Fotoğraflarla 1 Haftam, her biten haftayı değerlendirmeye çalıştığım bir yazı dizisi. Bu yazı dizisi kimi zaman o haftayı nasıl geçirdiğimi düşünmemi sağlıyor, çoğu zaman da resimlerle sakladığım anılara dönüp baktığımda yazdıklarımla yeniden geri dönüyorum bu yazı dizisi sayesinde...
Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,
Daha fazla fotoğraf için de İnstagram hesabım burada... :)
Bakalım geçtiğimiz hafta nasıl geçmiş? :)
Geçtiğimiz hafta bitti, ama nasıl bitti bana sorun siz... :) Bilindiği üzere yorucu geçen bir haftaydı benim için. Ve aslında bu hafta yazmasam mı bile dedim bu yazıyı, sosyal medyada pek bulunamadım da... :) Neyse, öyle böyle buradayım yine işte...
Haftanın Cuma gününe kadar yorucu günler geçirdikten sonra, Cuma günü jet hızıyla defterlerime sarıldım. Yazmayı seven ben yazmayınca özlüyorum, ve çok eksik hissediyorum. Bunu zaten dile getiriyorum sıklıkla... Ama bundan sonrasında bir daha eksik hissetmemek dileğimle, geri döndüm 1 haftalık aranın ardından yazmaya. Geçtiğimiz haftadaki yaşadığım dış etmenler yazamamama, hiçbir şey yapamamama sebep olduğundan ötürü, boş geçen günler olarak geçtiler tarihe...
Şu var ki, bir süredir yine birşey yapamadan geçirdiğim günlere acır oldum. Zaman değerlendirme telaşına girdim. Esasına bakılırsa, becerikliyim yine bu konularda. :) Umarım böyle devam eder... :)
Geçtiğimiz hafta Damla gelmişti. Birden çıkageldi haftaiçinde. Tabi benim kafam yerinde olmadığı için, pek görüşemedik burada bulunduğu ilk günler. Ama sağolsun Cumartesi günü bana mısır patlatıp getirdi. :) Ben mısırın her halini çok severim de...
Ama bu olayda önemli olan şu; küçük şeyler yaparak birini sevdiğinizi ve değerli olduğunu hissettirmek çok önemli bir olay ve aslında kolay. :) Arkadaşlarım yanımdayken sadece güzel bir gülümsemeleri ve güzel vakit geçirmek bile yetiyor ki; üst karede gülümseme de var, patlamış mısır da... =)
Umarım bende onlara değerli olduklarını hissettirebiliyorumdur...
Dedim ya haftasonu güzel geçti geride bıraktığımız haftanın, dün biraz annem babamla gezmeye çıktık. Tabii öncesindeki ilk amacımız, Aöf kitaplarımı almaya gitmekti büroya. Ama anlamadım, kayıt zamanında yine açık olması gereken büro kapalıydı.
Velhasıl dün büro kapısından dönüp, Anatolium Avm'ye gittik. Şu haberlerde de gösterilen gerçeğini aratmayan, hareketli dinazoru getirmişler. Resimde gördüğünüz kendisi, ve ona yaprak uzatan babam. :) Siz söyleyin, gerçekçi mi? Bence gerçekçi olmasına gerçekçi ama, hareket ediyor, baş oynatıyor gözlerini kırpıyor ağzını açıyor. Ama birkaç adım da olsa atsaydı daha gerçekçi olmaz mıydı ki? Yok ya, çok şey istiyorum gibi oldu. :) Ama ben yapsaydım, birkaç adım da yürütürdüm gibime geldi... :) Beğendik yani biz güzeldi...
Babam karşınızda yine. Biraz gezmeye çıkmışken, babama mont bakındık dün. :) Ben en çok bunu beğendim. Sizce de yakışmamış mı? Tam tarz olmuş ama de mi? :) Bu kışın erkek modası da budur bence... :)
Buyrun bu da benim güzeller güzeli, en sevdiğim mankenim Kağan'ım. :) Dün kuzumu da görmeye gittik aynı zamanda. Gitmişken ablamları da gördük tabii. :) Ama evde küçük bir birey varsa, ilgi onun üzerinde oluyor çoğunlukla... Merdivenlerde güzel yakalamışım de mi ama?
Çok ama çok özleniyor yeğen-torun... Gelmesine de çook az kaldı. :) Yeni pozlar yakalamalar, yeni atraksiyonlar başlar 1-2 haftaya bizim evde hayırlısıyla...
Ve yazımızı, bir uyku haliyle bitirelim. Kağan ile çok sık görüşemez olunca, uyku halleri de pek paylaşamaz oldum. :) Ama Kağan'ımı uyurken izlemeyi özlemiştim, dün bu hasretimi de dindirmiş oldum böylece. Ve onu uyurken izleyince, hafta başında yaşadığım kötü anları unuttum bir nebze...Geç vakitte de gelince dün eve, geç bitirdik bu haftayı...
İyi başlamasa da, güzel sonlanan bir haftaydı... Daha mutlu bir hafta bu hafta olsun. :)
Mutlu haftalar, mutlu günler... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)