Bu yazıdaki resimler geçen haftadan kalma, ama bu yazı resimlerden öncesinden beri de yazmak istediğim bir yazıydı. Geçen hafta olmadı bu haftaya kısmet oldu. Kağanımla beraber oynadığımız oyun anlarımızda, sık sık düşündüklerimden bahsetmek istiyorum bugün. Kağanım ve ailemle geçen çocuksu anlarımızdan da...
Gündemimiz malum, her fırsatta daha da çok saklanıyorum bu sıra; Kağanımın çocuksu hallerine ve oyun anlarımıza. Yazmayı okumayı sevdiğim kadar, bir şeyi daha sever oldum epeydir; Kağanımla oyun oynamayı... Ne hobi ne de bir uğraş gibi, hayatın içindeki en gerçek şeylerden biri gibi. Hayatımızın ne kadar saflıkla başladığını görüyor olmak, hem çok güzel hem de gündemin büyüdükçe değişen kötü etkilerini görünce de zor...
Misal şu üstteki hallerini görmek, öylesi mutlu ediyor ki beni. Maşallah kuzuma, büyüyor diyorum, oynuyoruz ama artık daha da esaslı anlaşıyoruz artık. Ama diğer yandan da; hep çocuk kalsın bir yanı benim gibi diyorum, tam anlamıyla büyümesin. Ben nasıl tam anlamıyla büyümediysem içten, onun da büyümesin çocuksu yanı. Keşfedecekleri, öğrenecekleri hep eksik kalsın. Hep heyecanı baki kalsın böylelikle, bazen okulda bazen evde bazen de dışarıda heyecanlı olsun ve boş durmasın. Anlamaya çalışsın, öncelikle kendini. Ve kendine gösterilmesi gereken sevgi ve saygıyı, bir de muhakkak duyarlılığı göstersin çevresine...
Hayat çocuklukta ve bazı çocuksu anlarımızda saklı; güldüğümüz, gülerken düşündüğümüz ve işte o anda geride kalan her şeye dair minik gibi gelen derin düşüncelerimizde saklı. Hiç kaybetmeyelim, hiç kaybolmasın bu hisler diyorum bugün. Çünkü bu sıra en derinden bunu düşünüyorum, bazen istemeden bazen de bile bile...
Oyunlar oynuyoruz Kağanımla, hayal gücüne erişebiliyorum artık anlatmalarıyla. Evler kuruyor, ağaçlar dikiyor yanlarına. Elektrik direkleri de oluyor tabii, hem teknolojik hem de ekolojik evler kuruyor bizlere. Doğallığı hem içten hem de dıştan bozmamaya çalışıyor kendince, görüyorum. Asansörle her katındaki komşularımızı dolanıyoruz mesela, hep koşuşturma değil hayatı yaşamak asıl amacı. Dur durak bilmek istemiyor böyle. Bazen ben yoruluyorum, ister istemez bir süredir erken kalkmaya alışık olmadığımdan bazı zaman ona ayak uyduramıyorum. Bir anlık duruşlarımda, "Teyze duyamıyorum sesini?" diyor, çünkü susuyor ve tüm bunları düşünüyorum anlık da olsa. Esas olan anlık dinlenmelerin değerini görüyorum böyle anlarda da... :)
Doğaya Ve Çevreye Saygıyı Öğrenmeye Devam Ediyoruz Ve İyice Benimsiyoruz Bir de....
Planet Çocuk'taki RGG Ayas'ın birçok bölümünde dile getirdiği gibi "çöpleri yere dökmemiz gerektiğini" iyice kavrıyor mesela bu ara. Çöp kutusunun varlığına iyice hakim oldu ve eskisinden de hevesli. Hayat çocuklukta saklı demem biraz da bu yüzden, çocuksu yanındaki bu bilgi hiç gitmesin. Gerek çevreyi gerekse de kalpleri kirletmesin istiyorum ömrü boyunca. Sonra yıkıp geçmesin böyle önemli değerleri; ve tüm insanlığı etkileyebilecek şeyleri, küçümsemesin yaşamı ve yaşamak olan işimizi, istiyorum. İnşallah...
Hayat çocuksu yanımızda saklı diyorum işte, onun oyuncaklarıyla o gittikten sonrasında bile oynuyoruz bazen babamla...
Oyuncakların, hele ki böyle basit görünen oyuncakların, seneler öncesinden bu kadar da oyalayacağını tahmin edemezdim. Fazlasıyla derslere kapılmış gidiyordum seneler öncesinde, Kağanım doğmadan önce... Şimdi derslere takılsam da hala bazen, Kağanımdan sonra süre geldiği gibi, hayatımdan oyunu eksik etmiyorum yine. Çocuk zekasına değilmiş faydası, bizlere de varmış meğer. Mutlu ve yeterli hissediyorum tamamen, Kağanımla ve oyuncaklarıyla oynarken. Ne zamandır nasıl da ihtiyacım olduysa yeterli hissetme konusunda, çareyi yeğenimle oynamakta bulabildim nihayetinde...
Üstteki oyuncakları babamla beraber yapmıştık geçen hafta; sol resimdeki bir bina olmaya aday garip şekil benim yaptığım, sağ resimdeki de babamın Kağanımız için yaptığı arabalı vapur... Esasında uzun bir ev yapacaktı babam, penceresi açık, Kağanın bu sıra yapmaya merak saldığı şey buydu çünkü. Ama bloklarımız yetersiz geldiği için, bitiremedi bile. Ve ben arabalı vapur'a benziyor deyince, "Öyle olsun o zaman." Dedi babam da. Yarın torunum da buradan görsün diye, televizyonun üstüne koydu. Öyle güzel denk geldi ki, televizyon üstündeki kumbaralarımızdan birinin gözleri çıktı böyle aradan. Çok güldük bizde, "bizi izliyor gibi olmasına." :)
Küçük ama derin anılar kaldı bize bu yazıdaki tüm resimlerle işte, çocuksu anlarımızdan... Çocuksu şekilde, basit şeylere gülebilmeyi unutmayalım inşallah hiçbir zaman.
Çocuksu olmak, en masum anları saklamak ve bu anların içinde bir anlık veya birçok anlık kaybolmak; bunları yapmak gerek, rutinleştirerek... Öyle iyi geliyormuş ki insana, sonrasında da yineleyerek şunu dedirttiriyormuş bize; Hayat çocuklukta ve çocuksu anlarımızda saklı işte...
Sevgiler... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)