üstteki resim o günkü berber macerası sırasında çekilen fotoğraflardan biri. Kağanım küçüklüğünden beri saç kestirmeyi seven biri değildi ve o koltuklar ile aletlerden korkuyordu. Nihayet bunun da zamanı gelmiş olmalı ki, bunu da yaşadık yeğenimle. O gün eve gelişleri bana sürpriz oldu. Bugünümüze şükür etmekten başka ne diyebilirim bilemiyorum da şimdi... :)


Derken günler geçti, 23 Mayıs'a eriştik ve sizlere bu yazıyı yazıp yayınlamak nasip oldu işte. Baktım 2-3 aydır doğru dürüst yazamıyorum, ta ki geçen haftaya kadar. Bundan sonra da geri dönüş niteliğinde olsun, eskisi kadar doğru dürüst bahsedip yazabileyim sizlere deneyimlerimi ve gözlemlediklerimi inşallah. Çünkü ben çok özledim, siz de özlemiş olun isterim. Sevgilerimle, dileklerim hepinize mutlu anlar olmasından yana. :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)