31 Mart 2020 Salı

Aklımda Şunlar Var - Karantina Günleri


Mart ayının bloğumda son yazısını yazmaktan bu sefer biraz gururluyum, zira önceki aylardan yazdığımdan daha fazla yazmışım 2020 adına; umuyorum şimdiliktir bu, zira benim şanıma bu kadar az yazı yakışmaz ya! Hadi neyse... :) Mart'ı uğurlamadan önce bu yazının da gelmesi şarttı bana göre, zira aklımda birçok düşünce var bu sıra her birimizin olduğu gibi...


Bir bilim kurgu filminin içinde gibi hissediyor olmamız her birimiz açısından normal olmalı bence, zira kimin aklına gelirdi ki; tüm dünyayı etkileyecek olan bir virüsün her birimizi sosyallikten ve normal hayattan men edeceğini?! Şimdi ben de "ne zaman biter acaba bu süreç?" diye düşünmelerime başladım. Korkmuyorum, korkmanın bana bir faydası olacağını düşünmüyorum zira. Ama Allah var yukarıda, ilk hafta içten içe bir dehşete düştüm ama o dehşeti büyütmemek adına da kendimce ağzımı bile açmadım o konuyla alakalı. Teselli ettim durdum, şimdi o tesellilerimin sayesinde bu süreci en sakiniyle atlatabildiğimi düşünüyorum o sebeple...


Aklımda çok şey var dedim ya hani, onların en başında birçok insana kırgınlığım var; hiçbirimiz başımıza ne geleceğini "aslında her koşulda bilmiyoruz" ama öyle ama böyle her şeyimizi çok fazla erteliyoruz. (Değişeceğine çok inanmadığım bir düşünce biçimi bu, kendimize güvendiğimizden de fazla hayatımızın sonsuzluğuna inanıyoruz sanki bu noktada!) Yıllar olmuş daha sık görüşmek için can attığım nice arkadaşıma geçen haftadan beri az biraz kırgınım bu yüzden. "Aman şuradan dönünce görüşürüz." , "Müsait ilk zamanda geleceğiz." , "Hadi inşallah, hadi maşallah" ... Diye diye birçok kez ne görüşmeleri erteledik. Tamam, hayat telaşesi diyoruz ama o telaşı çok az yok sayıp "imkanları aktifleştiriyoruz." Tabii ki benim elimde olmayan sebeplerle ben bu görüşmelere önayak olamadım da, bunu da kabul ediyorum... Kendime de kırgınlığım oluştu sonra, ben de yeterince ikna edici olamadım veyahut yeterince müsait alanlara sığdıramadım kendimi diye... Şimdi özlüyorum ama bir dersi aldım kendime, bir daha uzun süreçlerle ertelemek mi her şeyi? - Yook, Allah izin verirse bir daha yapmayacağım öyle... :) 

Bir diğer aklımdaki konu, hayattaki planlarıma dair ertelemelerim oldu mesela; "şu ay da geçsin de, bloğuma geri döneceğim ya!" dedim de ne oldu? Hata yaptığımı anladım da, aralıklarla da olsa sürdürdüm azimle yazmaya devam ettim neyse ki; ama en büyük hatayı hep hayallerime dair ertelemelerimle yaptım yıllar boyu. Yıllar Geçerken dediğim noktalarda en büyük hatam, başka bir şeyler için bugünümde olmasını istediklerimi hep ertelememdi. Diliyorum bundan sonra olmasın, bu süreç bu hatamdan dönmeme vesile olsun bana da... 

Bloglarıma döndüğüme inanıyorum, bir o kadar da kitaplarıma döndüm ama kendi içimde yazma rutinime daha tam anlamıyla dönemedim... Karantina günlerine (ki böyle demek hala garip geliyor) üstte gördüğünüz dört kitapla başladım, ne zaman biteceğini bilmediğimiz bu süreçte olabildiğince çok okumak istiyorum ki bir o kadar da iyi yazmak adına buralarda olabileyim. Burası benim kendimce sosyalleşme alanım gibi de oldu zamanla, çok özledim ciddi anlamda. Ama gel gelelim, ne yazsam hafif kalıyor gibi kendimi çok körelmiş hissetmek yazdırmadı bir süre. Şimdi de ne kadar hafif kalırsa kalsın yazacağım diyorum. Gece yazılarıma devam edeceğim gibi görünüyor da yani yakın zamanda, uyku düzenim esaslı şekilde bozuldu da yine... :)

Öte yandan, evde olmak beni o kadar sıkmıyor bu süreçte; ciddi anlamda alışkanım zira, özellikle de kış aylarında çok dışarı çıkamıyor olmak benim büyük alışkanlığımdır yıllar yılı ya... Bu sene bu alışkanlığın sonunu getirmeyi umuyorduk, hani girişten yeni ev de aldık ve taşındık hani! Ne o evde aralıksız bir ay kalmak kısmet oldu (zira ilk süreçte evi yerleştirene dek ablamlarda kaldık, sonra da tam kalmaya başlamıştık Antalya seyahatimiz ara vermemize sebep oldu. Tam dönmüştük ki geri, iki numara yeğenimin doğumuyla beraber tekrar ablamlara geldik ve buradayız 1,5 haftadır...), ne de benim akülü sandalyemle dışarıya çıkmayı denemem ve hayata karışmayı denemem henüz nasip oldu. Bazen kısmet olmayınca olmuyor işte, başka açıklaması yok bence bunun da. Bir gün kısmet olması dileklerimizle dolu, gelenimizi gidenimizi ağırlamaya devam ettiğimizi yeniden görmeyi de dilediğimiz günler yaşıyoruz. 

Gerçekten alışkın değiliz, sosyallikten uzak bir hayatımız yok Türkiye olarak cümlemizin. Her birimiz için aynı evde aile bireylerimizle yalnızlığa terkedilmiş gibi hissetmemek çok zor... Çok şükür biz de birçoğunuz gibi geleni gideni eksik olmayan bir aileyiz, akrabalarımızla da epey içli dışlıyız tanıdıklarımızla da. Ama gel gelelim ne üstte bahsettiğim sebeplerle yeni evimize hayırlı olsuna çok fazla gelenimiz gidenimiz olabildi, ne de yeğenim adına ailemizi tebrik etmeye ona hoşgeldin demeye gelen bir tek sevdiğimiz... Bu açılardan az biraz son günlerde kendimizi yemeye içmeye verdik bizler de. Ama bu sıra da çok fazla da bu duruma kapılmadan sağlığıma dikkat ediyor oluşumla da kendimce gurur duyma uğraşım da var hani! :) 




Okuduğum son iki kitap, 1000kitap.com üzerindeki profilimde düşük puan vermiş de olsam alıntıladığım birkaç cümlesini çok sevdiğim bir seri kitap oldu; 2020 Bursa Kitap Fuarı'ndan aldığımız kitaplara geçiş yaptım böylece. Bu yazıma o kitaptan alıntıladıklarımla son vermek istiyorum. Kendimizi yalnız hissetmemeye, dizi film ve kitaplardan destek bulmaya çok ihtiyacımız var bu sıra. Her fırsatta kitaplarıma sarılıyorum ben de, mümkün değilse de filmlere.. Bazen bir süreliğine iyi geliyor, bazense tüm dışarı atmaya ihtiyaç duyulan kötü enerjilerimi silip atıyorlar; yıllar yılı, çok şükür ki hala... :) 

Penceremde Kuzey Rüzgarı - Daniel Glattauer

"Geriye dönüp baktığınızda, başta hiç şans verilmemiş ihtimallerin pekâlâ var olduğunu görebilirsiniz." Kısacası: Her şey ihtimal dahilindedir. (Sayfa 207) 


Bu cümleyi okuduğumda çok sevmiştim. Hala da şu içinde bulunduğumuz zaman dilimine en uygun cümle olarak görüyorum. Birçok şeyi ihtimal dışı görüyor ve erteliyoruz ya hani, bundan sonra yapmayız umarım. Ben de dahil tabii ki... 

Dalgaların Yedincisi - Daniel Glattauer

Kişisel yaralanmışlık, delirmiş gibi bunu muhtemel müsebbibine bölüştürmeye uğraşınca azalmaz. Öc alan kimse, sonrasında eskisinden de yoksul olacaktır. (Sayfa 81)

Bu söz daha küçük olduğum zamanlardaki öfkeli günlerimde almaya ihtiyaç duyduğum, kendimce doğru kabul edip kimseyi kırmamayı kendime adet edindiğim üzere yaşanmış kişisel yaralanmışlıklarımı hatırlattı bana. Öyle ki, gerçekten eksik hissettiğim üzere bir gece çok yüreğime dokundu bu yaralanmışlıklar yine. Neden büyütüyoruz bilmiyorum ama geçmiş fütursuzca aklımıza geliyor ve bugün yaşanmışcasına canımızı yakabiliyor hala. Kendimden sebep olan ya da fazlasıyla dış etkene bağlı tüm kırgınlıklarıma bir sitem yolluyorum buradan. Gerekli gereksiz dolmayın tek bir cümle ile beraber aklıma. Bence hakkınız yok buna...

Mutluluğun tespit ve ele geçirilmesi için bir krokili kullanma kılavuzu yok. Herkes onu kendi bildiği yolla ve en erken bulabileceğine inandığı yerlerde arıyor. (Sayfa 165)

Yine bu günlere dair anlamlı bulduğum bir alıntım... Şu an her birimiz kendi bildiğimiz yolla bugünlerde mutlu olma yollarımıza sapıyoruz kendimizce. Her ne yapıyorsak bir süre daha yapmaya devam edelim. Kendim için en uygunu olduğunu düşündüğüm anlarda, birçok şeyi ertelemiştim ya; şimdi tamamen roller değişti, şartlar başka şekilde beni bizi durdurdu. Hayatın duraklaması birçok hayalim için tam zamanı hissettiğim anda zorunlu şekilde durduruldu. Tamam sağlık olsun da, hayırlısıyla günlerin aktığını da sağlıkla birbirimize kavuşabildiğimizi de göstersin cümlemize... 

Ben evde olduğum zamanlar iyiydi de, herkes bana empati yapıyormuş gibi yani şimdi. Çıkmak isteyip çıkamıyor olmak, bir tek ben çıkamazken iyiymiş meğer; gelen giden olmayınca da fena yani. Son kez Allah beterinden korusun diyorum. Nisan ayı Mart'ı aratmasın, hayırlısı bu bizim için deyip beklemekten geri de koymasın. Yeni güzel ve bol yazılı günlere olsun, çok okumalı ve bol oyunlu bir de. Evde de olsak Nisan'a çok planım var. Mart'ı bitirdik, Nisan hayırlarla dolu ola...


Sevgilerimle ve görüşmek üzere... :)

Not; yarın 1 Nisan ama içinde bulunduğumuz durumdan fazla 1 Nisan şakası yapılmaz bence. Dilerim yormayın kendinizi de başkasını da şaka yapacağım diye! :) Ama yine de orijinal ve üzmeden başarılan şakaları da görebilmek dileğimle. (Herkes gibi çelişkiler içerisinde miyim ne?) Sağlıcakla kalın yeniden...

28 Mart 2020 Cumartesi

Benim Çengel Bulmacam - Kendin Yap Etkinlikleri


17 Mart 2020'de ülkemizde de ilk Corona Virüs vakasının görülmesinin hemen ardından "evde kal etkinlikleri", "evde kal Türkiye" etiketleri sosyal medyada ilk sırada görünmeye başladı ve günlerdir tek gündem maddesi olmayı sürdürüyor da... Allahım bu durumun da sonunu hayır etsin inşallah; tüm dünya bir virüsün etkisi altında ve çok köklü bir değişim geçiriyoruz zira... Bitecek, bu süreç de eninde sonunda bitecek inanıyor ve biliyoruz da; birçoğumuz aklımıza hayalimize sığmayacak günler geçiriyoruz, bu duruma alışmak elbette kolay gelmiyor şu sıra hala...


Bizim günlerdir evde geçirdiğimiz günler de, her evde olduğu gibi, okullar kapandı kapanalı "Bugün ne yapsak acaba?" düşüncesiyle geçiyor. Bugünün etkinlik konusu, iki günlük düşüncemin ardından nihayet "kendi çengel bulmacanı yap" oldu. :) Mutluyum, huzurluyum... 

Birkaç gün önce aklıma düştü bu fikir, bugün uygulayabildik ama sonuna dek ben sürdürebildim. Her ne kadar "emek verdiğin bir şeyi yemesi çok güzelmiş teyze!" dediyse de bir hafta önce yeğenim, aynısını bugün yapamadı. Sonuna dek emek veremedi, sabredemedi. Ama varsın olsun, ben kendimi oyalamış oldum ve "belki de gizli amaç buydu" diye düşünüyorum şimdi. :))

Adettendir, bahsetmiş olayım etkinliğimizden; 

Malzemeler: kareli bir kağıt, kurşun kalem veya uçlu kalem, renkli kalemler, cetvel ve silgi...

Yapılışına gelince: varolan kareler üzerinden sayfa boyunca eşit kareler çiziyoruz önce. Sonrasında o kareler üzerinde bazı bölgeleri yok ediyor, bazı bölgeleri de soldan sağa yukarıdan aşağıya veya isteğe göre bunların tam terslerine de olmak üzere sorular yazmak ve cevapları boyunca kareleri boş bırakmak. Çengel bulmaca çözmüş herkesin bildiği üzere tabii ki... ;)

Basit gibi görülse de, boş bir etkinlik gibi görülse de, çok güzel oyalıyor öncelikle insanı. Alttan üste, soldan sağa yazılan her bir cevabın üst üste binmesine uğraşmak da çok güzel bence! =) Beni epey oyaladı işte bugün. Bir adet kitap bitirdikten sonra, günün diğer bölümünü bitirdim. Farkettim ki, çengel bulmaca çözmeyi de çok özlemişim. Kendi yaptığım çengel bulmacamı çözmekten de bahsetmiyorum sadece tabii ki, bir de telefonuma çengel bulmaca oyunu indirdim sonrasında. Ama gazete formunda bir oyun bulamadım henüz! Öyle güzellikte bulursam buraya ekleyeceğim, söz... (:


Son olarak; boş görünen, bana göre bugün ne yaptım tarzında yazılar yazmayı da özlemişim. Ben ama boş ama dolu görünsün, burada yazmaya devam edeceğim inşallah. Demeden geçemeyeceğim; ben kaç zamandır evdeydim sorun olmamıştı da, bir virüs bunu hepimizin derdi eyledi ya! Haydi sonrasını siz düşünün, hepsi mesaj bunların hepsi mesaj! =) 

Gülelim, eğlenelim, sakin olup bu süreci atlatabileceğimize inanmayı ihmal etmeyelim. Bir yerde bunların hepsi bizlerin elinde. Bir de Allahım evde kalamayanlarımıza da yakın zamanda bir çare bulabilmeyi nasip etsin inşallah. Allah biliyor ya, bu süreç adına en çok düşündüğüm durum bu. Evet, evde kalalım ama birçoğumuzun bu durumda ev ekonomisi ne olacak yaşayıp göreceğiz. Her birimize sabır ve sağlık dualarımla, görüşmek dileğimle; sevgiler...

21 Mart 2020 Cumartesi

Yine Teyze Oldum - Bugün Günlerden Defne!


Bugün günlerden 21 Mart idi, bugün günlerden Defne idi... :)



Bir sürecin daha sonuna gelindi ve yeniden teyze oldum. Ablam ve eniştem yeniden anne baba oldu, annem ve babam yeniden anneanne ve dede; kısacası ünvan ve sıfatlarımızı bir yenidoğan ile yeniden tazeledik biz bugün... :)

Bu saate kadar yazısını yazamadım bugünün. Bir önceki gün bizim evden çıkıp ablamların evine geçtik ve bu sabah da "ablam, eniştem ve annem" olmak üzere doğum için ablamın kontrol olduğu hastaneye gittiler. Zor bir karar idi ama en doğru şekilde bu kararı alabildik nihayetinde; ben kronik rahatsızlığım olduğu gerekçesiyle, Kağanım küçük olduğu gerekçesiyle ve babam da bizim yanımızda durması karar alındığı gerekçesiyle evde kalma kararı aldık. Korona Virüsünün etken olduğu şu dünya düzenimizde, tedbir almaya ve panik yapmamaya mecbur olduğumuz üzere; bize düşen görev ne ise onu yapmak için elimizden geleni yaptık kısaca... Allahım cümlemizin yardımcısı olsun sonrasında da; tedbir bizden gerisi rabbimizden... 

Bugüne gelince; sabah ablamlar evden çıktığından beri, doğru dürüst hiçbirimiz uyuyamadık bu sabah. Babam 6dan sonra kalktı ve bir daha yatamadı, bir iki saat sonra yeğenim uyandı. Bana gelince, ben saat 9'a dek 15-20 dakikada bir uyandım ve doğum saatinin gelmesini bekledim. Ne stresli ve evde beklerken ne kadar daha fazla heyecanlı bir süreçmiş, bunu da anladım. Kağanımı beklediğimiz zaman dilimi geldi aklıma; hastanede beklerken ne çabuk çıkmıştı. Saat 09:02'de en son uyandığımda, "kesin çıkmıştır Defnemiz de" demiştim ki; annemden öğrendiğime göre daha doktor bekliyorlarmış o saatte. Haber beklemek üzere kapattım ki telefonu, on dakika sonra fotoğrafı geldi kuzumuzun; Defne doğmuştu... Allahım annesine babasına, vatanına milletine hayırlı bir evlat olmayı nasip etsin; şansı, bahtı ve ömrü sağlıklı mutlu olsun inşallah... Dualarım hep dilimde, şaşkınlığım ve mutluluğum kalbimde; bu mübarek Miraç Kandilinde, Rabbim isteyen herkese de nasip etsin diliyorum işte... :)

Sabah Kağanıma fotoğrafını ilk gösterdiğimizdeki şaşkınlığını hatırlıyorum hep; mutlulukla şaşkınlık, ne yapacağını bilemezlikle belli belirsiz bir korku hali. Aynı onun doğduğunda, bizim hissettiklerimiz gibi... :) Daha henüz evine gelmedi kuzumuz, anne ve anneannesi ile hastanede kalıyorlar bu gece. Virüs salgını sebebiyle tedbir amacıyla ne ziyaret izni vardı ne de babasının dahi hastanede kalmasına izin... Varın böyle olsun, sağlık olsun da; vardır bir hayır diyelim. Buna da şükür...




Bugüne dek, dünyayı etkisi altına almış bir virüsün etkisine girmeden; tedbir alıp paniklememeyi kabul ederek sakin takılıyor idiysem de, endişelendiriyordu olanlar ve çoğu geceler rüyamda bu durumdan sebep rüyalar görüyordum ben de. Ama bu sabah Defne'mizin doğumuyla, yaşamaya devam eden bir şeyler var; daha da sakin olabiliriz ve endişeleri de panik düzeyine getirmeden kontrol altına alabiliriz dedim. Çünkü Defnem gibi, bebekler doğmaya, tohumlar yeşermeye, güneş doğup batmaya ve hayat akmaya devam ediyor. İnsanlar geç kalmış olsalar da, doğanın kıymetini bilmeye başlamış durumda ve doğayla varolmamız gerektiğinin farkındalar... Diliyorum vardır bu şer gördüğümüz olayda da bir hayır. Zaman gösterecek onu da...

Bugün ben ikinci defa teyze oldum, hayat biraz daha güzelleşti. Rabbim bize onu kıyıp verdi, çok şükür ki... Bu yazıyı yazana dek, Kağanımla vakit geçirirken hem daha temkinli hem de hala kendimi çok acemi hissettim. Dilimde hep dualarım, kalbimde gelecekte iki yeğenimle beraber bol oyunlu ve sohbetli hayaller varken; bloğumda en çok okunan yazılarımdan birini, "Teyzelik Çok Başkaymış" yazımı düşündüm. O yazımı yazarken, tüm içtenliğimle en basit şekilde anlatabilmiştim ama şimdi aynısını yapamadığımı görüyorum. Fakat ilerleyen günlerde, kısmetse Defnemiz de gelsin de evine; işte o zaman dilerim netleşir yine hislerim ve basit şekilde anlatabilir olabilirim...

Kısacası ben ikinci defa teyze oldum ya, abisiyle günümü geçirdim ve doya doya bu hayatın tazelenişiyle yaşadım ya bugünümü; üstteki tablo geldi aklıma. Bize o tabloyu Defnemin cinsiyetinin belli olduğu gün, ablam ve eniştem çerçeveletip getirmişti; Leylaklı Türk Kızı puzzle'ı. Benim tamamlanmış puzzle'm ama bir türlü çerçeveletilememiş puzzle'm idi. Velhasıl biz o resimdeki kızı Defne doğana dek "Defne kız" diye sevdik. Sizinle Defnemin fotoğrafını paylaşamıyorum ama bu üstteki gibi o tabloyla olan birçok fotoğrafımdan birini paylaşabilirim dedim... Defne kız biraz büyüsün, gerçek anlamda da ne fotoğraflarımız olacak birlikte; sağ salim gelsin ve hayırlısıyla sağlıkla büyüsün de. :))

Bugün benden haberler böyle işte. Sağlıcakla, güzel günlerde görüşmeye devam etmek dileğimle. Yazmayı çok özledim ama istemsiz internet eksikliğinden bilgisayarda yazmaya bile hamlamış haldeyim! Yakın zamanda yine görüşmek dileğimle.


Ben güncellemesi (21 Mart 2020 tarihi ile) gelmiş teyze, Didem Köse... =) 
Sağlıcakla Kalın. Sevgilerimle...

13 Mart 2020 Cuma

Bursa 18. Kitap Fuarı - Mart 2020


Mart ayı geldi, bir hafta sürecek olan  kitap fuarımız açıldı yine. :) 2 sene öncesine kadar iki senede bir gidebildiğimiz fuarımızı, 2 senedir rutin olarak ziyaret edebilir haldeyiz şükür ki. Hal böyle olunca, kıyaslama yapıyorum tabii ki; bu sene fuar, geçen seneye nazaran daha iyi indirimlerle dolu idi. Hem de kitaplara gelen onca zamlara rağmen... =)

Bursa Kitap Fuarımız bu sene 7 Mart 2020 Cumartesi günü açıldı, 15 Mart 2020 Pazar günü de sona erecek yine. Genelde son günlerine yakın gidebilirdik biz, bu sefer ikinci gününde ziyaret edebildik ve geçen seneden de güzel kampanyalarla karşılaştık yeğenimle... :))



Bu sene Kağanım benden de hevesli idi neredeyse, geçen seneden beri okuma yazma biliyorsa da okuma bilincine bu sene daha yakın durumda bence... 14 Şubat 2020 - 1 Mart 2020 aralığındaki Antalya seferimizden döndüğümüzde, fuara gidebilmek için beni beklediğini söylemişti. Yetiştiğime seviniyordu kendince, gidebileceğimize seviniyordu. Beni ise en çok, beni kitaplarla ve beraber geleneksel haline getirebileceğimiz fuarla da benimsemesi çok mutlu etti! =) 

Velhasıl, her sene Kitap Fuarı gezime eşlik eden bir kişim daha var artık; geleneksel ziyaretlerimize eşlikçi aldım onu da, sevgili yeğenim Kağanım... :) İki numara yeğenim de yolda! Kağan, ilk defa bebek arabasında fuara katılmıştı 2013 yılında. İkinci yeğenim de dünyaya geldikten bir sene sonra bizimle olur bence. ;) O da doğsun ve aramıza katılsın da sağlıcakla ve hayırlısıyla... =)

8 Mart 2020 Pazar günü, yeğenim babam ve ben güzel gezdik ve eğlendik fuarda. Kağanımın bütçe kontrolü bende idi ve fuar gezerken onun da aldıkça alası tuttu. Ama ikimiz de 60'ar TL harcadık da çıktık o gün fuar alanından. Kağanım 10, ben 11 kitap aldım... Bizi epey bir süre idare eder, bu kitaplarım haricinde bekleyen kitaplarımın da var olduğunu düşünürsek; haydi haydi yeter valla birkaç ay boyunca... :))


Gelelim fuar alışverişlerimize; üstteki kitaplar benim aldıklarım, yeğenimin aldıklarını fotoğraflamadım. Ama en güzel kampanyaların baş sırasında çocuk kitapları vardı gördüğüm üzere. Can Yayınları standına yoğunluktan yaklaşamadık ama yine %30 indirim vardı Can Yayınlarının yine. Yapı Kredi Yayınları'na da çok bakamadım kalabalıktan ama internetteki kampanyalardan ayrı gelmediği için o stanttan kitap almayı tercih etmedim de... İş Bankası Yayınlarından daha çoğunlukla kitap aldı yeğenim. Ki özellikle İş Çocuk Klasikleri birkaç aydır en çok okuduğumuz ve en severek okuduğumuz yayın dizisi şu an! :) 


Üstte kolaj fotoğrafında ortada yayınevlerine göre ayırdığım üzere de, ben sadece 3 yayınevinden kitap alışverişi yaptım; Destek Yayınları grubu, Pegasus Yayınları ve Martı Yayınları... :)


Destek Yayın Grubunun bu sene de standının %50'lik bölümünde, 5 TL'lik kitapları vardı. Üstte sıra sıra dizilmiş en kalabalık kitap topluluğu 5 adet ile Destek Yayınları'ndan yaptığım alışverişti;

1.) Penceremde Kuzey Rüzgarı - Daniel Glattauer (Devam kitabı "Dalgaların Yedincisi" ile beraber 5 TL tutarına tabi idi) =)
2.) Yarım Kalan Bir Türküdür Sevgi - Sevim Kahraman
3.) İris - Meltem Yılmaz
4.) Başkalarının Hayatı - Amy Grace Loyd

Ben yeni yazarları da, arka yazısını beğendiğim kitapları okumayı da tercih ediyorum. Geçen sene daha çok önceden okuduğum yazarlar da vardı da, bu sefer daha çok yeni kitaplara ve yeni hikaye tarzlarına şans verdim diyelim...


Pegasus Yayınları'ndan 2 kitap aldım ama stand önünde birkaç dakika daha fazla dursam, çok şans verilesi kitaplar vardı; Fantastik kitaplar alanında da, edebiyat romanlarında da 14.90 TL kampanyası vardı... Ki Pegasus Yayınları en sevdiğim yayınlarındandır, elimden bıraktığım çoğu kitabı ilerleyen aylarda okumak isterim doğrusu. Aldıklarıma gelince;

1.) Kleopatra'nın Kızı - Michelle Moran ; Tarihi bir roman olduğu gerekçesi ve konusu gereği aldım. Bu kitap öncelikle anneme aldığım bir kitap ama, sonrasında ben okuyacağım. Kitabın konusunun gerçekten Kleopatra'nın varisleri, yani evlatlarından bahsedildiği yazıyordu. Okuyup göreceğiz ama bu kitaptan umutluyum da ne yalan söyleyeyim...
 
2.) Kumdan Hayaller - Dorothea Benton Frank ; Bu kitabı da kendime aldım, bir genç kızın ailesinin geçmişiyle bir şekilde yüzleşmesini anlatıyormuş. Böyle anlatınca birçok kitapta okuduğumuz hikayelerin ortak konusu gibi görünse de, bu kitabı da kendime aldım. Uzun zamandır bu tarz kitaplar okumadım, varsa yoksa tarihi kitaplar elime geçti; çoğu da Kleopatra'nın Kızı gibi tarih değil, savaş tarihi üstelik. Fantastik kitapları da özledim bu arada ama elimdeki kitaplar bitmeden merak ettiklerime de yönelemiyorum tabii... :)


Ve Martı Yayınları... Çok uzun zaman olmuştu Martı Yayınları'na yanaşmayalı. Bir zaman çok değilse de takip edip okumak istediğim kitaplarını sıralamıştım. Fakat çok az kitap okudum Martı Yayınları'ndan. Bu yayınevinin standında da 3 Kitap 20 TL kampanyası vardı, hem eski hem yeni baskılar olmak üzere...

1.) Profesyonel - Danielle Steel ; Ne zamandır okumak istediğim ve merak ettiğim bir yazardı, fırsattan istifade tanışma kitabımız olacağını umarak en merakımı uyandıran hikayesini aldım kendime...

2.) Sana Söylemediğim Her Şey - Celeste NG ; Amazon'da en iyi kitap seçilmiş, buna dayanarak aldım öncelikle elime. Sonrasında da stand görevlisi gerçekten güzel bir kitap olduğunu söyledi. Hal böyle olunca şans verdim ben de. 

(Fuarları gezmeyi stand görevlileri ile kitaplar üzerinde konuşma fırsatından ötürü de çok seviyorum, biliyorsunuz değil mi? O stand görevlileri bazısı orayı sevdiğinden, bazısı da gerçekten satmak uğruna duruyorlar orada. Ama görüyorsunuz hangisi kitapları seviyor, hangisi zorunluluktan duruyor. Yanaşacağınız kişiyi düşünmenize gerek bile kalmıyor...)

3.) Sonsuza Dek, Şimdiki Zaman - Suzanne Corkin ; Birçok hastalığın atıfta bulunulan ve nöroloji biliminin sarmalında en fazla sonuç doğuran vakalarından birini anlatıyormuş kitap, Henry'nin vakası... Suzanne Corkin bir nörologmuş. Bir hastalığın tedavi süreci ve o hastalıkla başa çıkan gerçek bir nöroloji doktoru hastasını anlatıyormuş kitapta... Kurgu değil, baştan sona gerçek bir vakadan yola çıkılarak; insan beyninin fonksiyonlarına dair diğer vakalara da ilham olan bir vakadan bahsediliyormuş. Merak ediyorum doğrusu ama bu kitabı da okumaya daha çok var şimdilik...


Gelelim benim şu an okuduğum kitaba; İkinci Dünya Savaşı sırasında Londra'da Büyük Baskın diye adlandırılan bir dönemin anlatıldığı, "Kırmızı Şemsiyeli Kız" kitabını okuyorum. Ne kadar kaçarsam o kadar tutuluyorum şu sıra savaş tarihi içerikli kitaplara... Arkadya Yayınları'nın bu tarzda okuduğum, sanıyorum ki üç veya dördüncü kitabı bu... Bu da diğerlerinden bir farklı gerçi ama bakalım okuyup memnun kalacak mıyım? :)

Artık "okudum" yazılarında ve bilimum bana dair diğer yazılarda yeniden görüşmek üzere diyerek, bu yazımı burada sonlandırıyorum. Anlatacak bir sürü anım var yine ama halim yoktu belki de, diliyorum önümüzdeki günlerde onlara da yavaş yavaş değineceğim.
O zamana dek sevgimle kalın... Görüşürüz. (: 


6 Mart 2020 Cuma

Yazacaktım, Şubat 2020 Ve Mart - Gece Kuşu'ndan Notlar #6


Bir önceki yazımdan sonra, bloğuma yeniden dönüşümü adlandıran bu başlığım çok yerinde oldu; "Yazacaktım". :) Malum yine gece vakti yazıyor iken, Gece Kuşu'ndan Notlar olsun dedim yine. Yazmayı çok özledim, yeniden hoşgeldim. :))

*

Önce yeni evimize geçtik, bir hafta oldu ki babamın bilardo turnuvaları için Antalya'ya gittik geldik; derken Şubat'ta bitti işte, Mart'tan Sevgiler öncelikle... (: 

Ben her ne kadar çok yazmak istesem de, gerek çok yeni değişimler ve de gelişimler yaşıyor iken gerekse de bu değişimin şartlar anlamında her şeyin üst üste gelmesi ile yazmak kısmet olmadı hemen... 

Yeni evimize 4 Şubat akşamı yerleşik anlamda geçmiştik, sonra hızlıca gelişmeler takip etti. Gelen gidenlerimiz, yeni evimizde ihtiyaç duyduklarımız, hastane kontrollerimiz, Ekpss başvurum, bu başvuruyu ve değişimi sindirmem, eve alışmamız ve bilumum şükürle dolu hisleri kucakladığım süreçler; yaşadık yaşıyoruz şükür...

Şubat 2020'yi Antalya'da bitirdik ve geçtiğimiz pazar günü de döndük. Antalya'da yine günlerimiz dolu dolu geçti sevdiklerimizle şükür ki. Babam bilardo maçlarında iken, beraber vakit geçirdik kuzenimle dostum Meromla, dayım ve yengemle. Üstteki kolaj fotoğraflarda Antalya Şubat 2020 anıları bulunmakta...

2020 Şubat'ta Meromla örgü ördük bol bol, 2018'de küçük başlangıç yaptığımız örgüyü ilerlettik dostum adına da. En çok benim için eşsiz bir anı oldu, hobimi beraber yaşamak güzeldi dostumla. Ortaklaşa becerisini ortaya çıkardık; yapamayacağına o kadar ikna etti ki beni, çabucak öğrenip kavrayınca şaşırdım bile :) Sonuç olarak orada bulunduğumuz sürede, hayırlısıyla yakın bir zamanda doğacak diye beklediğimiz yeğenime ördüğü çocuk atkısını bitirdi de getirdim yanımda. Ponponları dikilsin, buraya eklerim de... 

Yetti mi, yetmedi tabi. Annem şalların kenarlarını işlerken, yengem de eşlik etti bize 3-4 gün içinde bir bere boyunluk da o ördü. ✌ Örgü kardeşliği Antalya'da sürdü de sürdü yani... :) 

Sonra benim için uzun zaman sonra ilk olarak tekrar gerçekleşen bir anımız oldu beraber, sinemaya gittik 3 ana ve 3 kız olarak; Eltilerin Savaşı idi o film, ki ben çok gitmek istiyordum. Bir beraber keyifli anımız daha oldu beraber. :) Film çok güzeldi, beraber izlemek de daha güzeldi işte...

Kuzenimizle oyunlarımız, gece gündüz okuma hallerimiz ve her birimizin birbiriyle eğlence halinde atışmaları. Antalya bu sefer de güzeldi yani, Bursa soğuklarından da kaçtık ki, şu sıra en ihtiyaç duyulanlardandı. :) Antalya'daki sevdiklerimize selam olsun, bir dahakine dek özleşeceğiz yine; nice anılara hazırlanıyor olacağız inşallah...


**
EKPSS;

Antalya'da iken Ekpss'ye çalışmak üzere kitaplarımı aldım sonra. Geldim geleli de ciddi halde çalışmaya fırsat kolladım kendimce ve bugün de çalışmaları ciddiye aldım başladım. Ev internetimiz hala altyapı eksikliğimiz sebebiyle bağlanamadı burada, kitaptan çalışmam gerekti bu yüzden; ki sözel açısından zorlanmayacağıma eminim ama bugün anladım "matematik konusunda" daha da paslanmışım. Elimden gelenin tüm gayretle çalışmaya başladım velhasıl... :)

Ekpss'ye başvurabilmemde bu sene girişten bir eve taşınmamızın etkisi hakim. Hiç aklımda yoktu çünkü, böyle bir eve taşınmadıkça ne bir işe girebilir haldeydim ne de herhangi bir kursa gidebilir. Fakat şimdi girişten bir evimiz mevcutken, imkanlar dahilinde çalışma fırsatım da var, nasipse engelli kpss'yi kazanıp yakınımda bir yerdeki kamu dairesinde çalışabilme fırsatım da... Çünkü şimdi beni engelleyen apartman içi asansöre ulaşana dek 18 merdiven yok; girişi düz bir evde beni durduran sorunlardan biri silindi gitti şükür. Önümüzdeki süreçte seçenekleri deneyerek, yapıp yapamadığımıza şimdi bakabileceğiz... (:

İnternetin olmayışı pek bir sorun değilse de, bilgisayardan yazamıyor olmak bana garip geliyor hala. Özellikle Antalya'dan döndük döneli mobil interneti bilgisayarda kullanmak gibi bir hata yapıp, en basit tıklamaların büyük verilere sebep olduğunu öğrendikten sonra daha temkinli davranmaya çalışıyorum. Şu 4 gündür de bu bahsettiğim konuda başarılı sayılabilirim. :)) 

*** 

İnternetim bu haftalık yok ama mobil internet kullanımı konusunda epey akıllandım. Ablamlardan gelmeden önce edindiğim dizi film stoklarım da henüz kolay kolay bitmeyeceğinden, bir sıkıntı da yok aslında bu konuda. Bazen internet gerektiren işkemler konusunda sıkıntı olur oldu ise de, 5 güne o da atlatılacak. Not düşelim buraya; internet altyapısı olmayan yeni binaya taşınmak ve onu beklerken bir şey yapamamak zormuş. Türk Telekom duy sesimizi, onay almışız bağla lütfen İnternetimizi! :/

Ekpss'ye çalışıyorum dedim ya, öte yandan da instagramdaki örgü hesabımızı aktif tutmaya çalışıyorum. Gel gelelim internet yokluğunda, o durum da duraklar oldu ama sağlık olsun diyoruz artık. Zamanla olacak bir şeyler yine... :)

Evimizin birkaç tadilat problemi var, yeni de olsa müteahhitten hatalı ev içi ufak tefek sorunlar hakim. Ama Antalya'ya gitmeden öncesinde haber verdiğimiz ustalar, maalesef hafta başından beri gelmediler. Umuyoruz ki hafta sonuna gelecekler! Buraya da şunu not düşelim; hala usta çağırdıktan sonra gününde geldiklerini görmek, çok düşük bir ihtimal imiş. Bir önceki evimize ilk taşındığımız yıllardaki gibi, usta çağırıyoruz ama bir türlü gelmiyorlar.. Ertelene ertelene bakalım bunlar ne zamana gelecek... ;)

****

Bu yazımın son konusu, 10a ait... 10 sene geçti, Allahımızın hayatımıza soktuğu bir kulunu gerçek dünyasına alışının üzerinden. Küçüktük dostumuzdu hani, bu bloğumda kaç kez bahsettim ya ondan. 10 senedir bahsetmekten de alıkoyamıyorum hani kendimi... Sanki bahsetmez isem de anılara ve Allaha ihanetmiş gibi. 

Ölümle ciddi anlamda karşılaştığımı düşündüğüm iki ya da üçüncü seferdi sanırım. Ama en derinden sarsanı idi şüphesiz. Senenin her bu günlerinin olduğu zaman diliminde, Allahın biz kullarına sunduğu gerçekliği anıyorum artık bir de; bir varız, bir yokuz. Bir gün bizler de birilerinin anılarına hapsolacağız, dilerim dostumuz gibi güzel anılır ve hep sevgiyle hatırlanırız cümlemiz...

Senenin her günü hatırlar da, bir gününde ayrı hatırlarmışsın meğer. Unutmayı isterken ilk zamanlar, sonra sonra hatırladığına sevinir olmaya başlarmışsın. Anneanne ve babaannemin vefatlarında pek küçüktüm, hiç bu kadar acıyla hatırlamıyorum. 10 sene önce bugünün sabahına uyandığımı hatırlıyorum ve hep aynı şekilde duygulanıyorum.

Allah aldı, bunu biliyor olmak iyi hissettiriyor ama bir gün Allahın öte dünyada kavuşturacağına inanarak varolmaya devam eden özlem yakıyor o kötü hatıralardan sebep. Allahın verdiği ve aldığına, Allaha inandığından sebep; onu sevdiğinden sebep kulunun sevgisini bağışladığını, kalbine sevgi sunduğu için minnet doluyor ve özlemine sabrediyormuşsun meğer...

5 Mart, yine; "Anı yaşa, ben öyle yapıyorum çünkü.", "Hataların da senin kararlarından sebep olsun Didem." cümlelerini her an anımsayarak geçti. Birçok kahkaha, birçok tatlı tartışma, birçok dertleşme ve sağlıkla ayakta nice yürüyüşlerimizi, oyunlarımızı ve öğrenişlerimizi düşünerek geçecek birkaç gün daha... 

İlk zamanlar kabullenemiyor oluşumu hatırlıyorum da, şimdi sadece özlüyorum ve hala aklımdaki taze anıların silinmeyişini bir sebebe bağlıyorum. Allahım biliyordur işini. Bu da hayat sınavımızın bir parçası, ta ki bir daha kavuşup sıkı sıkıya sarılana dek... 

Bu gece duygusalım yine biraz, ama beni okuyorsanız bilirsiniz; mutlu iken de, özlüyor iken de, mutsuz iken veya huzursuz iken de yazarak rahatlamayı tercih ediyorum. Bu da benim kendime bir terapim, bir değişik ibadetim. Bu geceye ve bu bilincime de şükür yarabbim. 

Rahat uyu Duygu'm, hala anılarımızdasın...

Gece Kuşu'ndan Notlar #6'da burada biter. Görüşmek üzere...