4 Eylül 2015 Cuma

Eylül'ün Başı Ve Bana Hissettirdikleri


Eylül gelmek üzereyken de hissediyordum, bu sefer Eylül'ün gelişi beni daha da başka türlü edecek diye. Her Eylül başka benim için, her Ocak ve her Mart'ta... Bahar gelişleri ve gidişleri bu saydığım aylarda benim için çok başka. Şükür bu sefer öyle bir garip hal durumu almadı beni benden, belki de henüz almadı bilemem... Başka bir başkalık hakim ama bu sefer de üzerimde...



Bu sefer Eylül; Eylül'e özgü şiirler ve bol hüzünlü şeyler yazdırası bir hisle geldi bana. Gündemden ötürü hüzünlü olan havanın da getirdiği bir durumdur belki, bir garip durgunluk hali var üstümde. Ama aynı zamanda da hayatla ilişkili... Alışık olmadığımdan olmalı, bu sefer hayli hafif geldi Eylül...

Gündeme fazla girmeyeceğim. Üzüldüm, üzülüyorum ve üzülmeye de devam edeceğim. Ama bu sefer üzüntümü yazmak ve daha da içselleştirmek istemiyorum sanırım. Bu konu fazlasıyla hassas. Ve konuştukça daha da sorun edilebilecek türden benim için...

Eylül 2015, 3 günde bana Sonbahar'ın esintisini getirdi, duygusal anlamda. Henüz soğuklar gelmedi belki, belki bir süre de gelmeyeceği söyleniyor. Ama ruhumda sıcak bir serinlik hissediyorum, duygusu güzel ve bir o kadar da yerli gibi durmuyor... Sindirmeye çalışıyorum, şu karmaşık ülke gündemimizde sanırım bir de bunları...


Şiirler okumak ve şiirler yazmak geliyor içimden, her boşluk zamanda yine aklıma gelen her destursuz şeyi yazmak istiyorum. Ama nedense bir süredir, yazacaklarımdan korkuyormuşum gibi bazılarından da kaçıyorum... Bu durum bir süredir devam ediyor işte...

Tüm bunlar Eylül gelmeden öncesinden beri var üzerimde, Ağustos'un son haftasından beri. Olamam, kendimi nitelendirmem çok zor böyle ama; yazar tribi dedikleri o şeye giriyorum gibi. Yazmaya çalıştıkça eksiklerimi buluyorum, yazmaya çalıştıkça yazabileceklerimden veya yazamayacaklarımdan korkuyordum... Tüm bunların ardından, Eylül ayı yazmaya yeniden başladığım bir ay oldu şükür ki...


Cemal Süreyya, Özdemir Asaf, Ceyhun Yılmaz okuma hissi var içimde. Okuyorum da üstelik. Sonra şu tribe giriyorum mesela; 

Şimdi diyorum; Bir deniz, denizde vapur, gökyüzünde martı, Semaverde çay olmalı; Bir de çaya yaren... | C. Süreya.

Sonra birden gündemin yoğunluğunun getirdiği şekilde; Özdemir Asaf ile şiirlere dalıyorum;



Ağlamak
Bazı acılarda yetmez
Bazı ölümlere

Örtüsüdür bazı acıların
Örter, örtülmez
Savunur bir süre

Ağlayanlar sevinmeli
Sevin ağlayabiliyorsan
Acılar ardarda dinmeli

Durur bir nöbetçi gibi
Durur bir bekçi gibi
Zamana gülmeli-gülmeli

Sevin ağlayabiliyorsan
Unutmanın kardeşidir ağlamak
Uyur uyanır yatağında duyguların
Düşüncenin kucağında hep çocuktur
Ağlamak.


Diyorlar ki şimdi, Eylül'de şiir okumayın Eylül zaten şiirdir... Değildir efendim işte, değildir. Şiir dediğin yürekten gelmelidir. Evet, Eylül şiiri dillendiren aylardan biridir. Okumak gerekir işte, anıları dillendirmek ve nice hallere girebilmek için. En çok da ağlayabilen yerlerini harekete geçirebilmektir, Edebiyatta şiir. Ağlamak ki, ülkemiz insanlarının en büyük alışkanlığı halindedir maalesef şimdilerde de... 

O zaman; sevin ağlayabiliyorsan, unutmanın kardeşidir ağlamak...

Eylül boyunca hazır olun şiir dolu geçecek gibi bence 2015 Eylül... Sevgiler... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)