18 Ocak 2015 Pazar

İzledim - Kezban Paris`te


Daha önceden izlediniz mi hiç bilmem, dün benim 3 ya da 4. izleyişimdi bu filmi. Kezban Paris'te, beğenilmedik kızlara verilen tabirin yeni değil çok eski zamandan beri var olduğunu düşündürttü dün bana. Neden deriz harbi, kendine bakmıyor görünen veya istediğimiz gibi görünmeyen bayanlara Kezban diye? Çok derin bir mevzuu değil mi, bence öyle... :)

Neyse gelelim filmin konusuna;

Dün Show Tv'de veriyordu yine, sanırım daha önceki izlediklerimi de Tv'de izlemiştim. Hülya Koçyiğit'in başrolü oynadığı filmde ismi gerçekten Kezban başrolümüzün. Oldukça güzel ama köylü. Ama diyorum, çünkü bu sebeple güzel olmasına rağmen sevemiyor belli ki esas adamımız. Köyde bir gün bir kaza meydana geliyor ve Kezban'ın evine getiriliyor esas adamı oynayan İzzet Günay. Kezban aşık oluyor tabi ona baktığı zaman diliminin içinde. İyileşip şehrine geri yolluyorlar. Birkaç gün sonrasında da, Kezban'ın dedesi vefat edince şehre iniyor Kezban. Bundan sonrasında başlıyor filmimizin esas konusu...

Başlangıçta Kezban'ı sevemeyen esas adamımız, babasını ölüm döşeğinde mutlu edebilmek için Kezban ile evleneceğini söylüyor. Babamız kim dersiniz? Babaların babası Hulusi Kentmen tabii ki, ruhu şad toprağı bol olsun inşallah... :)

Hulusi Kentmen amcam ne yapıyor ediyor Kezban'a aşık ediyor deli oğlunu. Tabii Paris konusu da bu uğraşlar arasında olduğu için, filmin ismi Kezban Paris'te... İzlemesi eğlenceli, emeği bol bir Türk filmi. İzlemediyseniz bir şans vermenizi tavsiye ederim. :)


Ve Kezban Roma'da filmi de varmış Türk Filmlerimiz arasında meğer. Bu seferki esas adamımız Ediz Hun'muş ama, izleyip izlemediğime şüpheliyim. En yakın zamanda bir bakmalıyım diyorum dünden beri. :) Türk filmlerinin bu tarzları; yani sonradan tatlı tatlı aşık edilenlerle dolu filmlerimizi izlemesi bence daha keyifli... Bayanların tuttuğunu tatlı tatlı koparmaları hoş, çünkü zorla değil çirkeflik yaparak değil er meydanında kazanıyorlar resmen. Off, bu konuda derin bir yere gidiyor gibi. Neyse...

Ve diyorum ki; ben sanıyordum ki bu Kezban davasını bizim dönemimiz başlattı. Meğer eskiden beri böyleymiş ya bu durum, ah ne kadar safım. Bakımsız diyelim, beğenemedik diyelim. Nasıl diyeyim, Kezban ismine haykırış yıkmak üzücü geliyor bazen bana. :)

Nasıl yaparsak yapalım; Türk filmlerimizi ve Yeşilçam'ımızı da izlemeyi unutmayalım. Verilen tüm emeği göz ardı etmemeli. Klişe filmlerimiz de olsa ara sıra, güzel filmlerimiz de bence çok fazla... 

Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)