26 Eylül 2015 Cumartesi

Şiirlerle Hayat #12 - Bulutlar Adam Öldürmesin Ve Ağlamak Meselesi


Bu yazımda şiirim Nazım Hikmet Ran; Bulutlar Adam Öldürmesin Ve Ağlamak Meselesi şiirleri. Daha Önceki Şiirlerle Hayat yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz... 

Ülkemizin içinde bulunduğu durum ile ilgili sevdiğim şiirlerimden oluşan klasörümden şiir seçmek üzere girişim yaptığımda, aklıma şüphesiz Nazım Hikmet Ran dosyasına bakmak geldi. Toplum adına, memleket adına şiirler yazıp da her okuduğumda içimi sızlatan şairlerden en sevdiğimdir Nazım Hikmet. E malum ülkemiz son zamanlarda epey karışık gündeme sahip yine. Üstelik sadece düşünmemiz gereken şey de şu şiirde yazıyor yine; Sağduyu...

Şiiri okuduktan sonra aklıma hemen şu düşünce geliyor hep; Analar, çocuklar, gelinler ve bazen de yaşlılar; o günden bugüne değişmeyen en net şey buymuş demek diyorum şimdi şiiri okudukça, masum insanlara güç yetirmek... 



Bulutlar Adam Öldürmesin

Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
...
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
Bulutlar adam öldürmesin.

Nazım Hikmet Ran


Şiiri yorumlamak haddime değil, kendimce okuduğum da bende şunları düşünüyorum demek istiyorum sadece;

Ölen biri olunca aklıma hep annesi gelir önce. Annelik, o henüz tatmadığım ama dünyada tadılası en mühim duygulardan biridir derler. Bir gün nasip olursa tatmak istiyorum ama, doğurduğun evladının pisi pisine öldüğü bir millet altında bu nasıl mümkün olur bilmiyorum... Dünyada en büyük göreve sahiptir analarımız, olsalar ya asıl onlar en başta diye düşünenlerdenim bende. Bir millete kıyanlar en başta analara kıymıyorlar mı?! Deli oluyorum...

Sahip olunan en güzel yaşlardır çocukluk yaşlarımız. Birine sorsanız, en çok çocukluğuma geri dönmek isterim der. Öyle ya bizde çocuk olduk. Eskileri düşünüp "şimdikiler de bizim gibi büyüse" diyoruz ağzımızı her açtığımızda. Ama bize güzellikler sunan, duyarlı büyüklerimiz vardı; bunu unutuyoruz bence. Peki bizler neden çocuklara kıyıyoruz? Ya çoğumuz kendi isteklerimiz için şekillendiriyoruz, ya da sevgiyi değil çıkarlar altında dönen dünya düzenine hazırlıyoruz. Sahi çocuklara neden hala eskisi gibi oynama ortamı hazırlayamıyoruz?

Gelinlerimize kıyıyoruz sonra, kimine çocuk gelin diyoruz kimine de iyi gelin kötü gelin. Evlendikten sonra ya da evlenmeden önce, bir erkeğin boyunduruğu altına girmeye razı olduktan sonra kendilerine kıyıyor bir de kimisi. Kimi de erkek terörüne pisi pisine gidiyor. Ne kanun gerek görülüyor ne de canının gittigine değecek bir gelişme oluyor ülkemızde. Kendi başımıza gelmeden, ya da yapılan tüm vahşetleri geçecek bir vahşet örneği çıkmadan akıllanmıyoruz biz toplumca. Sahi, kadınlarımız ne zaman hakkettiği değeri görecek toplumumuzda? Çok mu zor; Ben kadınım. Erkek gibi kadın değil, "kadın gibi kadınım" diyebilmek. Tüm kadınlar ve tüm insanlık adına.

Yaşlılarımız deseniz, belki de en zoru onların ki. Bu zamana kadar bizden daha çok olay gördükleri kesin mesela. Ömürleri boyunca başkalarının acılarını göğüslemiş yorgun yüreklere sahipler. Son 3 ayda kaç bin kişinin canı acıdı da onlar yine seyretti. Hemde ellerinden bir şey gelebileceğini düşünerek, her saat başı haberlerini seyrettiler yine. Çevresindeki genç yaşlı herkese söyleyebilmek için, biz hep bir arada yaşadık milletçe; mezhep, din, çoluk çocuk, yaşlı genç ayırmadan diye... Kıymayın diyorum işte, kıymayın tüm insanlığa; öfkenizle ve nefretinizle...


Nazım Hikmet'in tespitleri ne acı! Ama bir o kadar gerçekçi değil mi? Bu şiiri paylaşmak için giriştiğimde, esaslı birkaç satır yazar çekilirim. Haddime değil, bu şiiri yorumlar gibi cümleler düzebilmek demiştim aslında. Ama yazınca, yine anladım ki diyeceğim çok şey var. Ülkem benim ülkem, tepkisiz kalamıyorum. Ama tepkilerim sağduyulu olmamız gerektiği adına. Nazım Hikmet Ran'ın da dediği gibi; Bağır Bağır Bağırıyorum. Ama sessiz ama konuşarak...

Bugün böyle olsun. Dedim ya, "bağır bağır bağırıyorum" diye. Ağlıyor insan, aldığı her kötü habere de; bir an sonra bir çeşmeden öteye, daha da derin ve duygusal boyuta geçiyor. Sevgili Nazım Hikmet'in Ağlamak Meselesi şiiriyle bu durumu anlatmak isterim. Zira kendisi, derinden ağlamanın tanımını öyle güzel yapmış ki. Saygıyla ve Rahmetle anıyorum, Mekanı Cennet Olsun inşallah...


- Ağlamak Meselesi -

Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
...aşikare,
yağmur misali?

Neylersin alışkanlık
için kan ağlarken yüzün güler
dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?

Nazım Hikmet Ran

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Günleriniz şiirler gibi derinden ve sağduyulu geçsin inşallah... Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)